31 Ağustos 2012 Cuma

'Made İn Germany' 125 Yaşında



Deutsche Welle
'Made in Germany' ibaresi bugün 125'inci yılını geride bıraktı.
Haber: 'Made İn Germany' 125 Yaşında

'Made in Germany' ibaresi bugün 125'inci yılını geride bıraktı. Ama ilginç yanı, bu ibarenin ilk olarak Almanlar değil, İngilizler tarafından kullanılması. Hem de İngiliz mallarının hırsızlanmasına karşı önlem olarak… "Made in Germany" -Alman Malı- ibaresi bir Alman icadı değil. İngiltere'de 23 Ağustos 1887'de yürürlüğe giren ticari markalar yasası uyarınca, İngiliz sanayi mallarına rakip her malın, menşeine göre etiketlenmesi gerekiyordu. Bielefeld Üniversitesi'nden ekonomi tarihçisi Werner Abelshauser, bu uygulamanın o dönemde özellikle Alman mallarını hedef aldığını belirtiyor:

"Bu özellikle de Almanya içindi. Çünkü Almanların İngiliz ürünlerini takit ettiği şüphesi vardı. Bu kesici aletler için geçerliydi. Yani Solingen'den makas, bıçak vesaire ürünler için. Ama Saksonya'dan makineler de zan altındaydı."

Abelshauser o dönemde iki etkenin rol oynadığını belirtiyor: Birincisi Sheffield'in yüksek kalite kesici aletlerinin ucuz taklitlere karşı korunması, yani İngiliz tüketiciyi kalitesiz mallardan korumak. Diğer yandan daha o dönemde üstün konumda bulunan Alman makinecilik sektörünün karalanması.

Silah geri tepti

Ancak silah geri tepti. "Made in Germany" ibaresi giderek bir kalite etiketi haline geldi. 1891 yılında imzalanan Madrid Antlaşması ile ülkeler, ürünlerin menşei ile ilgili yanlış verilere izin vermeme taahhüdünde bulundu. Her ülke kendi "Made in…" ibaresini kullanma yükümlülüğünü üstlendi. Bu uygulama Uzak Doğu'da da hemen benimsendi. Örneğin Japonlar, dev komşu Çin'den gelen tüm mallara "Çin Malı" ibaresi konmasını talep etti. Abelshauser şunları söylüyor:

"Hep aynı şablona göre düşünülüyordu. Taklitçilerden, patent hırsızlığından korkuluyordu. Ama asıl konu taklit vesaire değil, rakibin daha iyi olmasıydı. Bunu fark etmek zorunda kaldılar."

Markalaşmaya giden süreç

1914 yılında Birinci Dünya Savaşı patlak verdi ve "Alman Malı" ibaresi daha da göze batmaya başladı. İngilizler ve müttefiklerinin kontrolündeki pazarlarda "Alman Malı" ibaresi taşıyan ürünlerin arzı yasaklandı. 'Made in Germany' için gerçek anlamda zafere giden yol ise ancak İkinci Dünya Savaşı'nın ardından açıldı. Ekonomi tarihçisi Werner Abelshauser'e göre Almanya, ABD'den farklı olarak kitlesel üretime yönelmek yerine kaliteli işe, müşterinin talebine göre şekillendirilen tesisler, altyapı projeleri, akıllı makineler gibi projelere odaklandı. Bu koşullar altında ortaya çıkan üretim beğeni topladıkça, "Alman Malı" ibaresi de markalaşmaya, bir reklam ve pazarlama unsuru haline gelmeye başladı. Günümüzde hala özellikle de taşıt, makine, elektronik ve kimya sanayilerinde "Alman Malı" ibaresi kalite ve güvenin sembolü olarak kabul görüyor.

"Taklit edilmek dezavantaj değil"

Abelshauser, ürünlerin taklit edilmesinin dezavantaj getireceği endişesini ise yersiz buluyor. Almanya'da Çin mallarına karşı bu tür bir endişenin mevcut olduğuna dikkat çeken ekonomi tarihçisi, şunları söylüyor:

"Alman ihracat sanayisi elde ettiği karı hiçbir zaman az gelişmiş ülkelerle yapılan ticaretten sağlamadı. Aksine neredeyse hep yüzde 90 oranında, aynı kalkınma seviyesindeki, eş değerdeki ülkelerle ticaretten kar etti. Öyle ki aslında Çinlilerin bizim seviyemize gelmeyi başarmasını dilememiz gerekir. Çünkü onlarla asıl o zaman gerçek ticaret yapabiliriz."

Abelshauser bu bağlamda tüm ticaret ortaklarının kendi güçlü yönlerine odaklanması gerektiğini, bu şekilde tüm tarafların azami faydayı sağlayacağını vurguluyor.

30 Ağustos 2012 Perşembe

"Asla geri adım atmayacağız"



16'ıncı Bağlantısızlar Hareketi Liderler Zirvesi İran'ın başkenti Tahran'da başladı. BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'un da katıldığı zirvenin açılış konuşmasını yapan İran lideri Ayetullah Ali Hamaney, BM'nin yapısını eleştirerek kurumun adaletsiz ve gayri demokratik olduğunu söyledi.
BM Güvenlik Konseyi'nin yapısını "açık bir diktatörlük" olarak niteleyen İran lideri, ABD ve yandaşlarını var olan bu yanlış yapıyı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmakla suçladı.
Ayetullah Hamaney, batı ülkelerini terörizmle mücadele, demokrasi ve insan hakları adı altında savunmasız insanları öldürmek ve diğer ülkelere askeri müdahale etmekle suçladı.
İran'ın nükleer programında da değinen Hamaney, İran'ın nükleer silah yapma amacında olmadığını söyledi. Barışçıl nükleer enerjinin milletinin bir hakkı olduğunu ifade İran lideri, "asla" bu konuda geri adım atmayacaklarını bildirdi.
Ayetullah Hamaney'in konuşmasında Suriye meselesine hiç değinmemesi dikkat çekti.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin de konuştuğu zirvenin dönem başkanlığı Mısır'dan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'a verildi.
Gözlemci sıfatıyla zirveye katılan Türkiye'yi toplantıda Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve Tahran Büyükelçi Ümit Yardım temsil etti.

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Devlet hatasını faiziyle ödeyecek



Maliye Bakanlığı, mükelleften haksız olarak yaptığı tahsilatı faizi ile ödeyecek.
Türkiye'de bir ilk olarak nitelendirilen uygulamaya göre, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Maliye Bakanlığının vatandaştan haksız bir şekilde tahsil ettiği ödemeleri iade ettiren tebliği imzaladı. Şimşek'in talimatı üzerine hazırlanan tebliğ, Resmi Gazete'de yayımlanmak üzere Başbakanlık'a gönderildi.

Tebliğe göre, Maliye Bakanlığı ilk kez mükelleften haksız olarak yaptığı tahsilatı faizi ile ödeyecek. Bu çerçevede 418 sıra numaralı Vergi Usul Tebliği ile yersiz tahsil edilen vergi usul kanunu kapsamındaki vergi, resim ve harçlar, bunlara bağlı olarak hesaplanan gecikme faizi, gecikme zammı ve pişmanlık zammı ile vergi cezalarının mükelleflere iade edilmesi sırasında mükelleflere faiz ödenmesi öngörülüyor.

Yersiz tahsilatın mükellefin hatasından kaynaklanması halinde faiz mükellefin talep tarihinden iade tarihine kadar hesaplanırken, yersiz tahsilatın idareden kaynaklanması durumunda ise tahsil tarihinden mükellefe ödeme tarihine kadar faiz hesaplanacak.

25 Ağustos 2012 Cumartesi

İş Arıyorum

Öncelikle İzmir’de ,şartlar uygun olursa İstanbul da vasıflarıma uygun iş arıyorum.
Alternatif temsilcilik veya bayilik konuları da değerlendirilir(Network hariç).
Saygılarımla
Muzaffer DÖNMEZ
Not:özel mailinize CV’mi gönderebilirim.



http://muzafferdonmez.kimdir.com/

24 Ağustos 2012 Cuma

Euro için kabus senaryosu

Kriz kahini bu sefer Euro için konuştu... Ancak Prof. Dr. Nouriel Roubini'nin söylemleri Euro için kabus senaryosu niteliğinde. Euro alacaklar dikkat...

Roubini, AB’yi kurtarmak isteyenlerin çöküşü daha fazla ertelememesi gerektiği görüşünü bir kez daha yineledi


İstanbul doğumlu iktisatçı Prof. Dr. Nouriel Roubini, Euro krizinin çöküşle biteceğini belirterek, AB’yi kurtarmak isteyenlerin bu çöküşü daha fazla ertelememesi gerektiği görüşünü bir kez daha yineledi. Financial Times Deutschland gazetesinde yayımlanan yeni makalesinde, Avrupa ortak parasını kurtarmanın artık olanaksızlaştığına dikkat çeken Roubini, “Euro’nun çöküşü ertelenip durmazsa, o zaman belki AB’nin bitişi engellenebilir!” diye yazdı.

Euro’nun çöküşü sineye çekilirse AB’nin ayakta kalabileceğini, bunun da ne kadar pahalıya mal olursa olsun artık kabullenilmesi gerektiğini savunan Roubini, “Almanya giderek şunu anlıyor ki, Euro bölgesinin çeperinde büyümeyi, rekabet gücünü ve taşınabilir bir borç durumunu sağlayabilmek, büyük olasılıkla trilyonlarca Euro’yu mal olacak.

Bir çöküşü bir veya iki yıl daha engellemek gibi boşuna bir çaba –merkezdeki ülkeler yine kamuya ait milyarları boşa harcadıktan sonra- düzensiz bir bitiş anlamına gelecektir. Çöküş kaçınılmazsa, ertelenmesi çok daha yüksek maliyetlere neden olur” dedi.

Haan-gar iflas etti!





Türkiye'nin en büyük ayakkabı üreticisi Hangar 40 milyon lira borçla iflas ettiği ortaya çıktı.

Ucuz ayakkabı ile ismini duyuran ve Türkiye’nin her bölgesinde yaygın bayi ağına ulaşan Haan-gar Ayakkabı’nın 40 milyon lira borçla iflas ettiği ortaya çıktı. Yıllık 10 milyon çift ile Türkiye’nin en büyük ayakkabı üreticisi konumunda olan Haan-Gar’ın yüksek miktarda vergi borcu bulunduğu söyleniyor.

“Çin’e kafa tutan adam” sloganıyla ün yapan ve 5 -10 lira gibi düşük fiyatlara ayakkabı satan Hangar Ayakkabı Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Selçuk, iflas ertelemeye başvurduğunu doğruladı. Hükümetten beklediği desteği bulamadığı konusunda yakınan Selçuk’un bankalar başta olmak üzere çok sayıda firmaya yüksek miktarlarda borcu olduğu söyleniyor.

İflas haberlerinden sonra finansgundem.com’un bilgi aldığı Alpaslan Selçuk, sektörün durumundan yakınırken çok sayıda ayakkabı firmasının sıkıntı içerisinde olduğunu söyledi. Hükümetin bu konuda yeterli tedbirleri almadığını söyleyen Selçuk, piyasaya olan borcu konusunda rakam telaffuz etmezken konuşulan 40 milyon liralık borç rakamını da yalanlamadı.

Anadolu’nun her bölgesine yayılan neredeyse her mahallede açılan bayilerin durumunun ne olacağı ise bilinmiyor. Marmara Üniversitesi Spor Akademisi’nden mezun olan Alpaslan Selçuk, bugüne kadar büyük markaların fahiş fiyatla ayakkabı sattığını dile getiriyordu. Torna tesviye işini bırakıp ünlü markalara ayakkabı üretimi yapmaya başlayan Karadenizli Alpaslan Selçuk, 2004’te kurduğu Haan-gar Ayakkabı ile büyük markalara ve Çin’e meydan okuyordu. (Finansgundem)

Astoria AVM kapanıyor, yerine ofis geliyor





Esentepe'deki Astoria AVM'nin ofise dönüşeceği iddialarını yatırımcı Astaş'ın sahibi Vedat Aşçı yanıtladı: Aşçı, 'Bankalardan çok teklif var. Kafe, restoranları ve birkaç lokomotif markayı koruyup, AVM'nin geri kalan kısmını ofise dönüştürme üzerinde düşünüyoruz' dedi. Kiracıların ise henüz hiçbir şeyden haberi yok.


Akşam Gazetesi'nden Şenay Köşdere'nin haberine göre, perakende sektörü bu aralar 2008 yılında açılan Astoria AVM'nin kapanıp, ofis projesine dönüştürüleceğini konuşuyor. İddialara gore; Esentepe'de 27 katlı ikiz kulelerin altında konumlanan ve 110 mağazaya evsahipliği yapan Astoria'nın kapanış tarihi ise Haziran 2013.

İddiaları Astoria'nın yatırımcısı Astaş Gayrimenkul'ün patronu Vedat Aşçı'ya sorduğumuzda Aşçı, henüz net bir karar alınmadığını ancak 'ofis' projesine sıcak baktıklarını belirtiyor. Esentepe, Zincirlikuyu bölgesinin İstanbul'un en önemli iş merkezi olduğunu ve yıllar içinde bölgede ciddi bir ofis ihtiyacı oluştuğunu vurgulayan Aşçı, '3 büyük banka ve 2 önemli şirketten Astoria'yı ofis yapmak için talep aldık. Bu şirketlerin tamamı ile görüşüyoruz. Yıl sonuna kadar konuyla ilgili fizibilitelerimizi tamamlayıp, karlı model hangisiyse ona karar vereceğiz' dedi.

İŞ KULELERİ MODELİ

Astoria'da İş Kuleleri modeline benzer bir sisteme geçilebileceğini ifade eden Aşçı, 'İş Kuleleri'nin altında kafeler, restoranlar ve birkaç dükkan var. Biz de bu tarz bir modele geçebiriz. İyi iş yapan bir iki dükkanı ve restoranı koruyup, AVM'nin geri kalan kısmını ofise dönüştürebiliriz' diye konuştu.

Çevresi AVM'lerle dolu

MECİDİYEKÖY, Levent, Zincirlikuyu hattı İstanbul'un alışveriş merkezleri açısından en yoğun olduğu bölge olarak dikkat çekiyor. Astoria'nın yakın çevresi ise büyük küçük AVM'lerle çevrilmiş durumda. Cevahir AVM, City's, Profilo AVM, Metrocity, Kanyon ve Akmerkez Astoria'ya 5 dakika mesafede olan bazı alışveriş merkezleri. Astoria, açıldığı yıllarda AVM enflasyonu içerisinde umduğunu bulamayıp farklı pazarlama yöntemleri de denemişti. AVM yönetimi, merkezin açılışının birinci yılında çekilişle uçak hediye ederek, gelmiş geçmiş en ilginç AVM kampanyasına imza atmıştı.

Kiracıların haberi yok

3000 kişilik istihdam sağlayan Astoria AVM'nin içinde Koton'dan Mavi Jeans'e, DKNY'den Vakko Butik'e, İpekyol'a kadar 110 mağaza bulunuyor. Kiracıların henüz yönetimin böyle bir düşüncesi olduğundan haberi yok. Vedat Aşçı, 'Kiracılarımıza henüz bir deklarasyonda bulunmadık. Çünkü daha ortada net bir karar yok' diyor.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

İkinci el konut satışları beklentilerin altında



WASHINGTON - ABD'de ikinci el konut satışları Temmuz'da yıllık bazda 4.47 milyona yükselmesine rağmen beklentilerin altında açıklandı.

Uzmanlar, ikinci el konut satışlarının 4.52 milyon adet olmasını bekliyorlardı.

Daha önce 4.37 milyon adet olduğu açıklanan Haziran ayısatışları revize edilmedi.
ABD çapında derlenen veriye göre ortalama bir evin fiyatı Temmuz'da geçen yılın aynı ayına göre yüzde 9.4 artarak 187,300 dolara yükseldi.
http://www.dunya.com/ sitesinden 22.08.2012 tarihinde yazdırılmıştır.

Petrol stokları 5,4 milyon varil azaldı





İSTANBUL - ABD'de ham petrol stokları geçen hafta 5,4 milyon varil azaldı.
ABD Enerji Bakanlığı verilerine göre, geçen hafta 1,4 milyon varil azalması beklenen ham petrol stoklarında 5,4 milyon varillik düşüş yaşandı.

Aynı dönemde, benzin stokları 0,96 milyon varil azalırken, distile ürün stokları 0,99 milyon varil arttı.

Önceki hafta, ham petrol stokları 3,7 milyon varil, benzin stokları 2,4 milyon varil azalırken, distile ürün stokları da 0,7 milyon varil artmıştı.

Rafineri kapasite kullanımı

Öte yandan, ABD'de geçen hafta yüzde 92,3 olması beklenen rafineri kapasite kullanım oranı yüzde 91,2 oldu. Rafineri kapasite kullanımı önceki hafta yüzde 92,6 olarak gerçekleşmişti.
http://www.dunya.com/ sitesinden 22.08.2012 tarihinde yazdırılmıştır.

Bekarların saltanatı markaları cezbediyor




"Yalnız insan merdivendir / hiçbir yere ulaşmayan / Sürülür yabancı diye dayandığı kapılardan / Yalnız insan deli rüzgâr / Ne zevk alır ne haz verir / Dokunduğu küldür uçar / Sunduğu tozdur silinir"

Fransız yazar Louis Aragon 'Yalnız İnsan' adlı şiirini yazdığında bir gün gelip yalnızların bu denli popüler olacağını düşünmüş müydü bilinmez… Ancak öyle görünüyor ki bugün yalnız insanların ne dokundukları kül oluyor, ne sundukları toz olup siliniyor. Tam tersine yalnız yaşayan insanların tüketim alışkanlıklarının - evli veya birlikte yaşayan ailelere göre- giderek artması onları küresel arenada giderek daha popüler kılıyor. Konuyu ciddiye alıp yönetim kurulu masalarına taşıyan birçok marka, özel üretimlerle, pazarlama stratejileriyle yalnızların peşinden koşuyor. Rakamların büyülü dünyası bu konuda büyük resmi görmemize yardımcı oluyor. Merkezi İngiltere'de bulunan Euromonitor International şirketinin yaptığı araştırmada, dünyada 1996'da yalnız yaşayan insan sayısı 153 milyon iken 2011'de bu rakam 277 milyona yükseldi. Yani 15 yılda yalnız yaşayan insan sayısı %81 artmış durumda. Türkiye'de de artan rakamlar dikkat çekiyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)'in rakamlarına göre Türkiye'de, yalnız yaşayanların sayısı 8 yılda neredeyse 2 kat artarak 665,7 binden 1 milyon 141,3 bine çıktı. Yaş gruplarına göre bakıldığında; yalnız yaşayanların her iki cinste de 30-64 yaş grubunda.

TREN-D-İ ERKEN YAKALAMAK

Tüm bu rakamları önünüze sermemin nedeni dünyada giderek artan 'yalnızlık' trendine dikkat çekmek. Çünkü görünen o ki yalnızların sayısı arttıkça tüketimin şekli değişecek, rakamlar bazı sektörler için çığ gibi büyürken, kimisi o kadar şanslı olmayacak. Trendi erken yakalayanlar -her zamanki gibi- öne çıkacak, geç kalanlar ise taklidin getirisinden payına düşenleri –yerden- toplayacak. Peki bu trend tüketimi ve şirketlerin stratejilerini nasıl etkiliyor? İngiliz yazar Ewan Morrison'a göre bu sadece basit bir moda değil, duraklama evresine giren kapitalizmin kendini ayakta tutmak için oynadığı son koz. 1960'lardan 20'inci yüzyıla kadar bekârlık, yalnız yaşamak kapitalist düzene, burjuva konformizmine karşı bir başkaldırış olarak görülüyordu. Fakat bekârlık ve evli olmak yer değiştirdi. Artık bekârlık ve yalnız yaşamak aslında var olan düzenin devamını sağlıyor.

PERAKENDE YANLIZLAŞIYOR

Dünya nüfusunda artan yalnızlık perakende sektöründe kendini yoğun olarak gösteriyor. Yalnızlara hitap eden ürünlerin artması ve insanların gittikçe azalan zamanlarına yönelik pratik çözüm yolları bulunması, perakende sektörünün yoğun mesai harcadığı alanlardan biri.
Metro, Tesco, WallMart gibi dünyaca ünlü zincir hipermarketler, bugünlerde oldukça önemli kararlara imza atıyorlar ve "yalnızlara hitap eden" ürünlere yöneliyorlar. Bu kuruluşlar; hazır yemek seçimlerinde tek kişilik porsiyonlara da yer vermeye başladılar. Yalnız tüketicilerin potansiyelini değerlendirmek için derin donduruculardaki çeşit sayısı hızla artarken, yalnız yaşamı kolaylaştıran araçların da giderek arttığı görülüyor.

170812ii.jpg

ABD'DE 1.9 TRİLYON DOLARLIK BEKAR EKONOMİSİ

Bu konuda 'yalnızlar ulusu' olarak adlandırabileceğimiz ABD iyi bir örnek teşkil edebilir. 1957 yılında Michigan Üniversitesi tarafından yapılan bir bekarlık anketinde, katılımcıların yüzde 80'i yalnız yaşayan insanları 'garip', 'tuhaf', 'hasta' gibi kelimelerle nitelemişti. O dönemde nüfusun yüzde 70'inin evli olduğu bir ülke için çok da garip değildi sonuçlar. Bugün ise çok şey değişmiş durumda. Ülkede nüfusun yüzde 51'i yalnız yaşıyor. Toplam hanelerin yüzde 28'inde ise tek kişi bulunuyor. Bu insanların, evli yaşıtları ile karşılaştırıldıklarında dışarıda yemek yemeyi çok daha fazla tercih ettikleri, spor salonlarındaki popülasyonun büyük çoğunluğunu oluşturdukları, konser, tiyatro gibi etkinliklere çok daha fazla rağbet ettikleri görülüyor. Kısaca Evlilerden çok daha fazla para harcayarak, ekonominin pimini ellerinde tutuyorlar. Öyle ki Federal Tüketici araştırmasına göre 2010 yılında ortalama bir bekar 34 bin 471 dolar harcarken, evli ve çocuksuz olanlar 28 bin dolar harcadı. Evli ve çocuklu olanlar ise kişi başına 23 bin 179 dolar harcadı. Çalışan İstatistikleri Bürosunun rakamlarına göre bekarların ekonomiye yıllık katkısı 1.9 trilyon dolar.

ŞİRKETLER YALNIZLARIN PEŞİNDE

Şirketlerin tarihçesine bakıldığında bekarlara özel kampanya ve pazarlama stratejilerine çok az yer verildiği bir gerçek. Ancak son yıllarda artan trende gözlerini açan irili ufaklı bir çok şirket bu pastadan pay kapma yarışında. Özellikle ABD'de bu trendin izlerini sürmek çok mümkün. Yapı Market zinciri Lowe's yalnız bir kadının banyosunu nasıl rahatlıkla yenilediğini gösteren bir TV reklamı yaptı, ünlü otomobil markası Chevrolet kötü bir randevu yaşayan bekâr kadının yakın bir kız arkadaşıyla Malibu'ya seyahatinden yola çıkan reklamlar hazırladı. Ünlü pırlanta markası DeBeers bile, uzun yıllardır romantizmi arayan çiftlere seslenirken, bir anda mücevherin şıklığını arayan bekâr kadınlar için 'sağ el yüzüğü' üretmeye başladı. Birçok inşaat şirketi ise bekârların rahatlıkla yaşayacağı stüdyo daireleri giderek daha fazla piyasaya sürüyor. Tüketicilerin artık "kalabalığın peşinde" gitmediğini söyleyen yatırımcı sayısının hızla arttığı Avrupa ve ABD ülkelerinde, tüketici tercihlerinin giderek yemek hazırlamak yerine, dışarıdan hazır yemek sipariş etmesi, "fast-food sektöründe" yeni gelişmelerin yaşanmasına neden oluyor. ABD Ulusal Perakende Birliğinin düzenlediği "2010 yılında perakendecilik" panelinde; perakendecilerin pazarlama usullerinde hem iyileştirmeler, hem de önemli gelişmeler olacağına dikkat çekilmişti. Panelde yalnızlara yönelik satış yöntemlerinin "acilen" yürürlüğe konulması konusunda zorunluluğa dikkat çekilmişti. Süpermarketler de bu eğilimden zarar görmemek için, pişirmeye ve ısıtmaya hazırlama konusunda önemli yatırımlar gerçekleştiriyorlar. Pişirilmiş, vakumlanmış ve dondurulmuş gıda sektörünün de ön plana çıktığı yeni tüketici tercihleri sıralamasında, "yalnızlık ve zamansızlık" gibi 2 önemli ölçüt kesinlikle göz ardı edilmiyor.

TÜM SEKTÖRLER TRENDE UYUM SAĞLAYACAK

Pazarlama şirketi JWT'nin CEO'su David Eastman, bugüne kadar gayrimenkul sektörünün bu konuda adımlar attığını ancak artık gıda ve alkol gibi sektörlerin de bu konuyu merceklerine aldıklarını söylüyor. Eastman, "Alkolün pazarlamasına baktığımızda bugüne kadar daha çok çiftlerin tekelinde sunulan, keyifli bir aktivite gibi gösterildiğini görüyoruz. Ancak artık çok daha büyük grupların tercih ettiği bir aktiviteye dönüştü. Restoranların da bu konuda dizaynlarını değiştirdiğini gözledik. Artık ikişer ve dörtlü masalar yerine grupların birbiriyle kaynaşacağı komünel masalar artıyor" diyor. Gerçekten de kanıtlar bekarların alım gücünün attığını doğruluyor: Nestle'nin araştırmasına göre şirketin Lean Cuisine adı verilen hazır yemeklerinin yüzde 90'ı tek başına tüketiliyor. (Şirketin açıklamasına göre iki kişilik üretilen yemeklerin satışında başarısız olundu) ev eşyaları üreticisi Ikea'nın raporlarına göre ise 'küçük mekanlar'da yaşama ilgi giderek artıyor. Seyahatte ise Norveçli Cruise Firması Cruise Line yalnız seyahat edenlere özel "Stüdyo odalar" seçeneğini sunmaya başladı. SingleEdition.com web sitesi bu trendi yakalayan şirketlerden biri. Bu online mağazada bekarlara özel ürünler sunuluyor. Sitenin sahibi Sherri Langburt, internette bekarlara yönelik sadece çöp çatanlık sitelerinin olmasından yola çıkarak bu siteyi kurmuş. "Ben yalnız yaşarken hayatım sadece ilişki ve randevu ekseninde dönmüyordu! Bir sürü başka kaygım, denemek öğrenmek istediğim bir sürü şey vardı ancak bunlara ulaşacak kaynağım yoktu. Görünen o ki bu konuda tek sıkıntı yaşayan insan ben değilmişim…" diyor. Langburt'a göre geçtiğimiz yıllarda yaşlıların farkına varan ve pazarlama stratejilerinin eksenine yaşlıları yerleştiren bir çok şirket bugün aynı şeyi bekarlar için yapmaya başlayabilir. Görünen o ki yalnız insan ne kül olup savruluyor, ne buhar olup uçuyor. Şirketler ise yalnızların derdine derman, yaralarına merhem olmak yerine onlarla sağlıklı bir biçimde yaşamayı öğreniyor.

BİREYSELLİĞİN DAYANILAMAZ YÜKSELİŞİ

Sosyolog Jean-Claude Kaufmann, 20'inci yüzyılda aile hayatından yalnız yaşama doğru yaşanan kayışı 'bireyselliğin dayanılamaz yükselişi' olarak yorumluyor. Morrison'a göre bu 'özgürlük' aslında sadece planlanmış bir değişiklik. Yalnız yaşayanların daha çok harcadığını söyleyen Morrison şöyle devam ediyor: "Çünkü varolan düzende her şeyi tüketebileceğimiz kadar tükettik ve geriye tüketecek bir şey kalmayınca düzen artık birbirimizi tüketmemizi bize dayatmaya başladı. Çünkü boşanmak piyasayı canlandıran bir olgu... " Yazara göre boşananların sayısı giderek artarken, sistem boşananları büyüyen bir pazar olarak görüyor. Kişisel özgürlüğün, kendine yetebilmenin önemli olduğu dikte edilerek insanlar boşanmaya cesaretlendiriliyor, boşanmak normalleştiriliyor. Çünkü insanlar boşandıklarında iki ev, iki araba, iki çamaşır makinesi ve iki TV satılıyor. İşte tam da bu sebeplerle çekirdek ailenin şaşalı dönemi miadını doldurdu; piyasa tarafından hedef kitle olarak kullanıldığı dönem sona erdi. Reklamların arananı olan mutlu aileler yerlerini kapitalizmin yeni gözdesi bekarlara, yalnız yaşayanlara ve boşanmışlara bıraktı. Bu da beraberinde 'yalnız insan' sayısındaki artışı getirdi. Öte yandan Kapitalizm kültüründe bireyselliğin ön plana alınması, bireylerin daha bireyselleştikleri, kendilerini daha ön plana çıkardıkları bir kültür yapısı. Kapitalist tüketici toplumun verdiği bir şey de, duygusal değerlerden çok maddi değerlere göre bir sistemin oluşması...

Düşük hane sayısı tüketimi nasıl etkiler?

Hane sayısındaki artış da tüketimle doğrudan ilişkili. Hane sayısı ne kadar fazla ise tüketim de o kadar artıyor. Türkiye'de yaklaşık 18 milyon milyon hane var. Ortalama hane büyüklüğü ise 4,2 kişi. Oysa benzer nüfusa sahip gelişmiş ülkelerde rakamlar oldukça farklı. Yaklaşık 82 milyon nüfuslu Almanya'da hane sayısı 39 milyon civarında. 60 milyon kişilik Fransa'da 25,5 milyon, 56 milyon nüfuslu İtalya'da ise 21 milyonu aşkın hane var. Bu ülkelerin ortalama hane büyüklüğü ise 2,4. Hane sayısının artışı ise sadece ekonomik değil eğitim düzeyinin artışı gibi bazı sosyal gelişmelere de bağlı. Türkiye'de yakın gelecekte hane sayısındaki artışın ivme kazanması bekleniyor. Yalnız yaşayan kitlenin tüketim potansiyelinin yüksek olması, hane sayısını artırdığı için tüm sektörleri yakından ilgilendiriyor. Nüfusun yüzde 20'sinin yalnız yaşadığı İsveç'te, yalnız yaşayanların yüzde 57'sinin kendine ait bir arabası, yüzde 60'ının kişisel bilgisayarı ve yüzde 67'sinin mikrodalga fırını var. ABD'de ise yalnız yaşayanların yüzde 58'i kendi evine sahip.






TEST

1. Dünya genelinde 15 yılda yalnız yaşayan insan sayısı yüzde kaç arttı?
a) 10
b) 55
c) 81
d) 78

2. Aşağıdakilerden hangisi bekarlara için özel hazırlanacak bir stratejinin parçası olamaz?

a) Tek kişilik ürün dizaynına yönelmek
b) Yalnız yaşayan kişilerin gittiği mekanlara özel reklam afişleri tasarlamak
c) Yalnız insanları çöpçatanlık sitelerine katılmaya teşvik etmek
d) Bekarlara özel ürün için yatırımlar planlamak

3. Kapitalizm kültür yapısında aşağıdakilerden hangisi öne çıkarılarak tüketim tetiklenir?

a) Çoğulculuk
b) Bireysellik
c) Tekeşlilik
d) Çok eşlilik

4. 1957 yılında Michigan Üniversitesi tarafından yapılan bir bekarlık anketinde, katılımcıların yüzde 80'i yalnız yaşayan insanları hangi kelimelerle nitelemiştir?

a) Hasta
b) Garip
c) Tuhaf
d) Hepsi

5. Aşağıdakilerden hangisi yalnız yaşayan insanların özellikleri arasında görülüyor?

a) Bencillik
b) Uykusuzluk
c) Zamansızlık
d) Şımarıklık

6. Çalışan İstatistikleri Bürosunun rakamlarına göre bekarların ekonomiye yıllık katkısı yıllık ne kadar?
a) 1.2 milyon dolar
b) 1.9 trilyon dolar
c) 4.6 trilyon dolar
d) 2.2 milyon dolar

cevaplar: 1.c 2.c 3.b 4.d 5.c 6.b




http://www.dunya.com/ sitesinden 22.08.2012 tarihinde yazdırılmıştır.

Mermer artıkları sanayiye hayat veriyor





MUĞLA - Dünyadaki mermer rezervlerinin yüzde 42'sini barındıran Türkiye'de, mermer ocaklarında işlenen mermerlerden çıkan artıklar değerlendirilerek ülke sanayisinin 500 farklı alanında kullanılıyor.

Muğla Mermerciler Derneği Genel Sekreteri İhsan Kafadar, yaptığı açıklamada, tüm sanayi ürünlerinin üretilirken bir artık ortaya çıkardığını söyledi.
Artıkların değerlendirilmesinin çevre kirliliğini önlediğini vurgulayan Kafadar, sanayi ürünlerinden çıkan artığın, değerlendirilmesi gereken bir madde olarak algılanarak ülke ekonomisine katkı için farklı alanlarda kullanılması gerektiğini bildirdi.

Kafadar, yaklaşık 32 renk ve desende mermer çeşidi bulanan Muğla'daki mermerlerin açık işletme yöntemiyle tesislerde kesilerek parçalandığını anlatarak, "Çıkarılan mermerlerin kesim için makineye giren kısımlarından büyük bölümü moloz olarak çıkıyor. Bu parçaları kırıldığı takdirde yol inşaatlarında, beton santrallerinde, inşaatlarda mozaik olarak kullanmak mümkün. Beyaz ve içinde metal mineralleri olmayan mermerlerde ise bu artıklar, kalsit olarak da kullanılıyor" dedi.
Mermer molozlarından elde edilen kalsitin sanayinin 500 farklı alanında değerlendirildiğini anlatan Kafadar, "Bunlar yapı, inşaat, seramik, çimento, plastik, kağıt, tarım, boya, şeker, metalürji, cam, kimya sanayileri ile yol yapımında kullanılıyor. Muğla'daki mermer ocaklarından çıkan artıkların değerlendirilmesiyle ülke ekonomisine yılda yaklaşık 15 milyon dolar ek girdi sağlanıyor" diye konuştu.

Ürettiğimizi satamıyoruz
Kafadar, dünya mermer rezervlerinin yüzde 42'sinin Türkiye'de olduğunu, son tespitlere göre Türkiye'de 5,2 milyar metreküp olan mermer rezervlerinin, kömür rezervlerinden daha fazla olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Bugün 75 milyon ton olan dünya mermer rezerv üretiminin yaklaşık yüzde 8 ile 10'unu Türkiye'de üretiyoruz. Ancak ihracatta yüzde 3,5 oranında kalıyoruz. Bunun anlamı, ürettiğimizi satamıyoruz. Mermerin büyük çoğunluğunu iç piyasada kullanıyoruz. Dünyada önümüzdeki 10 yıl içinde yaklaşık 160 milyon ton üretim kapasitesine ihtiyaç var. Bu, 2025 yılında 320 milyon ton rezerve ulaşacak. Bundan şunu anlamak gerekiyor, mermer sektörü gelecekte büyük istikbal vaat ediyor."
İhsan Kafadar, Muğla'da mermer sektörünün turizm sektöründen sonra ikinci sırada geldiğini, 82 mermer işleme tesisi ve yaklaşık 100 ocakta 10 bine yakın kişiye istihdam sağlandığını belirterek, çıkan molozlar değerlendirerek hem ek gelir sağlanacağını hem de çevre kirliliğinin engelleneceğini kaydetti.
Ocaklar ve atölyelerden çıkan artıkların girişimciler tarafından daha fazla değerlendirilebileceğine değinen Kafadar, molozları değerlendirmenin çevreye zararı olmadığını, vatandaşların artıkları torna tezgahlarında işleyerek çeşitli süs eşyaları üretip ek gelirler sağlayabileceğini dile getirdi.

Günde 200 ton atık değerlendiriliyor
Kalsit Madencilik yetkilisi Necip Çarıkçıoğlu ise mermer ocaklarından çıkan molozları işletmelerinde kırma makineleri sayesinde küçük parçalar haline getirdiklerini belirtti.
Çarıkçıoğlu, ocaklardan çıkarılan mermer bloklarının işlenirken büyük bölümünün artık olarak çıktığını anlatarak, "Ocaklardan çıkan artıklar tesisimize gelerek kırma makinelerinde kırılıp ayıklanıyor. Burada artıkları küçük parçalar haline getiriyoruz. Tesisten çıkan artıklar İzmir'deki fabrikalarda toz haline getirilerek kalsite dönüştürülüyor" diye konuştu.
Günde ortalama 200 ton artık mermerin tesiste değerlendirildiğini vurgulayan Çarıkçıoğlu, değerlenen artıkların çevrenin kirlenmesini de engellediğini sözlerine ekledi.

http://www.dunya.com/ sitesinden 22.08.2012 tarihinde yazdırılmıştır.

Fiyatı yüzde 400 arttı




KARAMAN - Karaman Ziraat Odası Başkanı Recep Muğlu, geçen yıl kimsenin yüzüne bakmadığı samanın bu yıl yüzde 400'lük fiyat artışıyla 2012'nin zam şampiyonu olduğunu söyledi.

Muğlu, yaptığı açıklamada, Türkiye'nin tahıl üretiminde önemli payı olan Karaman'da bu yıl kışın çok soğuk geçmesi ve bahar aylarında yağışın az olması sebebiyle hububat rekoltesinin yarı yarıya azaldığını belirtti.

Geçen yıl üretimin çok iyi olduğunu, bununla paralel olarak saman miktarında da artış yaşandığını ifade eden Muğlu, ''Çok olduğu için geçen yıl üretici tarlasındaki sapları değerlendiremedi. Samanın kilosu en çok 10 kuruşa satıldı. Binlerce ton saman tarlalarda kaldı. Çiftçiler, saplar ve samanlar tarlaya zarar vermesin diye bunları imha etti. Çiftçi yasak olmasına rağmen tarlalardaki bu kalıntılardan yakarak kurtulmaya çalışıyordu. Şimdi hububat tarlaları tertemiz. Neredeyse tarlalar süpürülmüş gibi. İmkanı olanlar da atasözündeki gibi samanları boş arazilerde depolayarak sakladılar'' diye konuştu.

Saman fiyatında bu yıl yaşanan büyük artışa dikkati çeken Muğlu, şunları kaydetti:
''Bu yıl saman fiyatları yüzde 400'lük artışla 40 kuruşa yükseldi. Yani saman şu ana kadar 2012 yılının zam şampiyonu oldu. Bir saman piyasası oluştu. Rekolte az olduğu için tarlalarda yeteri kadar sap yok. İnsanlar biçerdöverin derdiği hububat tarlarınındaki sapları tekrar tekrar tırmıkla toplayıp saman yapıyorlar. 40 kuruş, samanın yerindeki fiyatı. Bu, hayvan üreticisinin eline 55-60 kuruşa geçiyor. 1 kilo arpanın fiyatı 40-50 kuruş. Yani saman fiyatıyla aynı. Hububatta yüzü gülmeyen çiftçinin yüzü samanla güldü. Yani açığını bir nebze de olsa samanla kapattı.''

Samanı saklayanlar kazandı
Bu işten en çok geçen yıl satamadıkları samanı boş arazilerde toplayıp muhafaza edenlerin karlı çıktığını anlatan Muğlu, ''Yani atasözündeki gibi 'sakladılar samanı geldi zamanı' diyebiliriz. Saman satanlar mutlu ama mutsuz olan kesim besiciler. Samandaki bu artış besicilerin işini zorlaştıracak. Bu artış et ve süt fiyatlarına yansıyacak'' dedi.
Saman ticareti yapan Hayrettin Şimşekli ise Konya'nın Karapınar ilçesinden Karaman'a saman almaya geldiğini dile getirerek, şöyle konuştu:
''Büyük kamyonlarla Karaman'a saman almaya geliyoruz. Geçen yıl saman çoktu. Bu sene alacak saman bulmakta zorlanıyoruz. Aldığımız samanları Karapınar, Ereğli, Niğde, Nevşehir, Mersin'e satıyoruz. Satarken zorlanmıyoruz. Daha alırken satacağımız yer belli. Eski saman almazdık. Bu sene ihtiyaç fazla olduğu için mecburen alıyoruz.''

http://www.dunya.com/ sitesinden 22.08.2012 tarihinde yazdırılmıştır.

Merkezi yönetim brüt borç stoku 524,6 milyar TL





ANKARA - Merkezi yönetim brüt borç stoku, Temmuz ayı sonu itibarıyla bir önceki aya göre yüzde 0,17 artarak 523,6 milyar liradan 524,6 milyar liraya çıktı.
Hazine Müsteşarlığı'ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, borç stokunun 382,1 milyar lira tutarındaki kısmı Türk Lirası cinsi, 142,5 milyar lira tutarındaki kısmı döviz cinsi borçlardan oluştu.
http://www.dunya.com/ sitesinden 22.08.2012 tarihinde yazdırılmıştır.

Asya paraları Euro liderleri toplantısının öncesinde iyimser



Euro Bölgesi liderlerinin toplantısının öncesindeki iyimserlik Asya paralarını güçlendirdi



Avrupalı liderlerin bu hafta bölgedeki borç krizinin çözümü için Yunanistan'ın kemer sıkma şartlarını kolaylaştıracağı spekülasyonu üzerine Asya paraları değer kazandı.

İki Alman yasakoyucunun, Almanya Şansölyesi Angela Merkel'in Yunanistan'ın kurtarma paketinin şartlarını gevşetmeye yeşil ışık yakabileceğini söylemesinin ardından Malezya ringgiti 2 haftanın en büyük artışını kaydetti, Filipin pezosu ise 3 gün süren düşüşünü sonlandırdı.

Mali programı 2 yıl uzatmanın yollarını arayan Atina hükümetinin lideri Antonis Samaras, 24-25 Ağustos'taki görüşmeler için sırasıyla Berlin ve Paris'i ziyaret edecek.

Almanya'nın, Yunanistan'ın üzerindeki baskıyı azaltmaya istekli göründüğü yorumunda bulunan Bank of Singapore Ltd.'ın döviz stratejislerinden Sim Moh Siong, kısa vadede, ringgit gibi gelişen piyasa paralarının yatay seyredeceğini, ancak tahminlerin uzun vadede değerlenme yönünde olduğunu belirtti.

Ringgit, dolar karşısında yüzde 0.3 değer kazanarak 3.1243 düzeyine, pezo ise yüzde 0.2 güçlenerek 42.42'den 42.35'e yükseldi. Her iki ülkede de piyasalar Pazartesi ve Salı tatildi. Tayvan doları yüzde 0.03 artışla 29.966 düzeyine çıktı.

Eurogrup Başkanı ve Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker bugün Yunanistan'ın kurtarma programını görüşmek üzere Atina'ya gidiyor. Almanya Başbakanı Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ise yarın Avrupa'daki borç krizini kontrol altına almanın yolunu arayacak.

Yabancıların inşaatta doğrudan yatırımı 8 katına çıktı



Bu yılın ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine göre, yabancıların doğrudan yatırım girişi ''inşaatta'' 8 katını aştı, ''Gayrimenkul Kiralama ve İş Faaliyetleri''nde ise 4 katına yaklaştı

İnşaat sektörüne bu yılın ilk yarısında 1 milyar 254 milyon dolar, Gayrimenkul Kiralama ve İş Faaliyetleri sektörüne de 184 milyon dolar tutarında doğrudan yabancı yatırım girişi gerçekleşti.

Ekonomi Bakanlığı'nın Uluslararası Doğrudan Yatırım Verileri Bülteni'ne göre, 1 milyar 115 milyon dolarla mayıs ayında zirveye çıkan inşaat sektöründeki doğrudan yabancı yatırım girişi, yılın ilk yarısında bu sektördeki uluslararası doğrudan yatırım girişinin 1 milyar 254 milyon dolara ulaşmasını sağladı.

İnşaat sektöründe geçen yılın aynı döneminde 153 milyon doları, 2011 yılı tamamında ise 307 milyon doları bulan inşaat sektörüne doğrudan yabancı yatırım girişi 2010'da 314 milyon dolar, 2009'da 209 milyon dolar, 2008'de 337 milyon dolar, 2007'de de 287 milyon dolar olmuştu.

2012 yılının ilk 6 ayında Gayrimenkul Kiralama ve İş Faaliyetleri sektörüne de 184 milyon dolarlık uluslararası doğrudan yatırım girişi kaydedildi. Bu rakam geçen yılın aynı döneminde 49 milyon dolar, 2011'in tamamında 217 milyon dolar, 2010'da 241 milyon dolar, 2009'da 210 milyon dolar, 2008'de 453 milyon dolar, 2007'de 448 milyon dolar şeklinde gerçekleşmişti.

Böylece Ocak-Haziran 2012 döneminde geçen yılın aynı dönemine göre doğrudan yabancı yatırım girişi inşaatta 8 katını aşarken, gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetlerinde 4 katına yaklaştı.



-Yabancılar inşaat ve gayrimenkulde en çok İstanbul, Antalya ve Muğla'ya ilgi gösteriyor

Bu arada, bu yılın ilk 6 ayında inşaat sektöründe uluslararası sermayeli 53 yeni şirket kuruldu, 7 şirkete de yabancı sermaye iştiraki gerçekleşti. Böylece Türkiye'de inşaat sektöründe faaliyet gösteren yabancı sermayeli şirket sayısı 2 bin 850'ye ulaştı. Bu şirketlerin bin 125'i İstanbul'da, 651'i Antalya'da, 237'si Ankara'da, 208'i Muğla'da, 128'i de İzmir'de faaliyet gösteriyor.

Gayrimenkul Kiralama ve İş Faaliyetleri sektöründe 2012'nin ilk yarısında uluslararası sermayeli 110 yeni şirket, 3 şube kuruldu, 18 şirkete de yabancı sermaye iştiraki sağlandı. Bu sektördeki uluslararası sermayeli şirketlerin sayısı 4 bin 897'ye çıktı. Bu şirketlerin de 2 bin 661'i İstanbul'da, 840'ı Antalya'da, 493'ü Muğla'da, 323'ü Ankara'da, 197'si İzmir'de kurulu bulunuyor.

Öte yandan bu rakamlar, Türkiye'deki uluslararası sermayeli her 100 şirketten 25'inin inşaat ya da gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri sektöründe bulunduğunu, 2012'nin ilk 6 ayında Türkiye'ye gelen her 100 dolarlak uluslararası doğrudan yatırımın da 21,58 dolarının inşaat ya da gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri sektörüne yapıldığını ortaya koydu.

En fazla doğrudan yatırım İngilizlerden



Bu yılın ilk 6 ayında Türkiye'ye en fazla doğrudan yatırım girişi yapan ülke 1 milyar 951 milyon dolar ile İngiltere oldu


Bu yılın ilk 6 ayında Türkiye'ye gelen uluslararası doğrudan yatırım girişi yüzde 21 artarak 8,2 milyar dolara çıkarken, aynı dönemde Türkiye'ye en fazla doğrudan yatırım girişi yapan ülke 1 milyar 951 milyon dolar ile İngiltere oldu.

İngiltere'nin İstanbul Başkonsolos Vekili Sayed Shah, konuya ilgili, Türkiye'nin G-20 üyesi ve AB üyeliği için aday ülke olmasının yanı sıra, aynı zamanda bölgesinde ve küresel alanda önemli bir ekonomik aktör olduğunu vurgulayarak, ''Türkiye'nin ekonomik performansı İngiliz şirketlerinin kendisine olan ilgisini artırıyor'' dedi.

Dinamik bir pazar olan Türkiye'nin, İngiliz firmalar için büyük fırsatlar sunduğunu belirten Shah, ekonomik ve ticari bağların ikili ilişkilerde önemli bir rol oynadığını kaydetti.

İngiltere'nin Türkiye'ye olan ilgisinin, aynı zamanda stratejik ortak olan iki ülke arasında çeşitli alanlarda yakın ve etkin işbirliğinin bir yansıması olduğunu dile getiren Shah, UK Trade & Investment'in Türkiye'yi 20 öncelikli pazarından biri olarak belirlediğini ifade etti.

Türkiye'nin G-20 üyesi ve AB üyeliği için aday ülke olmasının yanı sıra, aynı zamanda bölgesinde ve küresel alanda önemli bir ekonomik aktör olduğunu vurgulayan Shah, Türkiye'nin ekonomik performansının İngiliz şirketlerinin kendisine olan ilgisini artırdığını dile getirdi.

OECD'ye göre Türkiye'nin 2011-2017 yılları arasında OECD'ye üye ülkeler arasında en hızlı büyümeyi sağlayacağını anımsatan Shah, şöyle konuştu:

''Türkiye şu anda da dünyanın 18. en büyük, Avrupa'nın ise 7. en büyük ekonomisi. Bu durum da kaçınılmaz olarak İngiliz şirketlerine yatırım yapmak için cazibe oluşturuyor. Güçlü büyüme performansının yanı sıra, Türkiye'nin küresel krize karşı güçlü durması, artan yatırım ortamı, genç ve dinamik nüfusu ve İngiltere'nin gelişen ülke ekonomilerine yatırım yapma iştahı, ülkenin Türkiye'ye olan ilgisini artırıyor. Türkiye İngiliz şirketlerinin büyüyerek Kafkasya'yla MENA bölgesine (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) ulaşması açısından da Avrupalı şirketler için temel pazar oldu.''



-''Türkiye'nin jepolitik önemi de İngiltere'nin ilgisini artırıyor''

İngiltere'nin dünyanın 6. büyük ekonomisi ve dünyanın en büyük üreticileri arasında ilk 10'da olduğunu hatırlatan Shah, İngiltere'nin dünyanın ikinci büyük hizmet ihracatçısı, Dünya Bankası'na göre ise iş yapmanın en kolay olduğu ülkeler sıralamasında Avrupa'nın birinci, dünyanın dördüncü ülkesi olduğunu anımsattı.

Londra finans merkezinin de, 2011 küresel finans merkezleri endeksi raporunda ilk sırada yer aldığını söyleyen Shah, konuşmasına şöyle devam etti:

''Daha fazla yapısal reformların desteğiyle Türk ekonomisinin güçlü performansı ve ikili ilişkiler, ülkelerin birbirlerine daha fazla yatırım yapmasında ve finans, hizmetler, enerji, ulaşım, eğitim ve perakende gibi sektörlerde daha fazla işbirliğine yardımcı oldu. 2 ülke arasındaki 'Tatlı Dil' forumu, 'CEO Forum' ve 'Knowledge Partnership' anlaşması da önemli işbirliği fırsatları sunuyor.

Türkiye'nin jeopolitik önemi de İngiltere'nin kendisine olan ilgisini artırıyor. Avrupa, Ortadoğu ve Orta Asya/Kuzey Afrika arasında köprü olan ülke, bu pazarlarda İngiltere-Türkiye ortaklığı için de fırsatlar sunuyor.''

2011'de vize başvurusunda bulunan Türklerin yüzde 90'ının kolayca vize alırken, Türk şirketleri, hükümet temsilcileri ve akademik çevrenin vize almasını kolaylaştırmak için özel planlar geliştirdiklerini aktaran Shah, bu düzenlemeler arasında başvuruları acil olarak işleme konulması gereken ve 'iş seyahati' kapsamında değerlendirilen başvurular için getirilen 'öncelikli vize' düzenlemesinin de bulunduğu bilgisini verdi.



-''İngiltere 2 trilyon dolara yakın bir dış yatırım stokuna sahip''


Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) İcra Kurulu Başkanı Rona Yırcalı da, İngiltere'deki yatırım fonlarının Türkiye'nin de arasında yer aldığı gelişmekte olan pazar ligine ABD'den sonra dünyada en fazla yatırım yapan ikinci yatırımcı durumunda olduğunu söyledi.

Bu fonların risk iştahının diğer ülkelere göre daha yüksek olduğunu belirten Yırcalı, ''Özellikle hizmetler alanında dünyanın en agresif fonları, ki en son İDO satın alımında bunu gördük. Bu fonların önemli bir özelliği de hizmetler alanında önemli know-how transferleri sağlaması. Avantajları ise düşük maliyetli finansmana erişim noktasında Londra'nın avantajı. Hollanda merkezli yatırım şirketleri ve yatırımcıların içerisinde bile Londra sermayesinin payları bulunuyor'' dedi.

''Uluslararası Yatırımcı'' hüviyetindeki İngiliz şirketleri ve fonlarının genel getiri kalemleri içerisinde yurt dışı gelirlerinin diğer ülkelere kıyasla çok daha yüksek olduğunu kaydeden Yırcalı, Kıta Avrupa'sındaki daralmanın, Mısır başta olmak üzere Ortadoğu'daki risk primlerinin aşırı yükselmesinin Türkiye'yi şanslı hale getirdiğini dile getirdi.

İngiltere'nin dünyada ABD'den sonra en büyük 2. yatırımcı olduğunu ve 2 trilyon dolara yakın bir dış yatırım stoku olduğunu anımsatan Yırcalı, sözlerini şöyle tamamladı:

''Bunun yüzde 60'ı Avrupa'da, yüzde 25'i Kuzey Amerika'da, yüzde 10'u da Pasifik'te. Türkiye'nin hem iç pazar kapasitesi ve büyüme trendi hem de Avrasya ve Ortadoğu bölgesine doğru re-export kapasitesi, karar verme faktörleri arasında yer alıyor. En önemlisi, İngiltere'nin bir 'ülke' yatırımcı olarak değerlendirilmemesi gerektiği. Londra, burada yer alan fonların dünyanın dört bir yanından topladıkları varlıkları yatırıma dönüştüren bir merkez. İngiltere uzun yıllar önemli bir 'yatırım kaynağı' olmayı sürdürecek.''

AA

Toyota Türkiye, yeniden üretime başladı



Çalışmalar nedeniyle 6 Ağustos'ta üretime ara veren fabrikada işçiler yeniden işbaşı yaptı



Yıllık bakım çalışmaları nedeniyle 6 Ağustos'ta üretime ara veren Toyota Türkiye'de işçiler yeniden işbaşı yaptı.

Sakarya'nın Arifiye ilçesinde faaliyet gösteren fabrika, çalışmalar nedeniyle üretime 15 gün ara verdi. Çalışmaların tamamlanmasının ardından yıllık izinlerini kullanan işçiler üretime başladı.

Öte yandan, Otomotiv Sanayi Derneği'nin (OSD) verilerine göre, fabrika ocak ayında 7 bin 764, şubat ayında 7 bin 34, mart ayında 8 bin 629, nisan ayında 7 bin 464, mayıs ayında 6 bin 805, haziran ayında 6 bin 797 ve temmuz ayında 7 bin 967 olmak üzere, 52 bin 460 otomobil üretti.

Küresel piyasalardan geriye kalanlar

Japonya'dan gelen veriler piyasaları olumsuz etkilerken, bu akşam açıklanan Fed toplantı tutanakları Amerikan hisselerine moral verdi



-Amerikan hisseleri Fed'den destek aldı

ABD hisseleri, son gerçekleştirilen Fed toplantı tutanaklarının, bir çok politika yapıcının yakın bir zamanda parasal genişlemeyi desteklediğini göstermesiyle günün erken saatlerinde yaşadığı kayıpları telafi etti.

Standard & Poor's 500 Endeksi New York saatiyle 14:02'de yüzde 0.1'den daha az bir düşüş göstererek 1,412.63 puan oldu. Endeks, bugünkü tutanakların saat 14'te açıklanmasından önce yaklaşık yüzde 0.4'lük bir gerileme kaydetmişti.

Fed Açık Piyasa Komitesi (FOMC)'nin 31 Temmuz - 1 Ağustos'ta yaptığı toplantının kayıtlarına göre, "üyelerin çoğu, gelen verilerin ekonomik toparlanmada gözle görülür derecede ve sürdürülebilir düzelmeye işaret etmemesi halinde yakın bir zamanda ilave parasal genişlemeyi destekleyebilecekleri"ni belirtti.

-Avrupa hisseleri bölge liderlerini bekliyor

Avrupa hisse senetleri, Japonya'nın beklenenin üstünde ticari açık bildirmesi ve yatırımcıların, Euro Bölgesi liderlerinin toplantılarından çıkacak sonuçları beklemeye koyulmasıyla son 3 haftanın neredeyse en sert düşüşünü geçirdi.

Stoxx Europe 600 Endeksi yüzde 1.2 gerileyerek Londra saatiyle 16:30'da 269.42 puan oldu ve 2 Ağustos'tan bu yana en büyük düşüşünü gerçekleştirdi. Buna rağmen gösterge endeksi, bu senenin en düşüğünü gördüğü 4 Haziran'dan bu yana, Avrupa Merkez Bankası (AMB) Mario Draghi'nin euroyu korumak için söz vermesiyle yüzde 15 yukarıda seyrediyor.

-Altın endeksi yükseldi

İstanbul Altın Borsası (İAB) Endeksi önceki kapanışa göre yüzde 1,37 oranında yükselirken, altının kilogramı kapanışta 94 bin 600 lira oldu.

-ABD konut satışları toparlandı

ABD'de 2. el konut satışı Temmuz ayında artarak son sekiz ayın en düşük seviyesini atlattı ve konut sektörünün yılın ikinci yarısında toparlanacağı sinyallerine bir yenisini daha ekledi.

ABD Milli Emlakçılar Birliği'nden yapılan açıklamaya göre, ikinci el konut satışları yüzde 2.3 artarak yıllık 4.7 milyona ulaştı. Bloomberg tarafından yapılan bir ankete katılan 73 ekonomistin tahmin medyanı, yıllık satış oranının 4.51 milyona yükseleceğine işaret ediyordu. Fiyatı ucuzlayan konutlar ve rekor derecede düşük mortgage maliyetlerinden destek bulan emlak talebi, resesyonu tetikleyen konut endüstrisine olan rağbeti yükseltti.

-Asil Nadir 10 suçtan mahkum oldu

BBC'nin internet sitesinde yer alan haberde, Asil Nadir'in, sahibi olduğu Polly Peck International (PPI) şirketine ait 29 milyon sterlini, şirketin hisse senetlerinin değerini şişirmek amacıyla zimmetine geçirmekten suçlu bulunduğunu duyurdu.

Hakkında zimmetine 34 milyon sterlin geçirdiği iddiasıyla dava açılan 71 yaşındaki Nadir'in kendisine yöneltilen 3 suçlamadan ise aklandığı belirtildi.

Mahkeme Nadir'e verilen cezayı yarın açıklayacak.

-Çin'in pamuk tüketimi %11 düşebilir

Çin'in en büyük pamuk tekstili üreticisi Weiqiao Textile Co.'ya göre, dünyanın en büyük pamuk kullanıcısı Çin'in pamuk tüketimi bu yıl, ekonomideki yavaşlamanın, emtia taleplerini aşağı çekerek, stokların artmasına yol açmasından ötürü yüzde 11 gerileyebilir.

Çin ekonomisinin zorlu bir kışın başında olduğunu söyleyen şirketin başkanı Zhang Hongxia, ülkenin şimdi de kömürden, çeliğe birçok stokun birikmesi durumuyla karşı karşıya olduğunu anlattı.

-Çin MB/Zhou: Faiz indirimi hâlâ olası

Ekonomik büyümeye öncelik veren Çin'in merkez bankası başkanı Zhou Xiaochuan, bankanın Ağustos'ta piyasaya geçici nakit enjekte etmesinin ardından politika faizi ve bankaların munzam karşılıkları indiriminin hâlâ olası olduğunu söyledi.

Pekin'de kendisine ters-repo işlemlerinin, munzam karşılık ve faiz araçlarının daha az kullanılacağı anlamı taşıyıp taşımadığı sorulan Zhou, hiçbir politika aracının masadan kaldırılmadığını belirtti.

Zhou'nun açıklamaları, Çin Merkez Bankası'nın Salı günü bankacılık sistemine ters-repo işlemleri kanalıyla 220 milyar yuan sürmesinin ardından daha fazla parasal genişleme için kapının açık tutulduğuna işaret etti. Ekonomik büyümenin yavaşlaması üzerine Çin Kasım'dan bu yana 3 kez munzam karşılıkları indirdi ve Haziran ve Temmuz'da olmak üzere 2008'den bu yana ilk kez üst politika faizini aşağı çekti.

-Toyota Türkiye, yeniden üretime başladı

Yıllık bakım çalışmaları nedeniyle 6 Ağustos'ta üretime ara veren Toyota Türkiye'de işçiler yeniden işbaşı yaptı.

Sakarya'nın Arifiye ilçesinde faaliyet gösteren fabrika, çalışmalar nedeniyle üretime 15 gün ara verdi. Çalışmaların tamamlanmasının ardından yıllık izinlerini kullanan işçiler üretime başladı.

-Saman zam rekoru kırdı

Karaman Ziraat Odası Başkanı Recep Muğlu, geçen yıl kimsenin yüzüne bakmadığı samanın bu yıl yüzde 400'lük fiyat artışıyla 2012'nin zam şampiyonu olduğunu söyledi.

Muğlu, Türkiye'nin tahıl üretiminde önemli payı olan Karaman'da bu yıl kışın çok soğuk geçmesi ve bahar aylarında yağışın az olması sebebiyle hububat rekoltesinin yarı yarıya azaldığını belirtti.


Rusya resmen DTÖ üyesi




Rusya'nın Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) üyeliği resmen başladı.
Rusya'nın 1 yıldır yoğun çaba harcadığı DTÖ üyeliği, bugün itibari ile resmen başladı. Rusya böylece DTÖ'nün 159. üyesi oldu.

Rusya'nın DTÖ üyeliği ile ilgili karar 16 Aralık 2011'de Cenevre'de düzenlenen DTÖ üye ülkeleri bakanlar kurulu toplantısında açıklanmıştı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 21 Temmuz'da Rusya Parlamentosu'ndan geçen üyelik kararını oylamasından bir ay sonra, DTÖ üyeliği resmen hayata geçmiş oldu.

Rusya'nın DTÖ üyeliğine en fazla ABD ve Gürcistan karşı çıkıyordu.

DTÖ üyeliği ile birlikte Rusya'nın uluslararası alanda önüne çıkan bazı ihracat engellerinin ortadan kalkması, yerli ve yabancı ürünlerin fiyatlarının azalması, uzun vadede Rus ekonomisindeki büyümeye katkı sağlaması bekleniyor.

Bazı politikacı ve ekonomistler, DTÖ üyeliğinin Rusya'nın ulusal ekonomisine zarar vereceğini öne sürüyor. Bu noktada temel tartışma konusu olarak, gümrük vergilerin azaltılması ve bazı sektörlerde devlet desteğine sınırlamalar getirilecek olması ön plana çıkıyor.

Uzmanların büyük bölümü üyeliğin olumlu etkilerinin olacağını savunurken, Rus ekonomisinin gelişiminde DTÖ üyeliğinin önemli bir yeri olacağına dikkat çekiliyor.

Schengen-Vizesi için müracaat işleminin taşeron firmaya verilmesine ilişkin röportaj



3 Eylül 2012 tarihinden itibaren Schengen Vizesi müracaatları prensipte artık Almanya Büyükelçiliği ya da ilgili başkonsoloklukları tarafından alınmayacak, bunun için iDATA firması görevlendirilecektir. iDATA başvuru belgelerini Almanya’nın diplomatik temsilciliklerine iletecek, işlemler onlar tarafından yapılacaktır.

Vize için başvuru işleminin dışarıya verilmesine ilişkin en önemli soruları Ankara Almanya Büyükelçiliğinin Hukuk ve Konsolosluk Bölümünün yeni başkanı Stefan Delfs yanıtladı.

Schengen-Vizesi için başvuruda bulunacak olanlar için değişen nedir?



3 Eylül’den itibaren başvuru sahiplerinin prensipte artık Büyükelçiliğe ya da ilgili başkonsolosluklara şahsen müracaatları gerekmemektedir. Başvurular iDATA firmasının Ankara, Bursa, Gaziantep ve İstanbul şubelerinden yapılabilecektir. İzmir Başkonsolosluğunun yetki alanına giren bölgelerde ise bu yeni işlem Kasım 2012’den itibaren iDATA’nın İzmir ve Antalya’da açacağı bürolarıyla yürürlüğe girecektir. Bu prosedürün Almanya’yı ziyaret etmek isteyenler için daha fazla ve hissedilir kolaylık getireceğini ümit ediyoruz.

Vize başvurusu bu altı iDATA bürolarından hangisine yapılmalı?

Eski prosedürün aksine, başvuru sahibi ikamet adresinden bağımsız olarak istediği herhangi bir iDATA bürosundan müracaatını yapabilir. Belgelerin artık eskisi gibi kişinin ikamet ettiği bölgeye bakan dış temsilciliğimize teslim edilmesi zorunluluğu kalkmaktadır. Ancak bundan böyle de vize işlemi konusunda karar yetkisi ilgili temsilciliğindir. iDATA büroları Pazartesi - Cuma arası 08.00 - 18.00, Cumartesi günleri de 08.00 - 12.00 saatlerinde hizmet verecektir.





iDATA bürolarına şahsen başvuru mu gerekiyor?

Hayır. Yeni prosedürün bir avantajı müracaatın başkası adına da iDATA’ya yapılabilecek olmasıdır. Bunlar akraba, arkadaş ya da başka herhangi birisi olabilir. Bunun için tek koşul başvuru sahibinin o kişiye vekalet vermesidir. Belgelerle ilgili herhangi bir soru oluşması durumunda Büyükelçilik ya da ilgili başkonsolosluk telefonla başvuru sahibiyle iletişime geçecektir. Ender münferit durumlarda gerekli görülmesi halinde, başvuru sahibi şahsi bir görüşme için Büyükelçiliğe ya da başkonsonlosluğa çağrılabilir.

Vize ücreti açısından değişen birşey olacak mı?

Vize harçları değişmeyecek, mesela yetişkinler için 60 Avro. Ancak müracaat işlemi için dışarıdan bir firmanın görevlendirilmiş olmasından doğan 20 Avro’luk bir işlem ücreti vardır. Buna karşılık randevu almak için ödenen ücret artık olmayacaktır.

Başvuru işleminin taşeron firmaya verilmesi prosedürü bütün vizeler için mi geçerli?

Bu prosedür sadece Schengen ülkeleri için 3 aya kadarki vize başvurularını kapsamaktadır. Daha uzun süreli diğer tüm vize başvuruları bundan böyle de Büyükelçiliğe ya da ilgili başkonsolosluğa yapılacaktır.

Ancak, bir Schengen Vizesinin Almanya tarafından verilebilmesi için seyahatin ana hedefinin Almanya olması gerektiğine dikkat çekeriz.

Vize başvurusunun işlem süresi ne kadardır? Başvurunun durumuna ilişkin nereden bilgi edinilebilir?



iDATA’ya teslim edilen başvuru belgeleri Ankara, İzmir ya da İstanbul’daki temsilciliklerimize iletilecek ve orada incelenecektir. İnceleme sonrası işlemi yapılan başvuru, müracaatın yapıldığı iDATA bürosuna geri gönderilecektir. Başvuru sahibinin vekalet verdiği bir sahış belgeleri oradan teslim alabilecektir. İstenildiği takdirde belgeler iDATA tarafından kargo hizmetiyle de başvuru sahibine iletilebilecektir.

İşlem süresi olarak yaklaşık 3 - 7 gün hesaba katılmalıdır, ancak bazı durumlarda bu süre değişebilir. Başvuru işlemlerinin hangi aşamada olduğu iDATA’nin İnternet sitesinden izlenebilir.





Ayrıntılı bilgi için:

http://www.ankara.diplo.de/vize

http://www.ankara.diplo.de/visa

http://www.idata.com.tr

21 Ağustos 2012 Salı

THK hava yolu şirketi kuruyor



Türk Hava Kurumu (THK) Genel Başkanı Yıldırım, uçak seferleri olmayan kentlerin de THK sayesinde hava yolu ile tanışacağını söyledi



THK Genel Başkanı Osman Yıldırım, hava yolu taşımacılığının ve yolculuğunun giderek yaygınlaştığını, bunun Türkiye'de de önemli noktalara geldiğini belirtti.

THK'nın ispatlanmış hava gücünün aynı sektörde yolcu taşımacılığı konusunda da etkili olarak kullanılması için çalışma başlattıklarını anlatan Yıldırım, ''Bir hava yolu şirketi kurulması için çalışma ve görüşmelerimiz devam ediyor. Türk Hava Yolları'nın (THY), Anadolu Jet'in ya da diğer büyük hava yolu şirketlerinin sefer yapmadığı meydanlara biz Ankara'dan ve ülkemizin diğer şehirlerinden uçarak bu hizmeti vermek istiyoruz. Ülkemizde birçok hava sahamız var. Uçak seferleri olmayan kentlerimiz de THK sayesinde hava yolu ile tanışacak'' dedi.

Gelişen dünya pazarını incelediklerini, bununla paralel olarak yerli uçak üretimine başlanılması için adım attıklarını da hatırlatan Yıldırım, şöyle devam etti:

''Çünkü inanıyorum ki gelişen bu ekonomide insanlar için çok önemli olan sermayelerinden biriside zamandır. Zamanın büyük bölümünü yollarda seyahat ederek geçiren insanların başarılı olmaları mümkün değil. Zaman konusu iş yaşamında da eğitim yaşamında da her zaman çok önemli bir konudur. Bu nedenle uçakla seyahatlerin çok önem kazanacağını biliyoruz. Biz de bu nedenle hava yolu taşımacılığına gireceğiz. Kendi üretimini yapacağımız uçaklarımızı da bu sisteme dahil ederek halkımıza hizmet vermek istiyoruz.''

THK tarafından üretilecek ve 2014'te satışa sunulacak 2 ya da 4 kişilik uçaklar sayesinde, havacılığa gönül verenlerin uçak sahibi olacağını kaydeden Yıldırım, kurumlarının üniversitesinde yetişen genç havacılarla, kurumlarının ürettiği yerli uçaklarla Türk havacılık sektörünün gelişmesine katkı sunacaklarının ifade etti.

Yıldırım, ayrıca 2012 yılı yangın sezonu boyunca THK'ya ait yangın söndürme uçaklarının konuşlandıkları bölgelerde faaliyetlerine aralıksız devam ettiğini bildirdi.

STA'lar dış ticaret hacmini artırıyor



Türkiye ile 19 ülke arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmaları, dış ticaret hacmini destekliyor


Türkiye, şimdiye kadar Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzaladığı 19 ülke ile yaptığı anlaşmaların desteğiyle dış ticaret hacmini artırmaya devam ediyor.

Ekonomi Bakanlığı verilerine göre, STA'ların sağladığı pazara giriş imkanları değerlendirildiğinde, STA ülkeleri ile dış ticaret hacmi artış oranının genel dış ticaret hacminin artış oranından daha yüksek olduğu gözlendi.

2000-2011 döneminde, Türkiye'nin genel ticaret hacmindeki artış oranı yüzde 357 olurken, STA ülkeleri ile ticaret hacminin artış oranı ise yüzde 413 olarak gerçekleşti. Böylece, STA ülkeleriyle ticaret hacmi 2000 yılında 4,9 milyar dolar olarak gerçekleşirken, 2011 yılında 25,8 milyar dolar seviyesine yükseldi.

STA'ların ihracat ve ithalat rakamlarındaki sonuçları incelendiğinde, 2000-2011 döneminde, genel ihracat artış oranı yüzde 386 iken, STA ülkelerine ihracat artış oranının yüzde 508 olduğu görüldü. Böylece, anılan ülkelere Türkiye'nin ihracatı 2000 yılındaki 2,1 milyar dolar seviyesinden, 2011 yılında 13,6 milyar dolar seviyesine yükseldi. Diğer taraftan, aynı dönem için, genel ithalat artış oranı yüzde 342 olarak gerçekleşirken, STA ülkelerinden ithalatın artış oranı yüzde 338 oldu ve ilgili ülkelerden ithalat 2000 yılındaki 2,7 milyar dolar seviyesinden, 2011 yılında 12,2 milyar dolar seviyesine çıktı.

Türkiye, yürürlükte bulunan 16 STA ortağı ile ticareti incelendiğinde 13,6 milyar dolarlık ihracatına karşılık 12,2 milyar dolarlık ithalatıyla ticaret fazlası verdi. STA ülkeleri ile ticaret, Türkiye'nin ihracatının yüzde 10,1'ini, ithalatının ise yüzde 5,1'ini teşkil etti.

Diğer taraftan, 2010-2011 verileri incelendiğinde, en fazla ihracat artışının Şili, Fas ve Gürcistan ile kaydedildiği görülüyor. 2011 yılı ihracatındaki ilk 40 ülke içerisinde STA imzalanan 6 ülke (Mısır, Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA), Suriye, Fas, İsrail ve Gürcistan) bulunmaktadır.

Bilindiği üzere Türkiye, sadece Avrupa Birliği'nin STA müzakereleri yürüttüğü ülkelerle STA imzalayabiliyor. Bugüne kadar, AB üyelikleri nedeniyle STA'ları feshedilen 10 adet Merkezi ve Doğu Avrupa ülkesi hariç, 19 ülke ile STA imzalandı. Bu ülkeler EFTA (İsviçre, İzlanda, Lihtenştayn, Norveç), İsrail, Makedonya, Hırvatistan, Bosna ve Hersek, Filistin, Tunus, Fas, Suriye, Mısır, Arnavutluk, Gürcistan, Karadağ, Sırbistan, Şili, Ürdün, Lübnan, Morityus ve Güney Kore. Söz konusu STA'lardan, Lübnan, Morityus, Güney Kore ve Suriye ile imzalanan anlaşmalar dışındaki STA'lar halihazırda yürürlükte bulunuyor. Lübnan, Morityus ve Güney Kore anlaşmalarının taraflarca iç onay sürecinin tamamlanmasının ardından yürürlüğe girmesi bekleniyor, Türkiye ile Suriye Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Ortaklık Anlaşması ise 6 Aralık 2011 tarihinde askıya alındı.

Halihazırda, STA müzakereleri yürütülen veya müzakerelere başlanması yönünde girişim yapılan 17 ülke bulunuyor. Bu ülkeler Ukrayna, Libya, Seyşeller, Kamerun, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Cezayir, Meksika, Malezya, Ekvator, Moldova, Güney Afrika Cumhuriyeti, Kolombiya, Faroe Adaları, Endonezya, Peru, Hindistan ve Kanada ve 5 ülke grubu (Körfez İşbirliği Konseyi, MERCOSUR, ASEAN, Orta Amerika Topluluğu, CARIFORUM.

AB ile STA'sı olup da halen Türkiye ile STA imzalamamış başlıca ülkeler ise Meksika, Güney Afrika Cumhuriyeti.

İspanya'da ekonomik kriz ikinci el otomobile ilgiyi artırdı



İspanya'da ekonomik krizin etkisiyle ikinci el otomobil satışlarında çok büyük bir artış olduğu gözlenirken, bu yıl içinde satılacak motorlu taşıtların yüzde 70'inin ikinci el olacağı belirtildi



İspanya Ulusal Araba Satıcıları Derneği Başkanı Juan Antonio Sanchez Torres, basına yaptığı açıklamada, şimdiye kadar alınan rakamlar doğrultusunda 2012 yılında toplam 2,5 milyon otomobil satışı beklediklerini ancak bunun yüzde 70'inin (yaklaşık 1 milyon 750 bin) ikinci el olacağını kaydetti.

Torres, ikinci el taşıt satışlarının yüzde 60'ının da 10 yaş üzerindeki otomobiller olacağını belirterek, ''İspanya, 2012'yi Avrupa'nın en eski arabalarının olduğu ülke olarak tamamlayacak'' dedi. 10 yaş üzerindeki motorlu taşıtların İspanya'da çok sayıda bulunmasının çevre kirliliğine olumsuz etkileri olduğuna dikkati çeken Torres, 2010'a da yüzde 36, 2011'de ise yüzde 39 olan İspanya'daki 10 yaş üzerindeki motorlu taşıt oranının 2012'de yüzde 45'i bulacağını söyledi.

Oto Galerileri Derneği Başkanı Antonio Romero Haupold da konuyla ilgili olarak ''Maalesef kriz bizi bu yola sürekledi ve ikinci el arabaların yeni arabalar üzerindeki büyük egemenliğinin daha uzun yıllar devam edeceğine inanıyorum'' değerlendirmesinde bulundu. Haupold, vergilerin otomobil sektörünü ''cansızlaştıracağını'' savundu.



Yahoo'nun yeni CEO'su planları değiştiriyor





Yeni CEO'su Marissa Mayer'in yönetiminde birçok stratejik değerlendirme yapmaya başlayan teknoloji şirketi Yahoo, hissedarlarına nakit geri ödeme planlarında değişikliğe gidebilir. Yahoo, değerlendirmelerin, yapılandırma planları da dahil olmak üzere birçok mevcut planı değiştirebileceğini söyledi.

Önceki CEO'larının yönetiminde Yahoo, hissedarlarına yaptıkları son anlaşmadan ödeme yapma sözü vermişti.

Marissa Mayer, Yahoo'ya Google'dan sürpriz bir transferler gitti.

Başta Google olmak üzere Yahoo, internet ortamında artan rekabette zorlanıyor.

Yahoo'nun piyasa sermayesinin hâlen daha 19 milyar dolarda seyretmesine rağmen, Google 180 milyar dolardan değerleniyor.

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Faturayı geciktiren yandı!

Kredi Kayıt Bürosu artık sokağa çıkıyor
Akşam gazetesinden Ayfer Aslan'ın haberine göre, 25 milyon kişinin bankalara olan borçlarını izleyen KKB, eylülden itibaren üreteceği Risk Raporu ile bu bilgileri isteyen bütün bireylerle paylaşacak.

2013 yılının ilk çeyreğinden itibaren ise Risk Raporu'nda bireylerin elektrik, su, doğalgaz, telefon ve diğer borç bilgileri de yer alacak

Türkiye genelinde 25 milyon kişinin kredi siciline ilişkin dataları elinde bulunduran Kredi Kayıt Bürosu (KKB) artık halka açılıyor. Eskiden kredi sicil bilgilerini sadece bankalarla paylaşan KKB artık bu bilgileri 70 milyonla paylaşacak. Bunun ilk adımını Çek Raporu ile atan KKB, eylül ayından itibaren Risk Raporu'nu üretmeye başlıyor. İlk etapta sadece bankalara olan kredi borçlarının yer alacağı bu raporda, 2013 yılının ilk çeyreğinden itibaren ise elektrik, su, doğalgaz, vergi ve telefon borçlarına ilişkin bilgiler yer alacak. KKB Genel Müdürü Kasım Akdeniz, böylece ticaret hayatının daha şeffaflaşacağını belirterek, 'Vadeli mal satanlar, ticaretle uğraşanlar veya evini kiralayanlar daha somut bilgilerle kararlarını verecek. Böylece bankalar için kritik olan sistemi artık sokağa da açmak istiyoruz. Herkesin kendi riskini yönetmesini arzuluyoruz' dedi.

Kredi Kayıt Bürosu Genel Müdürü Kasım Akdeniz, KKB olarak daha önce bankaların kendi aralarında kapalı devre çalışan bir sistem olduklarını vurgulayarak Çek Yasası'nın değişmesi ve Çek Raporu'nun gündeme gelmesiyle bu yapının da yavaş yavaş değişeceğini anlattı. Önümüzdeki döneme ilişkin yeni projelerini AKŞAM'a anlatan Kasım Akdeniz, KKB olarak en önemli hedeflerinin bugüne kadar bankacılık sisteminin kendi içinde önemsediği risk yönetim sistemlerini banka dışı sektörlere de yaymak olduğunu söyledi.

61 BİN ÇEK RAPORU YAZDI

KKB'deki yeni yapılanmanın ilk adımını Çek Raporu ile attıklarını hatırlatan Kasım Akdeniz, 'Vadeli mal satıyorsanız, çek alıyorsanız bu işin arkasında aslında kredili bir işlem vardır. Bu riskin iyi yönetilmesi gerekir. Çek ve risk raporu ile tarafların ne kadar risk aldıklarını kavrayıp yönetmelerine yardımcı olacağız' dedi. Akdeniz, 6 Ağustos itibarıyla 61 bin çek raporu verdiklerini belirterek 'Bankalar üzerinden bu bilgileri paylaşıyoruz. Hesap sahibi 3 saniye içinde bu raporu alabilyor' dedi.

Telefon ve su faturasını geç ödeyen de yandı

Kamuouyunda 'Kara Liste' olarak bilinen datalar Merkez Bankası'ndan alınıp Risk Merkezi'ne devredildi. Akdeniz bununla ilgili şunları söyledi 'Bugün bir GSM şirketinden, elektrik veya su dağıtım şirketinden bilgi alamayız. Ama Risk Merkezi'nin kanunen bu bilgileri alma yetkisi var. 2013'ten itibaren bankacılık dışındaki ödeme bilgilerini de alacağız. Elektrik, su, vergi ödemeleri ve banka ödemelerini içeren bir Risk Raporu üretmiş olacağız' dedi.

İsteyen abone olabiliyor

Risk Raporu'nun hesap sahibinin onayı olmadan alınamayacağına işaret eden Akdeniz, detaylarını şöyle aktardı: 'Bu raporun alınması iki şekilde olacak. Ya tüketici bankadan ya da KKB'den alıp bunu isteyen kişi veya kuruma verecek. Veya KBB'ye diyecek ki; 'Risk Raporu'mu ilgili kişiye ve kuruma gönder.' KKB'nın bu anlamda bir abonelik sistemi olacak. Şifreyle sistemimize üye olabilip istediği bilgilere KKB'den ulaşabilecek. Ancak bu herkesin bilgisini görebildiği bir sistem değil. Herkesin bilgisini isterse görebileceği bir sistem. Bazen bu insanları korkutuyor. Bu tamamen karşılıklı iradeye ve tarafların birbiri üzerindeki yaptırım gücüne bağlı. Bir ev kiralamak istiyorsunuz ama ev sahibi sizden Risk Raporu istiyorsa götürür verirsiniz. Ben kimseye Risk Raporu vermem diyorsanız gidip başka evi kiralarsınız.'

Krizde sorgulama artıyor

Akdeniz, 25 milyon kişinin kredi kartı, bireysel ve ticari kredi bilgilerinin yer aldığı KKB datalarının 2011 yılında 205 milyon kez sorgulandığını belirterek, 'Bunun anlamı şu her bir müşteri için 8 kere sorgulamışlar. Bankalar hem kredi vermeden önce sorguluyor hem de verdikten sonra izleme için sorguluyor. Kriz döneminde sorgulama daha fazla artıyor. 2012 yılında ise 240 milyon sorgulama bekliyoruz' dedi.

Raporunuz cebinize gelecek

Bazı bankaların sistemlerini geliştirdiğini, Çek Raporu'nu sadece şubeden değil, internet bankacılığı ve ATM'ler aracılığıyla da verebildiğini ifade eden Kasım Akdeniz, şunları söyledi:

'Risk Merkezi ile beraber cep telefonunuza bile bu bilgiler gelebilecek. Örneğin; bir işletme sahibi Mahmutpaşa'ya mal almak için gitti. Esnaf da Çek Raporu'nu sorarsa hemen bizim sistemimize bağlanarak bu bilgilere ulaşabilecek. Bu da 2013 yılından itibaren devreye girecek. Şu anda psikolojik döngüyü kırmamız gerekiyor. Esnaf, tüccar çek raporunu almaktan utanıyor. Ama bir bankadan kredi alırken utanmıyor. Riskini doğru yönetmek isteyen herkesin bu raporları istemesi en doğal hakkı.'

Merkez Batı Ataşehir oluyor

Kredi Kayıt Bürosu'nun çalışan sayısının şu an 35 kişi olduğunu belirten Kasım Akdeniz, yıl sonunda 75 kişiye çıkmayı planladıklarını söyledi. Akdeniz, Risk Raporu'nun devreye girmesiyle birlikte kadronun da giderek genişleyeceğine işaret ederek 2013 yılında ise personel sayısının 150 kişiye ulaşmasının hedeflendiğini aktardı. Akdeniz, halen İstanbul Ataşehir'deki KKB merkezini de Batı Ataşehir'de Varyap Meridyen'e taşıyacaklarını bildirdi.

19 Ağustos 2012 Pazar

Bayramınız Mübarek Olsun!

Bayramlar, birlik ve beraberlik duygularının pekiştiği, insan olmanın güzelliklerinin yaşandığı, kırgınlıkların unutulup, dostluk ve sevgiyle gönüllerin birbirine yakınlaştığı, karşılıklı sevgi ve saygının geliştiği müstesna günlerdir.
Bu sebeple Ramazan Bayramınızı tebrik ediyor, sağlık, mutluluk ve huzur içerisinde nice bayramlar diliyorum.
Saygılarımla
Muzaffer DÖNMEZ

17 Ağustos 2012 Cuma

Japonya-Çin ilişkileri gerildi


TOKYO - Japonya, Çin Denizi'nin doğusundaki ihtilaflı adalara gerekli izinleri almadan giden 14 Çinli eylemciyi sınır dışı etti. Hükümet Sözcüsü Osamu Fujimura, sınırdışı edilen eylemciler hakkında herhangi bir yasal girişimde bulunmayacaklarını belirtti.

Fujimara, eylemcilerden bazılarının güvenlik güçlerine taş fırlattıklarını, ancak haklarında yasal işlem başlatılmasını gerektirecek herhangi bir yaralanma ya da maddi hasara yol açmadıklarını söyledi.
Adalet Bakanlığı, eylemcilerden 7'sinin Japonya'nın güneyindeki Okinawa Adası'ndan uçağa bindirilerek sınırdışı edildiğini, kalan 7'sinin ise teknelerini almak üzere başka bir adaya gönderildiklerini açıkladı.

Japonya'nın eylemcileri sınırdışı etmesinin, bölgede tırmanışa geçen gerginliği azaltması bekleniyor. Japonların Senkaku, Çinlilerin ise Diayü olarak adlandırdığı 5 adaya giden eylemcilerin tutuklanması, Çin ve Hong Kong'un sert tepkisine yol açmıştı.

Çin, eylemcilerin bir an önce serbest bırakılmasını istemiş, aksi taktirde Japonya ile ikili ilişkilerin zarar görülebileceğini uyarısında bulunmuştu. Pekin ve Hong Kong'ta protesto gösterileri düzenleyen yüzlerce kişi, eylemcileri kahraman olarak ilan etmiş ve Japonya bayraklarını yakmıştı.
Japonya, söz konusu adaların 100 yıldan uzun bir süredir kendi kontrolü altında bulunduğunu ileri sürüyor.

http://www.dunya.com/ sitesinden 17.08.2012 tarihinde yazdırılmıştır.

McCafe, McD Cafe olarak Türkiye'de




İSTANBUL - McD Cafe'lerde, espresso'dan cappuccino'ya, americano'dan çilekli smoothie'ye kadar, birçok sıcak ve soğuk içeceklerin yanında birbirinden lezzetli kek ve kurabiye seçenekleri sunuluyor.

Dünyada bin 300'den fazla restoranda faaliyet gösteren kahve zinciri McCafe, McDonald's müşterilerinin restoranlarda keyifli vakit geçirmelerini sağlamak, onları gerçek ve kaliteli kahve keyfi ile buluşturmak için McD Cafe adıyla Türkiye'ye geldi.

Dünyaca ünlü kahve zinciri McD Cafe Türkiye'de ilk olarak Sabiha Gökçen Havaalanı'nda hizmet vermeye başladı. McD Cafe'lerden yılsonuna kadar 3 milyon dolarlık yatırımla 10 adet açılması planlanıyor.

'Birbirinden lezzetli kahveler, McD Cafe'lerde'

McD Cafe ile ilgili açıklamalarda bulunan McDonald's Genel Müdürü Dilek Başarır; "Ürün yelpazemizi sürekli geliştiriyor ve yeniliyoruz. Bir yandan mevcut ürünlerimizi geliştirirken, diğer yandan yeni ürünler ile tüketicilerimizin değişen ihtiyaçlarına yanıt veriyoruz. Restoranlarımızda artık birbirinden lezzetli kahveler de satışa sunuluyor olacak. McD Cafe'lerde, espresso'dan capuccino'ya, flat white'dan americano'ya, latte'den Türk kahvesine, frappe'den smoothie'ye kadar, birçok sıcak ve soğuk içecek seçeneklerinin yanında birbirinden lezzetli kek, kurabiye, muffin gibi damak zevkine hitap eden yiyecekler de bulunuyor" diye konuştu.

McD Cafe'de içilen her bir kahve için özenle seçilmiş, kusursuz yüzde 100 Arabica kahve çekirdeklerinin kullanıldığını belirten Başarır, kahvelerin daha sonra deneyimli ekipler tarafından mükemmel kıvam, aroma ve sıcaklık dengesi yaratılarak hazırlandığını ifade ediyor.

'Yılsonuna kadar 10 tane açılacak'

McD Cafe'ye ilişkin rakamları da paylaşan Başarır "2012 yılı sonuna kadar 10 McD Cafe açmayı planlıyoruz. Bu da yılsonuna kadar 3 milyon dolarlık yatırım anlamına geliyor. McD Cafe, dünyada çok başarılı bir inisiyatif. Önümüzdeki yıl da McD Cafe'lerin sayısını artırmayı planlıyoruz" dedi.

Bu yılın ilk 6 ayında yüzde 30 büyüdük

2012 yılının ilk 6 ayını da değerlendiren Başarır, "Tüketicilerimizin bizden ne istediği ile yakından ilgileniyoruz, onları dinliyoruz. Bu doğrultuda restoranlarımızı aile, çocuk, genç, çalışan gibi değişik kesimlerin beklentilerini karşılayacak şekilde yeniden dizayn ediyoruz. Yeni açtığımız restoranlarımız yeni mimari konseptimizle hizmete giriyor. Ayrıca işbirliği başlattığımız Oxi-Gen Music Network ile restoranlarımızda çok kaliteli müzik yayını yapıyoruz. Bütün bu uygulamalarımız ve planladığımız yeni inisiyatiflerimiz ile misafirlerimizin günün her saatinde, her yerde bize ulaşabilmelerini, bu sırada en iyi restoran deneyimini yaşamalarını hedefliyoruz. Yaptığımız çalışmalar bu çabalarımızın misafirlerimiz tarafından çok iyi algılandığını gösteriyor. İş sonuçlarımız da buna işaret ediyor. 2012'nin ilk 6 ayında çok başarılı sonuçlar elde ettik. Geçen yıla göre ilk 6 ayda satışlarda yüzde 30 oranında büyüdük. Tarihimizde ilk defa ilk 6 ayda tam 17 açılış yaptık ve restoran sayımızı 193'e çıkardık. Bu yılı toplamda %30'luk bir büyüme ile kapatmayı planlıyoruz" diye konuştu.
http://www.dunya.com/ sitesinden 17.08.2012 tarihinde yazdırılmıştır.

Çinli otolara 'kanser' şoku



Oyuncak, tekstil ürünleri ve melamin malzemelerden sonra Çinli otomobillerde de kansere yol açan ‘asbest’ parça kullandığı tespit edildi.
Amerika ve Avrupa'ya açılarak büyümek isteyen Çinli otomotiv markaların, Avustralya'ya ihraç ettiği araçlarda 'asbest' tespit edilip, 23 bin adet geri çağrılması büyük kriz yarattı.ÇİN'in en büyük otomobil markalarından Great Wall ve Chery, Avustralya'da 'kanser' şoku yaşıyor. Amerika ve Avrupa pazarına açılmak için Avustralya'yı bir test bölgesi olarak kullanan Çinli markalar, modellerinin kansere yol açan 'asbest' parçalardan oluştuğunun belirlenmesi üzerine büyük bir kriz yaşıyor. Avusturalya'da Great Wall ve Chery'nin kanserli parça yüzünden 23 bin adet aracının geri çağrılması, Çinli markaların global büyüme planlarına büyük darbe vurdu.

Oyuncak ve tekstilde vardı

Bu geri çağrılmanın hem firmalar hem de Çin'de otomotiv endüstrisinin gelişmesi için önemli engel olduğunu belirten araştırma şirketi Dunne &CO 'nun sahibi Michael Dunne, "Çinli şirketler yurtdışına açılmak için bastırmaya devam edecekler ama girmek istedikleri ülkelerde de Avustralya'da olduğu gibi ne sundukları incelenecektir" dedi.

İhraç ürünlerinde 'asbest'in kullanılması Çin ürünlerinin kalite ve güvenliği konusunda endişeleri artırıyor. Daha öncede benzer riskli ürünler oyuncak, melamin malzemeler, tekstil ürünleri ve hayvan mamalarında tespit edilmişti.

En büyük pazarlarında yasak

Çin'den araç ihracatının bu yıl yüzde 50 artması beklenirken, kanser şoku özellikle Great Wall'ın Hong Kong'da hisselerinin önemli ölçüde düşmesine neden oldu. Çin'de de bu yıl yerel markalar uluslararası markalara gore önemli düşüşler yaşıyorlar. Çin'in oto ihracatındaki ikinci büyük pazarı Cezayir'de 'asbest' kullanımı yasaklanırken, Şile, Urugay ve Mısır gibi Çin'in en büyük 10 ihraç pazarında da aynı yasaklamalar getirildi.

Tüketici algısı düşüyor

Avustralya'daki geri çağrılmanın, aynı güvenlik standartlarının uygulandığı Avrupa'da tüketici algısını olumsuz şekilde değiştireceğini belirten analistler, "Bu durum tüketicilerin Çin imajını olumsuz şekilde etkileyecek. Çünkü Avrupa'da insanlar aileleriyle bu tip riskleri taşıyan araçlarla yolculuk etmek istemez" dedi.

Great Wall'ın hedefi 100 Chery'nin 170 bin ihracat

ÇİN'in en büyük SUV ve pick+up üreticisi olan Great WallGreat Wall, 2015 yılına kadar Çin dışındaki fabrika sayısını 24'e toplam üretim kapasitesini de 500 bin adede çıkartmak istiyor. Great Wall, bu yıl 100 bin adetlik ihracat hedefliyor. Bu toplam satışının yüzde 18'ini oluşturuyor. Chery ise 2011 yılında 160 bin 200 adetlik rekor bir ihracat gerçekleştirdi. Bu rakam 2010 yılına gore yüzde 73'lük bir artış anlamına geliyor. Bu yılın ilk 6 ayında ise 94 bin 494 araç ihraç eden Chery, yıl sonunda 170 bin adetlik ihracat hedefliyor. 80'den fazla ülkeye ihracat yapan Chery'nin Çin dışında 16 fabrikası bulunuyor. Son olarak 400 milyon dolarlık yatırımla Brezilya'da fabrika kurmaya hazırlanan Cherl, 150 bin adetlik kapisetiyle bu fabrikasını 2013 yılında açacak.

Hangi modellerde kanser riski var ?

ÇİN'in en büyük SUV ve pick+up üreticisi olan Great Wall'un sözcüsü Shang Yugui, Nisan ayından bu yana ürettikleri araçlarda asbest parça kullanılmadığını belirtirken, Chery'den yapılan açıklamada ise işçilerin yanlış parça kullandığını ama bu araçların Avustralyaya ihraç edilmediğini belirtti. Çinli markaların Avustrayla distribütörü Ateco şirketinin sözcüsü, asbet parça içeren araçların resmi ihracattan daha önce ülkeye girdiğini belirtti. Avustralya'daki geri çağrılma Great Wall'un SA 220, V240, X240, V200, X200, Chery'nin ise J11 ve J3 modellerini kapsıyor.

Türkiye'de Great Wall yok, Chery satılıyor

AVUSTRALYA'da modelleri kanser riski taşıyan markalardan Chery, Türkiye'de Mermer Otomotiv Distribütörlüğünde 6 yıldır satılırken, Great Wall'un satışı ise yok. Bayraktar Otomotiv, Great Wall'un Türkiye distribütörlüğünü almasına rağmen, satışa sunmadı. Chery'nin asbest madde içeren J11 isimli modeli Türkiye'de Tiggo, J3 ise Chance,Nich olarak satılıyor.

55 ülkede asbest kullanımı yasak

Asbest ya da amyant, ısıya, aşınmaya ve kimyasal maddelere çok dayanıklı lifli yapıda kanserojen bir mineraldir. 19'uncu yüzyılın ikinci yarısından sonra ısıyı ve elektriği yalıtması, sürtünmeye ve asit gibi maddelere dayanıklı olması nedeniyle sihirli mineral olarak adlandırılan asbest, 20'inci yüzyılın ikinci yarısından sonra insan sağlığına önemli zararlar veren kanserojen bir madde olduğunu tespit edilmesi ile öldürücü toz olarak tanımlanmaya başlamış ve bir çok ülkede yasaklanmıştır. Japonya ve Avrupa Birliği üyeleri dahil 55 ülkede, fabrikalarda, yapılarda ve otomobil parçalarında absest kullanımı yasak.

Kaynak: Hürriyet

16 Ağustos 2012 Perşembe

Ekonomik krizin acı tablosu



Küresel krizde tünelin sonunda hala bir ışık görünmüyor. Alınan tasarruf önlemri sosyal patlamalara neden olurken Yunanistan'da artan intiharlar acı tabloyu gözler önüne seriyor.

THE LİRA/ÖZEL-Yunanistan’da gerçek bir trajedi yaşanıyor. Bir yandan ülkenin başbakan eski yardımcısının sansasyonel kitabı bir yanda sosyal patlama.

Yunanistan’ın başbakan eski yardımcısı, dışişleri ve kültür bakanı Teodoros Pangalos, ‘Paraları hep beraber yedik’ adlı kitabıyla ülkenin 350 milyar Euro’luk borcunun oluşmasında siyasetçilerin yanı sıra, halkın da sorumluluğu ve suçu bulunduğunu açıklarken, “Bu borcun 20 milyar Euro’luk bölümü, sadece alınan rüşvetlerden ve yapılan yolsuzluklardan meydana geliyor” geldiğini söylemesi Yunanistan’ın bugünlere nasıl geldiğine aynı tutuyor.

Tüm dünya Avrupa’da yaşananları takip ediyor. Küresel hale gelen krizden en az hasarla çıkmak için arka arkaya önlemler açıklanıyor. Ekonomilerin düzelmesi için kemer sıkma paketleri açıklanırken sosyal boyutta acı bir tablo gözler önüne seriliyor.

Krizde yaramaz çocuk tiplemesi yakıştırılan Yunanistan bugüne kadar Avrupa’nın intihar oranı en düşük ülkesi olmuştu. Ekonomik krizin tetiklemesi ile çalkantıdaki ülkede, kişisel çaresizlik pek çok kurban alıyor.

Bilanço her geçen gün artıyor. 16 Temmuz’da Girit’te bir 49 yaşında bir işadamı dükkanında kendini asmış olarak oğlu tarafından bulundu. 25 Temmuz’da 79 yaşında bir adam zeytin ağacına kablo ile asılı bulundu. 3 Ağustos’ta 31 yaşında bir adam kendini vurarak intihar etti.5 Ağustos’ta 15 yaşında bir çocuk kendini astı. 6 Ağustos’ta 60 yaşındaki eski bir futbolcunun yakarak öldürdü. Bu korkunç liste uzayıp gidiyor.

Ülkedeki istatistikler ölüm sayısında artıştan ziyade intihar vakalarına ortaya koyuyor. Halk krizden çıkışta tek yol olarak ölümü görürken, Troyka’nın yeni dilimi vermemesi halinde sonbaharda Yunanistan’ın iflas bayrağını çekeceğine kesin gözüyle bakılıyor.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Lüks otomobil markaları zorda



ABD Karayolu Güvenliği Sigorta Kurumu'nun tasarladığı, araç güvenliğini sağlamak amacıyla geliştirilen yeni çarpışma testleri ortalığı karıştırdı.
Dünyaca ünlü ve çoğunluğu lüks 9 model testten kötü ve düşük not aldı. Büyük firmalar test sonuçlarına itiraz etti.

ABD Karayolu Güvenliği Sigorta Kurumu'nun tasarladığı, araç güvenliğini sağlamak amacıyla geliştirilen yeni çarpışma testleri uygulanmaya başladı.

Araçların başka bir araca, ağaca ya da elektrik direği gibi nesnelere çarptığında olacakların benzerini yaratmak için tasarlanan testlerde, saatte 64 kilometre hızla giden bir aracın ön tarafının yüzde 25'lik kısmı sert bir engelle çarpıştırıldı.

Kurum tarafından yapılan açıklamada, yeni testin ABD'de her yıl 10 bini aşkın kişinin ölümüyle sonuçlanan ön taraftan araç çarpmalarının olduğu gerçek kazalar analiz edilerek geliştirildiği bildirildi.

Açıklamada, ilk etapta denenen 2012 model 11 araçtan sadece Acura TL, Volvo S60 ve Infiniti G'nin kurumdan iyi veya kabul edilebilir not aldığı belirtildi.

Testte, Mercedes C-Class, Lexus IS 250, Audi A4 ve Lexus ES 350'nin kötü, Acura, TSX, BMW 3 Serisi, Lincoln MKZ ve Volkwagen CC'nin ise düşük not aldığı belirtilen açıklamada, alınan kötü veya düşük notların, bu aracın gerçekte meydana gelebilecek bir kazada araç içindekiler için çok iyi bir koruma sağlayamayacağını gösterdiğine işaret edildi.

Açıklamada, araçlarda bulunan doğrudan çarpma ve başka araçla dik açılı çarpmalar için tasarlanmış, aracın merkezinin dışında kalan yan hava yastıklarının zamanında açılamayabileceği veya araç içindekileri korumak için yeterince genişleyemeyebileceğinin yeni geliştirilen test yardımıyla ortaya çıktığı ifade edildi.

Araçlardan BMW, Mercedes ve Volkwagen'daki emniyet kemerinin kazadan sonra çok çabuk çözülerek çarpma testlerinde kullanılan mankenlerin sert yüzeylere çarpmasına neden olduğu bildirilen açıklamada, ayrıca Volkswagen'ın kapısının test sırasında tamamen koptuğu kaydedildi.

Otomobil şirketlerinin tepkileri

Mercedes otomobil şirketinden yapılan açıklamada, yeni test sonuçlarına itiraz edildi.

C-Class tipi araçların şirketin ürettiği en güvenli araçlar arasında yer aldığı belirtilen açıklamada, yeni çarpma testinin, aşırı derecede şiddetli ve çok nadir rastlanan bir senaryo üzerine kurulu olduğu belirtildi.

Açıklamada, "Araç güvenliğinde bir lider olarak, C-Class araçların araç kullanıcılarına sağladığı korumaya güvenimiz tam, bu güveni yansıtmayan testlere duyduğumuz güven ise daha azdır" ifadesine yer verildi.

Teste giren Lexus markasının sahibi Toyota Motor Co. otomobil şirketinden yapılan açıklamada ise şirketin test sonuçlarını kabul ettiği bildirildi.

Açıklamada, "Bu yeni test ile kurum çıtayı yine yükseltti ve biz yeni araçlarımızı tasarlarken bu zorluğa cevap vereceğiz" denildi.

İhracatı KOBİ'ler sırtladı



ANKARA - Geçen yıl ihracatın yüzde 59,6'sını Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ) gerçekleştirdi. Dış ticarette sanayi sektörü ilk sırada yer alırken, sanayici girişimlerin ihracatının yarısı AB'ye yapıldı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2011 yılına ait Girişim Özelliklerine Göre Dış Ticaret İstatistikleri'ni yayımladı.

Buna göre, 2011 yılında 52 bin 495 girişim ihracat, 63 bin 351 girişim ithalat yaptı. İhracatın yüzde 59,6'sı 0-249 çalışanı bulunan ve KOBİ olarak değerlendirilen girişimler tarafından gerçekleştirildi. İthalatın ise yüzde 39,9'u KOBİ'ler tarafından yapıldı. İhracatta 0-9 kişi çalışan mikro girişimlerin payı yüzde 15,2 olurken, yüzde 25,7'si 10-49 kişi çalışan küçük ölçekli girişimler, yüzde 18,7'si 50-249 kişi çalışan orta ölçekli girişimler ve yüzde 40,2'si de 250 ve daha fazla çalışanı olan girişimler tarafından gerçekleştirildi.

İthalatın yüzde 60'ı 250 ve daha fazla çalışanı bulunan büyük girişimler tarafından yapılırken, 0-9 kişi çalışan mikro ölçekli girişimlerin payı yüzde 6,5, 10-49 kişi çalışan küçük ölçekli girişimlerin payı yüzde 15,3 ve 50-249 kişi çalışan orta ölçekli girişimlerin payı da yüzde 18,2 oldu.

Dış ticarette sanayi sektörü ilk sırada






Dış ticarette sanayi sektörü ilk sırada

Girişim ana faaliyetleri esas alındığında ihracatın yüzde 59,4'ü, ithalatın ise yüzde 52,9'u sanayi sektöründe faaliyet gösteren girişimler tarafından yapıldı. Ana faaliyeti ticaret olan girişimlerin ihracattaki payı yüzde 36,5, ithalattaki payı ise yüzde 32,5 düzeyinde gerçekleşti.
Sanayi sektörü ihracatının yüzde 63,6'sı 250 ve daha fazla çalışanı bulunan büyük girişimler tarafından yapıldı.

Ticaret sektörünün ihracatında ise yüzde 46,8 payla 10-49 kişi çalışan küçük ölçekli girişimler en yüksek paya sahip oldu. Sanayi sektörü tarafından yapılan ithalatta yüzde 74,3 payla 250 ve daha fazla çalışanı bulunan büyük girişimler, ticaret sektörü tarafından yapılan ithalatta ise yüzde 30,6 payla 10-49 kişi çalışan küçük ölçekli girişimler ilk sırada yer aldı.

Sanayici girişimlerin ihracatının yarısı AB'ye




Sanayici girişimlerin ihracatının yarısı AB'ye

2011 yılında, ana faaliyeti sanayi olan girişimlerin ihracatının yüzde 49,8'i AB ülkelerine, yüzde 17,4'ü de Yakın ve Orta Doğu ülkelerine yapıldı. AB ülkelerine yapılan ihracatın yüzde 64'ü sanayi, yüzde 33,7'si ticaret sektörü tarafından gerçekleştirildi.
Ana faaliyeti sanayi olan girişimler, ithalatının yüzde 41,2'si AB'den, yüzde 17,7'si Diğer Asya ülkelerinden, yüzde 12,9'unu AB üyesi olmayan Avrupa ülkelerinden yaptı. Ana faaliyeti ticaret olan girişimlerin en çok ithalat yaptığı ülke grupları sırasıyla AB (yüzde 41,1), diğer Asya (yüzde 34,3) ve AB üyesi olmayan Avrupa ülkeleri (yüzde 9) oldu.

Sanayi ürünleri ihracatının yüzde 60,8'ini sanayici yaptı





Sanayi ürünleri ihracatının yüzde 60,8'ini sanayici yaptı

Geçen yıl sanayi ürünleri ihracatının yüzde 60,8'ini ana faaliyeti sanayi olan girişimler, yüzde 35,6'sını ise ana faaliyeti ticaret olan girişimler gerçekleştirdi. Ana faaliyeti sanayi olan girişimlerin yaptığı ihracatın ise yüzde 95,6'sı sanayi ürünleri, yüzde 2,2'si tarım ürünleri oldu.
Sanayi ürünleri ithalatının girişim ana faaliyetine göre yüzde 50,6'sı sanayi, yüzde 39,8'ini ticaret ve yüzde 9,6'sı diğer sektörler tarafından yapıldı. Ana faaliyeti sanayi olan girişimlerin yaptığı ithalatın yüzde 72,9'unu sanayi ürünleri, yüzde 15'ini madencilik ürünleri ve yüzde 4,1'ini ise tarım ürünleri oluşturdu.
2011 yılında ihracatın yüzde 46,4'ünü 100 girişim, ithalatın ise yüzde 50'ini 50 girişim yaptı. En çok ihracat yapan 5 girişim toplam ihracatın yüzde 16,8'ini, en çok ithalat yapan 5 girişim ise ithalatın yüzde 24,5'ini gerçekleştirdi.
İhracatta ilk 5 girişimin sanayi sektöründeki payı yüzde 18,7, ticaret sektöründe yüzde 13,8 oldu. İthalatta ilk 5 girişim sanayi sektöründe yüzde 22,4 paya sahipken, bu pay ticaret sektöründe yüzde 11,8 oldu.

Girişimlerin yüzde 47,6'sı bir ülkeden ithalat yaptı





Girişimlerin yüzde 47,6'sı bir ülkeden ithalat yaptı

Geçen yıl 23 bin 695 girişim tek ülkeye ihracat yaparken, 8 bin 772 girişim 2 ülkeye, 9 bin 799 girişim ise 3-5 ülkeye ihracat yaptı. 20 ve üzerinde ülkeye ihracat yapan girişim sayısı 2 bin 183 iken, bu girişimler ihracatın yarısından fazlasını (yüzde 58) gerçekleştirdi.
2011'de bin 207 girişim 20 ve daha fazla ülkeden ithalat yaptı. Bu girişimlerin ithalatı, toplam ithalatın yüzde 55,2'sini oluşturdu. 2011 yılında 30 bin 135 girişim tek ülkeden (toplam girişimlerin yüzde 47,6'sı), 10 bin 598 girişim 2 ülkeden, 11 bin 896 girişim ise 3-5 ülkeden ithalat yaptı.

http://www.dunya.com/ sitesinden 15.08.2012 tarihinde yazdırılmıştır.

ABD'de ham petrol stokları azaldı, fiyatlar yükseldi




İSTANBUL - ABD'de ham petrol stokları geçen hafta 3,7 milyon varil azaldı.
ABD Enerji Bakanlığı verilerine göre, geçen hafta 1,5 milyon varil azalması beklenen ham petrol stoklarında 3,7 milyon varillik düşüş yaşandı.

Aynı dönemde, benzin stokları 2,37 milyon varil azalırken, distile ürün stokları 0,7 milyon varil arttı.
Önceki hafta, ham petrol stokları 3,73 milyon varil, benzin stokları 1,8 milyon varil ve distile ürün stokları da 0,7 milyon varil azalmıştı.

Rafineri kapasite kullanımı

Öte yandan, ABD'de geçen hafta yüzde 92 olması beklenen rafineri kapasite kullanım oranı yüzde 92,6 oldu. Rafineri kapasite kullanımı önceki hafta yüzde 92,6 olarak gerçekleşmişti.

Kayıplarını telafi ediyor

ABD'de ham petrol stoklarının azaldığını gösteren veriyle uluslararası piyasalarda ham petrol fiyatları kayıplarının bir kısmını telafi etti.

ABD Enerji Bakanlığı, ülkede ham petrol stoklarının 10 Ağustos'ta sona eren haftada 3,7 milyon varil azaldığını açıkladı. Beklenti, stokların yaklaşık 1,5 milyon varil azalması yönündeydi.
Eylül teslim ABD ham petrolünün varil fiyatı yüzde 0,1 düşerek 93,38 dolardan işlem gördü. Petrol fiyatları veri öncesinde 92,91 dolar seviyesindeydi.
http://www.dunya.com/ sitesinden 15.08.2012 tarihinde yazdırılmıştır.

Euro Bölgesi ikinci çeyrekte daraldı



Euro Bölgesi ekonomisi, yılın ikinci çeyreğinde, borç krizinin etkisi ile daraldı



Euro Bölgesi ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde, kötüleşen borç krizi ve daha da sıkılaştırılan bütçe ksııntılarının beş euro ülkesini resesyona sokmasının etkisi ile daraldı.

Euro Bölgesi ekonomisi, ikinci çeyrekte, değişiklik göstermediği ilk çeyreğe göre yüzde 0.2 küçüldü. Bloomberg News'un anketine katılan 35 ekonomistin tahminlerinin medyanına göre de ekonominin yüzde 0.2 daralması bekleniyordu. Euro ekonomisi, geçen yılın aynı dönemine göre ise yüzde 0.4 daraldı.

Avrupa'da gerileme, hükümetlerin, bütçe açıklarını kapatmaya yönelik gayretlerine olan yatırımcı güvenini artırmada zorluk çekmeleri ile birlikte derinleşiyor. Euro Bölgesi ekonomik güven endeksi Temmuz ayında yaklaşık üç yılın en düşük seviyesine indi ve aralarında Deutsche Bank AG'nin de bulunduğu bölgenin bazı önemli şirketleri işçi çıkarma yoluna gitti.

Frankfurt'ta Commerzbank AG ekonomisti Christoph Weil, "İkinci çeyrekte, küresel talepteki zayıflamanın ihracatı olumsuz etkilemesi ve belirsizliğin yatırım ve istihdam üzerinde baskı oluşturması sonucu, geniş tabanlı bir zayıflama var" dedi ve "Ekonomi daralmaya devam edecek. Resesyondayız. Ekonominin sadece en erken 2013'te istikrar bulmasını bekliyoruz" şeklinde görüş bildirdi.

Almanya'nın gayrı safi yurtiçi hasılası (GSYİH) ikinci çeyrekte, yüzde 0.5 büyüme gösterdiği ilk çeyreğe göre yüzde 0.3 genişledi. Bloomberg News'un anketine katılan 40 ekonomistin tahminlerinin medyanına göre, ekonominin yüzde 0.2 büyümesi bekleniyordu. Öte yandan, diğer önemli Euro Bölgesi ülkesi Fransa'da ise GSYİH, yılın ikinci üç aylık döneminde, önceki çeyreğe göre değişiklik göstermedi. Ekonomistler, Fransa'nın bu çeyrekte yüzde 0.1 daralmasını bekliyordu.



Küresel piyasalarda günün özeti



Küresel piyasalarda bugün açıklanan ABD sanayi üretimi New York bölgesindeki imalat aktivite verileri etkili oldu



-Avrupa hisseleri Fed umuduna tutundu

Avrupa hisseleri, New York bölgesindeki imalat aktivitesi verilerinin beklentilerin altında kalmasının ardından Fed'in ekonomiyi canlandırmak için müdahale edebileceği söylentileriyle, Stoxx Europe 600'ün dün neredeyse son 5 ayın en yüksek seviyesini görmesinin ardından çok değişmedi.

Stoxx 600 Endeksi çok değişmeyerek Londra saatiyle 16:30'da 270.56 puan oldu. Avrupa hisseleri, beklenenden daha iyi firma gelirleri ve politika yapıcıların ekonomiyi teşvik etmek için ilave önlem alacağı söylentileriyle son 10 haftayı ralliyle geçirdi. Stoxx 600, dün Alman ekonomisinin beklenenden daha az yavaşladığını gösteren verilerin gelmesiyle tırmanış kaydetti.

-İMKB kazandırdı

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) 100 Endeksi, günü önceki gün kapanışına göre 450,94 puanlık yükselişle 64.611,75 puandan kapattı.

İMKB'de hisse senetleri ortalama yüzde 0,70 oranında değer kazanırken, toplam işlem hacmi 1,5 milyar lira oldu.

İMKB 100 Endeksi gün içinde bir ara 63.739,79 puana kadar geriledikten sonra gelen tepki alımlarıyla yükselişe geçerek en yüksek 64.660,76 puanı gördü ve hemen hemen günün en yükseğinden kapanış yaptı.

-Euro "İsviçre MB" söylentisiyle düştü

Euro, İsviçre Merkez Bankası'nın, döviz rezervlerinin geçen ay rekor seviyeye yükselmesinin ardından euroda satışa geçtiği yolundaki spekülasyona bağlı olarak düştü.


Euro sterlin karşısında yüzde 0.5 kadar değer kaybederek 78.25 pense kadar düştükten sonra, Londra saati ile 15:53'te 78.28 pens seviyesine geld. Euro dolar karşısında ise yüzde 0.4 düşerek 1.2276 dolar seviyesine indi. Avrupa ortak para birimi, biri dışında 16 önemli para biriminin tümü karşısında geriledi.

-ABD'de sanayi üretimi arttı

ABD'de sanayi üretimi Temmuz ayında, motorlu araç üretimindeki artış ve rekor sıcaklığa ulaşan hava koşullarından dolayı kamu hizmet ürünlerinin kullanımındaki artışın etkisi ile yükseldi.

Fabrikalar, madenler ve kamu hizmetleri üretimini kapsayan sanayi üretimi geçen ay yüzde 0.6 arttı. Sanayi üretimi, Haziran ayında yüzde 0.4 artıştan yüzde 0.1 artışa revize edildi. Bloomberg News'un anketine katılan ekonomistlerin tahminlerinin medyanına göre, sanayi üretiminin yüzde 0.5 artması bekleniyordu.

-ABD imalat sanayinden kötü haber

ABD'de New York bölgesinde imalat sanayi Ağustos ayında, son 10 ayda ilk kez daralma gösterdi. Bu durum, ABD fabrikalarının küresel ekonomik yavaşlamanın baskısını hissettiğini işaret ediyor.

New York Fed genel ekonomik endeks, Temmuz ayındaki 7.4 seviyesinden Ağustos ayında eksi 5.9'a geriledi. Bloomberg News'un anketine katılan ekonomistlerin tahminlerinin medyanına göre, bu verinin 7.0 seviyesinde çıkması bekleniyordu. Empire State Endeksi olarak da adlandırılan ve New York, kuzey New Jersey ve güney Connecticut bölgelerindeki imalat sanayini kapsayan bu verinin sıfır seviyesinin altında çıkması, sektörde daralma olduğunu işaret ediyor.

-Mobius Çin hisselerini tavsiye etti

Doktor Kıyamet lakaplı Marc Faber'in Çin konusundaki karamsar tahminlerinin aksine bir başka ünlü yatırımcı Mark Mobius, Çin'in yuan tabanlı hisselerinin orta-uzun vadede "çok iyi" performans göstereceğini ve şimdi de ucuz değerlemelerden ötürü çok iyi fırsat sunduğunu savundu.

Templeton Gelişen Piyasalar Grubu'nun başkanı Mobius, Çinli petrol şirketleri ve tüketici malzemeleri üreticilerinin hisselerine sahip olduğunu söyledi. İlaç üreticilerini "çok pahalı" bulan Mobius, havayolu şirketlerinin de yüksek sermaye zorunluluklarından ötürü zor yatırım olduğunu anlattı.

-JPMorgan Türk tahvilleri için tavsiyesini düşürdü

JPMorgan Chase & Co., Türk tahvillerini, bu yılki iyi performansının ardından, "daha az cazip" şeklinde yorumda bulunarak, bölgesel tahvil portföyünde "overweight"ten "nötr"e düşürdü

Türk tahvillerinin faizi yükselişini üçüncü güne taşıdı ve JPMorgan'ın raporunun açıklanmasının ardından 10 baz puan ya da 0.01 yüzde puanı artışla, yerel saatle 10:05'te yüzde 8.08'e kadar çıktı.

-İngiltere'de işsizlik düştü

İngiltere'de işsizlik başvuruları Temmuz ayında, Olimpiyat Oyunları'nın Londra'da ilave iş imkanlaı sağlamasının ardından beklenmedik bir şekilde düştü. Bunun yanında, işsizliğin daha geniş ölçümü de son bir yılın en düşük seviyesine indi. Bu durum, derinleşen resesyona karşın istihdam piyasasının güçlü kaldığını işaret ediyor.

İşsizlik başvuruları Temmuz ayında 5,900 düştü. Bloomberg News'un anketine katılan 29 ekonomistin tahminlerinin medyanına göre, bu verinin 6,000 artması bekleniyordu. ILO standartlarında ölçülen işsizlik oranı, yılın ikinci çeyreğinde, yüzde 8'e inerek, geçen yılın Nisan-Haziran döneminden bu yana en düşük seviyesine indi.

Avrupa hisseleri Fed umuduna tutundu



Avrupa hisseleri, New York bölgesi imalat verilerinin beklentilerin altında kalmasıyla gözlerini Fed'e çevirdi



Avrupa hisseleri, New York bölgesindeki imalat aktivitesi verilerinin beklentilerin altında kalmasının ardından Fed'in ekonomiyi canlandırmak için müdahale edebileceği söylentileriyle, Stoxx Europe 600'ün dün neredeyse son 5 ayın en yüksek seviyesini görmesinin ardından çok değişmedi.

Rio Tinto Plc'nin yüzde 3.4 gerilediği bir madencilik endeksi düşüşe uğradı. Kazak metal üreticisi Eurasian Natural Resources Corp. bu senenin en büyük düşüşünü yaşadı. Standard Chartered Plc, New York'un kara para aklama soruşturmasını kapatmak için 340 milyon dolara anlaşmasıyla yüzde 4.4 değer kazandı.

Stoxx 600 Endeksi çok değişmeyerek Londra saatiyle 16:30'da 270.56 puan oldu. Avrupa hisseleri, beklenenden daha iyi firma gelirleri ve politika yapıcıların ekonomiyi teşvik etmek için ilave önlem alacağı söylentileriyle son 10 haftayı ralliyle geçirdi. Stoxx 600, dün Alman ekonomisinin beklenenden daha az yavaşladığını gösteren verilerin gelmesiyle tırmanış kaydetti.

Bugün Stoxx 600'de listelenen şirket hisselerinin el değiştirme hacmi 30 günlük ortalamanın yüzde 54 altında kaldı. İtalya, Lüksemburg, Avusturya ve Yunanistan'da ise piyasalar bugün kapalıydı.

Almanya Yunanistan'dan daha zor durumda


15 Ağustos 2012 Çarşamba

İlginç bir tablo gözler önüne serildi. Avrupa'yı kurtarmak için her seferine kapasına dayanılan Almanya bu kez Yunanistan'dan daha zor durumda. Denizcilik endüstrisi Almanya'da alarm verirken Yunanistan nakit yığını üzeriden oturuyor.

THE LİRA/ÖZEL-Avrupa Birliği’nin en büyük ekonomisi Almanya’da da sıkıtılar baş göstermeye başladı. Dün gelen büyüme rakamları beklentileri karşılasa da, ülkede önemli ekonomik göstergelerden ZEW 4 aydır başını kaldıramıyor.

Ama Almanya’nın başındaki sorun bunlardan daha da büyük. Son dönemde navlun taşımacılığındaki düşüşle birlikte önemli ekonomik göstergelerden Baltic Dry tarafındaki arka arkaya yaşanan düşüş Almanya’da da kendi gösteriyor. Alman gemicilik endüstrisi dünya ekonomisinde yaşanan fonlama sıkıntısı, konteynır ticaretindeki keskin düşüş ile Almanya’da önümüzdeki aylarda iflas dalgasının yaşanabileceği yönünde sinyaller geliyor.

Dünya konteynır pazarının yüzde 40’ını elinde tutan dev ekonomi büyük sorunla karşı karşıya. Yüzün üzerinde Alman gemi fonu krizin etkisi ile şalterleri indirirken geriye kalan 800 fon da tehdit altında. Ülkenin en büyük limanı Hamburg’tan gelen açıklamalar kaygıları arttırırken Almanya’nın yalnız bu korkuyu yalnız yaşamadığı da ortaya çıktı.

İngiltere’den de konuya dair tehlike sinyalleri geliyor. İngiltere’nin en eski gemilik şirketi Stephenson Clark 1730’lara dayan geçmişine rağmen bu krizde ayakta duramadığını açıklamıştı. İngiltere’nin kömür ticaretinde sanayi devrimi sonrasında önemli rol oynayan şirket kapıları kapatmak zorunda kalmıştı.

Çin’deki deviniminin de süreçte Avrupa için yılıcı etkileri olduğu gözleniyor. Taşımacılık tarafında son dönem gelen rakamlar beklentilerin altında kalırken İthalat tarafında Kuzey Amerika’da yüzde 7.5, Asya’da yüzde 9 Akdeniz’de ise yüzde 16’lık düşüş dikkat çekiyor. Firmaların işletme maliyetlerinin çok üzerinde paralar ödemesinin borç sorununu körüklediğine dikkat çekilirken, Pasifik tarafından da benzer açıklamalar geliyor. Danimarkalı pazarın en büyük nakliyecilerinden Maersk her konteynır başına 200 dolar zarar ettiğini açıklarken, yaşanan likidite krizine dikkat çekiliyor.

Dünyanın gemi finansmanında en büyük ikinci ismi Commerzbank’tan konuya dair gelen açıklamada ise gemicilik ile fonlama operasyonlarında 20 milyar euroluk fonun kapandığına dikkat çekiliyor. 20 büyük bankanın gemicilik ile ilgili fonlamalarını durdurduğu kaydedilirken, pek çok bankanın da portföylerinde değişikliğe gittiği belirtiliyor.

Sektörde 2008-09’dan beri en kötü günlerin yaşandığına dikkat çeken yetkililer, Lehman’ın batışı bugüne kadar olan dönemde de Baltic Dry Endeksinde yüzde 90 kayıp yaşandığını dile getiriyorlar.

Bu noktada ilginç olan gelişme ise Avrupa borç krizinin patlak vermesinde en büyük etken Yunanistan’ın bu noktada elinin güçlü görünmesi. Trokya görüşmeleri sonrasında ön görülen kredi dilimlerini alarak ayakta durabilen Yunanistan’da gemicilik sektörü daha rahat görünüyor. Lloyd’s’tan Dimitris Morochartzis Yunanistan’ın nakit yığını üzerinde oturduğuna dikkat çekerek Yunanistan’ın kartlarını bu noktada iyi oynadığını belirtiyor. Morochartzis krizin başında yüksek fiyatlardan gemilerini satan Yunanistan’ın şimdi çok daha düşük fiyatlar ile geri aldığını belirtiyor.

Almanya’da konuya dair açıklama yapan uzmanlar ülkede 2-3 liman şehrinin ciddi sıkıntı içinde olduğunu kaydederlerken Yunanistan’ın dünya gemicilik sektöründe öne geçebileceğine dikkat çektiler.

Yunanistan’ı ayakta tutmak için milyarca euro döken Almanya için büyük bir ironi yaşanırken şimdi söz hakkının kimde olduğu merak ediliyor.