30 Mart 2013 Cumartesi

5 milyon kişiye erken emeklilik formülü



Emeklilik için yaşı bekleyenleri yakından ilgilendiren formülün detayları...

 'Düşük maaşla erken emeklilik ' formülü, prim gününü doldurup yaşı bekleyenleri heyecanlandırdı. İnceleme talimatı veren Bakan Faruk Çelik“Söz vermedim, sonuçları bir görelim” dedi. Konuya ilişkin detayları Bugün'den Sadettin Orhan köşesinde paylaştı.

"Yaklaşık beş milyon kişiyi kapsayan Emeklilik te Yaşa Takılanlar grubu uzun süredir sesini duyurmaya çalışıyordu. Bunu da büyük ölçüde başardılar ve geçtiğimiz günlerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik'le görüştüler. Grubun talebini dinleyen Sayın Çelik, SGK yönetimine konuyla ilgili çalışma yapılması talimatını verdi. Yapılan çalışmaya göre şu an daha düşük emekli aylığı bağlamak şartıyla isteyeni daha erken emekli etme formülü üzerinde duruluyor. Bu formül halihazırda bazı Avrupa ülkelerinde de uygulanıyor. Normalde emeklilik yaşınız 65 fakat siz 62 yaşınızda emekli olmak istiyorsanız, maaşınız %20 daha düşük bağlanıyor. Ya da normal yaşınızdan daha erken emekli olmak istediğiniz her yıl için %5 daha düşük aylık alıyorsunuz. Örneğin normalde 1000 TL emekli aylığı alacakken, 800 TL'ye razı oluyorsunuz ve 3-4 yıl daha erken emekli olabiliyorsunuz. Ekonomi yönetimi de onaylarsa 'erken kısmi emeklilik' formülü EYT grubu için ülkemizde de hayata geçirilmiş olacak."

İzmir'de din anketi


DİYANET İşleri Başkanlığı’nın istemi üzerine Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ’dini hayat araştırması’ talebinde bulundu. Türkiye genelinde yapılması planlanan bu anketin yapılıp yapılmayacağına karar vermek için TÜİK de ’sondaj’ kapsamında İzmir’de 10 haneye girdi ve dini hayatı araştırdı. TÜİK deneklere, ’Kendinizi ne kadar dindar hissediyorsunuz?’, ’Aşağıdaki namazları ne sıklıkla kılarsınız?’, ’Haftada ortalama kaç vakit namazınızı camide ya da mescitte cemaatle kılarsınız?’, ’Dışarı çıkarken başınızı örter misiniz?’ gibi sorular yöneltti.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, hafta başında İzmir’de din görevlileriyle yaptığı toplantıda kente yeni müftü atanmasıyla ilgili, "İzmir’in farklı bir dindarlığı var. Bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var" yönündeki sözleri tartışılırken, bir de anket konusu ortaya çıktı. Dindarlıkla ilgili Türkiye genelinde yapılması planlanan anket öncesi İzmir’de de 10 hanede yapılan ’sondaj anket’ şöyle gelişti.
Diyanet İşleri Başkanlığı, bir süre önce TÜİK Genel Müdürlüğü’nden, ’Türkiye’de dini hayat araştırması’ yapmasını istedi. TÜİK Genel Müdürlüğü de hazırladığı 70 soruluk anketi, 26 bölge müdürlüğüne gönderdi. TÜİK her araştırmadan önce o konuda araştırma yapılıp yapılmayacağını araştırıyor. İzmir’de de demografik yapısı, eğitimi, gelir düzeyi, yaşı farklı olan 10 haneye 70 soruluk anket yaptırılarak, bu araştırmanın yapılıp yapılmayacağına yönelik rapor hazırlandı.
Şubat ayında gerçekleştirilen ’sondaj anket’ raporu, Mart ayı başında TÜİK Genel Müdürlüğü’ne teslim edildi. TÜİK’in 26 bölgeden gelecek raporlara göre, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın onayı ile araştırmayı Mayıs ayında Türkiye genelinde yapıp yapmayacağına karar verecek.
"NE SIKLIKLA NAMAZ KILARSIN?"
İzmir’de 10 hanede yapılan 70 soruluk anketin ilk soruları arasında cinsiyet, doğum tarihi, eğitim ve medeni durum, çalışıp çalışılmadığı, aylık gelir düzeyi yer aldı.
Anketin ilginç soruları arasında, ’Aşağıdakilerden hangisi Allah’ın varlığı ile ilgili inancınızı en iyi şekilde ifade eder?’, ’Hangi dine mensupsunuz?’, ’Hangi mezhebe göre amel edersiniz?’, ’Dini kaynağınızın bilgisi nedir?’, ’Din bilgilerinizi nasıl geliştiriyorsunuz?’, ’Bunun için sizi kim teşvik ediyor?’, ’Dini nitelikli bir konuyu danışmak istediğinizde hangi kişi ya da kuruma müracaat edersiniz?’, ’Kendinizi ne kadar dindar hissediyorsunuz?’, ’Aşağıdaki namazları ne sıklıkla kılarsınız?’, ’Haftada ortalama kaç vakit namazınızı camide ya da mescitte cemaatle kılarsınız?’, ’Dışarı çıkarken başınızı örter misiniz?’, ’Kuran-ı Kerim’i Arapça okumayı biliyor musunuz?’, ’Kuran-ı Kerim’i Arapça öğrenmek istiyor musunuz?’ yer aldı.
’EVLENMEDEN ÖNCE FLÖRT, DİNE UYGUN MU?’
Ankette, denekten bazı konularda görüşlerini açıklaması istendi. Konular şu şekilde sunuldu:
’Günah işlediğimde pişman olurum’, ’İbadetlerimi yerine getiremediğimde huzursuz olurum’, ’Misafir ağırlarken bayanlar ve erkeklerin aynı ortamda bulunmamasını tercih ederim’, ’Hayatımı dinin emirlerine göre şekillendiririm’, ’Evlenmeden önce flört etlenin dinen bir sakıncası yoktur’, ’Dini grup ve cemaatler yararlıdır’, ’Herkes dini bir grup ya da cemaate mensup olmalıdır’, ’Dini grup ve cemaatler yasaklanmalıdır’, ’Dini grup ve cemaatler desteklenmelidir’, ’Oy verirken adayın dindar olup olmadığını önemsemem.’

Hükümet Bürokratı Geliyor!

hukumet-burokrati-geliyor-

Hükümetin 657 sayılı Memur Yasası’nda yapacağı değişiklikler ortaya çıkıyor 

Kamudaki üst düzey yöneticiler ‘hükümet bürokratı’ oluyor. Bu memurlar hükümetle göreve gelip, hükümetle gidecek
 
Hükümetin 657 sayılı Memur Yasası’nda yapacağı ancak bugüne kadar resmi olarak açıklanmayan değişiklikler belli oldu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik başkanlığında düzenlenen Kamu Personeli Danışma Kurulu Toplantısı’nda hükümet, 5 kritik maddeden oluşan gündemini memur sendikalarına resmen bildirdi. Hükümet, bu kritik 5 madde hakkında sendikalardan görüş istedi. 
 
Hükümetin, bu görüşleri hazırlanacak yasa taslağına yansıtıp yansıtmayacağı bilinmiyor. Ancak hükümet bu düzenlemeleri içeren bir yasa taslağını Meclis’ten geçireceğini de böylece ortaya koydu. 2 milyon memur, artık başında sallanan 5 kritik düzenlemeyle yüzyüze... Çelik’in sendikalardan görüş istediği konuların başında ‘memurun statüsü’ var. Görüş istenen ikinci konu, ‘memura rotasyon’ getirilmesi.
 
Yöneticilerin durumu
 
Bir diğer konu ise daire başkanı üzerindeki kadrolardaki yöneticilerin hükümetle gelip, hükümetle görevden ayrılması. Bakan Çelik’in toplantıda, bu konuya ilişkin olarak, “Bir iktidar geliyor, örneğin istemediği bir müsteşarla çalışmak zorunda. Yerine atama yaptığında ise diğeri mahkeme kararıyla geri geliyor” demesi dikkat çekici bulundu. Dördüncü konu ise kariyer uzmanlıklarının kolaylaştırılması. Örneğin İngilizce bilme şartını kaldırmak veya daha kısa sürede uzman olunmasını sağlamak gibi... Son konu ise sicil yönetmeliği. Bakan Çelik, 6’ncı bir başlığı daha sıralayarak buna da ‘diğer’ başlığı vermiş. Bu madde de görüş istenen listede sınıflandırılmayan konuların yeralacağı belirtiliyor.
 
Sendikalar endişeli
 
Kamu Personeli Danışma Kurulu Toplantısı’nda sıralanan başlıklarla ilgili memur sendikalarının önümüzdeki hafta görüşlerini bildirmek üzere Bakan Çelik başkanlığında yeniden biraraya gelmesine karar verildi. Sendikalar konularla ilgili görüş vermek konusunda ise kararsız. Hükümetin görüşlerine rağmen hazırlanacak tasarıya kendi bildiğini yapacağından endişeli. Toplantıda da kendi görüşlerini sözlü olarak kısmen dile getiren bazı sendikalar olduğu öğrenildi. Örneğin rotasyon yerine belli bölgeleri maaş ve ek ödemelerle teşvik edici uygulamaların daha etkili olacağı görüşlerini dile getirdiler.

Çukurova'nın hangi şirketinin iflası istendi?

Çukurova nın hangi şirketinin iflası istendi?

Türkiye yerli otomobil hayali kurarken, yüzde 100 yerli sermayeli ticari araç üreticisi BMC'yi kaybetmek üzere...


Geçtiğimiz günlerde mayına karşı dayanıklı araç Kirpi'nin üretimi ile ilgili Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nda uyarı alan BMC'de makineler 1 Şubat'ta durdu. Bir süredir mali zorluk içinde olduğu bilinen BMC ile ilk iflas davası da açıldı ve ilana çıkıldı. Norm Elektronik'in açtığı iflas davasının dışında BMC hakkında üç iflas davası daha açılmış durumda.
 
İşçilere olan borcu 12.5 milyon TL'ye, piyasaya olan borcu ise 400- 500 milyon TL'ye ulaştığı belirtilen şirketin son umudunun Katarlı bir ortak olduğu konuşuluyor. Kulislerde BMC'nin yüzde 45 hissenin Katarlı şirkete satışı için masaya oturduğu konuşuluyor.

YÜZDE YÜZ YERLİ
 

Dünya'dan Sibel Cingi'nin haberine göre, 1964 yılında kurulan BMC, Türk otomotiv sektörü için önemli bir marka. Başlangıçta yüzde 74 olan yerli sermaye oranını 1989 yılında bütün hisseleri Çukurova Holding tarafından alınarak yüzde 100'e çıktı. Bu tarihten sonra hızlı bir büyüme sürecine giren BMC, otomotiv sektörün gelişiminde önemli bir rol oynadı. Türkiye'de ilk dizel motor, endüstriyel motor, jeneratör, deniz motoru üretiminin yanı sıra tamamen yerli ve özgün bir tasarım yaratmak amacıyla 1990 yılında ünlü İtalyan tasarım kuruluşu Pininfarina ile işbirliği anlaşması imzalayan BMC, 120 milyon dolarlık yatırımla 1996'da Profesyonel'i piyasaya sundu. Profesyonel serisi, BMC'nin dünya çapında tanınmasını ve uluslararası bir marka olmasını sağlayarak Türk otomotiv sektörünün dünyaya adını duyurmasında etkili oldu.

KİRPİ UMUDU TÜKENDİ

Şirketin son yıllarda savunma sanayiine yönelik geçtiği üretim atağı dikkat çekiciydi. Aynı dönemde şirket içinden ve çalışanlardan ‘şirket zorda' mesajlarının gelmeye başlaması BMC'nin zor günleri aşmak için kurtulma reçetesi olarak yorumlanmıştı. Mayına karşı dayanıklı araç Kirpi, BMC'nin en büyük umutlarından biriydi. Türk Silahlı Kuvvetleri ile 468 Kirpi üretimi için anlaşma yapan BMC'nin bu yılın başında 175 Kirpi'yi ve 105 adet 2.5 tonluk kamyonu teslim etmesi gerekiyordu. Ancak teslimat yapılamadı. Geçtiğimiz günlerde Savunma Sanayii Müsteşarlığı Kara Araçları Daire Başkanı Levent Şenel de bu konuda şirkete uyarıda bulunmuştu. Şenel, "Bir ay zarfında bu işi çözdüler çözdüler, çözmediler Silahlı Kuvvetler için biz bunu başka bir yerden tedarik edip, vermek zorundayız. Çok büyük sabır gösterdik" açıklamasını yapmıştı. BMC'nin geciken teslimat nedeniyle gecikme cezası da işlemeye devam ediyor

 İŞÇİLER PARA BEKLİYOR

Türk Metal İş Halil İbrahim Tosun, şubat ayının başından itibaren BMC'de üretimin durduğunu ve 2 bin 300 kişinin şirketten bir açıklama beklediğini açıkladı. Tosun, Toplam çalışanların bin 600'ünün işçilerden oluştuğunu belirterek "İşçilerin maaşları ödenmiyor. İşçilerin içeride 12.5 milyon lira alacağı var" açıklamasını yaptı. BMC'nin bu dönemde içe kapılı bir yönetim yapısı sergilediğini belirten Tosun, şöyle devam etti: "BMC yönetimi kapalı kutu gibi. Bu süreçle ilgili hiçbir paylaşımda bulunmadılar. Bu da güven bunalımı yarattı" Tosun, şirketin piyasaya borcunun 400-500 milyon TL civarında olduğunu belirtti.

 NEREDEN NEREYE?

• Otomotiv sektöründe ilk çıraklık eğitim merkezini açtı.

• Özel bir kamyonla Renç Koçibey'in pilotluğunda Paris Dakar Rallisi'ne katılan ilk Türk şirketi oldu.

• ISO 9001 kalite belgesi alan ilk Türk otomotiv şirketi olarak dikkat çekti.

• BMC Avrupa'ya ihracat yapan ilk Türk ticari araç üretici oldu.

 İFLAS TALEBİ İLANDA

BMC'ye iflas davası çok yüksek miktarda alacağı bulunan Norm Elektronik adına avukat Doğan Gözde Özgödek tarafından açıldı. İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'ne açılan dava ile BMC Sanayi ve Ticaret'in iflası istendi. Mahkemede açık yargılaması yapılan davada alınan ara karar üzerine iflas  talebinin ilana çıkılmasına karar verildi. İflas ilgili bir sonraki duruşma ise 9 Nisan 2013 tarihinde. 


Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde ‘Sınır Ötesi Perakendeciler’ oturumunda sorunlar masaya yatırıldı

Perakendeciler: En büyük sıkıntımız kendi kendimizi vurmamız


Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane moderatörlüğünde yapılan ‘Sınır Ötesi Perakendeciler’ oturumuna LC WAİKİKİ Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük, Ramsey İcra Kurulu Başkanı Hüseyin Doğan, Mudo Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Taviloğlu, Torunlar GYO Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun, Ata Holding Yönetim Kurulu Başkanı Korhan Kurdoğlu konuşmacı olarak katıldı. Oturumda konuşmacılar, perakende sektörünün hedeflerini ve perakende sektörünü değerlendirdiler.
KÜÇÜK:MARKA BAMBU AĞACINA BENZİYOR
LC WAİKİKİ Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük, kuruldukları günden bu yana büyük bir gelişim yaşadıklarını belirterek, 2002’de 20 mağaza, 700 bayileri bulunduğunu kaydetti. Cirolarının bugünkü 4 mağaza kadar olduğunu anlatan Küçük, “Bilgi ve pazar odaklı olma zamanı geldi de geçiyor. Üretim odaklı olmayı bırakıp pazar odaklı alana yatırım yapıyoruz. 10 yıl zarfında 300-400 mağaza zincirine ulaştık. Bu yolun sıkıntıları var zaman zaman nakit, yanlış yerlere mağaza açma, vergi sıkıntısı yaşadık" dedi.
Marka yatırımını bambu ağacına benzeten Küçük, “Bambu ağacı sabır istiyor. Çiftçi tohumunu eker 5 yıl filiz vermez, ama 6’ncı yıl geldiğinde çabuk büyür. Marka yatırım yapıp sabır isteyen bir şey biz bu zamana kadar sabır gösteremedik. Turizme enerjiye, inşaata, girince hemen meyvesini veriyor. Marka vermiyor diye odak noktamızı başka alanlara kaydırdık. Artık marka üzerine çalışmalıyız diye konuştu.
Kriz döneminde 2002-2003 yılında her hafta mağaza açtıklarını anlatan Küçük, “Bizim rakiplerimiz kriz ne olacak diye bekliyordu. Bizim şimdiki mağazalardı en karlıları o dönemde açtıklarımız. Bugün yüzde 40 büyüdük. 2012 yılına kadar ‘niye yurtdışına açılmıyorsunuz’ diyenlere ‘zamanı var’ diyorduk. Biz yurtdışındaki markalardan dayak yiyerek çıkacaksak bir anlamı yok. Belli bir işletme sermayesi oluşsun, teknolojik altyapıyı kuralım, kurumsallaşalım dedik. 2011’e geldiğimizde Afrika, Asya, Rusya, Azerbaycan’da mağazalar açtık. 17 ülkede 50 mağazaya ulaştık. Hedefimiz her gün bin 500- 500 metrekare arası 50 mağaza açmak. Yatırımlarımızı kendimiz yapıyoruz. Türkiye’de kısa vadede marka olacak sektör perakendedir. Bu işe uygun insan kaynağımız ve deneyimimiz var. Krizde nasıl tedbir alınır biliyoruz. Önümüzde ciddi fırsat var ama zamanlama çok önemli. Gelişmekte olan ülkelerde oyuna dahil olamazsak daha sonra Avrupa’daki gibi zor olur. Bence şimdiden buralarda yatırım yapmalıyızö diye konuştu.
TAVİLOĞLU: DOMU’YU BEĞENMEDİK MUDO OLDU
Mudo Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Taviloğlu, Türkiye perakende için nasıl bir fırsat bölgesi olduğunu değerlendirdi. Üniversitede ilk sınıfta tanıştığı Doğan Gürün ile Beyoğlu’nda ilk mağazasını açtığını anlatan Taviloğlu, “Gerisini getirecek halim yoktu. Doğan’a ‘Gel beraber mağaza açalım’ dedim. ‘Tamam. Ne yapacağız’ dedi. ‘Sen karışma ben plak falan getireceğim, satacağız’ dedim. Amerikan pazarı işçilerden mal alırız. ‘İsmi ne olacak’ dedik. O zaman peraje diye bir kolonya var. Bir de Vakko var. Vakko ne demek. Vitali Hakko. peraje ne demek? Bende, ‘gel bizim ismimizi koyalım’ dedim. Önce yazdım Domu, ondan sonra da Mudo yazdım. Baş harfi Mustafa Doğan ya da Doğan Mustafa. Domu’yu beğenmedi, ben de beğenmedim, ama söyleyemedim. Çünkü paranın fazlasını o veriyordu. Öyle Mudo olduö diye konuştu.
“GÖREVİ ÜÇÜNCÜ JENARASYONA BIRAKACAĞIM
Aşk olmadan bu işin yapılamayacağını söyleyen Taviloğlu, Paris’e 1968’de ilk çıktığında öğrenci eylemleri ile karşı karşıya kaldığını anlatarak orada gördüğü tişörtleri yaparak büyük bir satış elde ettiğini söyledi. Önümüzdeki yıl görevini 3’ncü jenerasyona bırakacağını belirten Taviloğlu, Türkiye’nin 1964’ten bu yana çok farklı bir yere geldiğini belirtti. Sektörde önemli olanın yüreğini, sevgini koymak olduğunu ifade eden Taviloğlu, “Bugün bana yardım eden bir ekibim var. İnsanları kandırmadık, mizacımız olan dürüstlüğümüzü bırakmadık. Geçen yıl 150 sevk ettiğimiz üründen şikayet aldık, ama bunları da düzelteceğiz. 12 metrekareden buraya geldikö dedi.
BABACAN’A NASIL GÜVENMEYEYİM 10 YILDIR VERDİĞİ SÖZLERİ TUTUYOR
Türkiye’nin ‘Adana çık aradan’ denilen telefonlardan bugünlere geldiğini aktaran Taviloğlu, “THY’nin bugün dünyanın dört bir tarafına uçtuğundan bahsediyoruz. THY kimi aklına gelirdi bu gün nerelere geldi. Ama çok pahalı. Bu doğru değil. Kimin aklına gelir 5’ ci caddede yürürken Hong Hong’dan oğlum arıyor. Konuşuyorum. Cebimizde bir lira bile tutamazdık bugünde tutamıyoruz. Bu istikrarı bozmayalım. 49 sene bu ülkeye güvendim. Başbakan Yardımcımız Ali Babacan’a nasıl güvenmeyeyim. Yüzü nur. 10 senedir verdiği sözleri tutuyor. Bizim yapamayacağımız iş yok buna inancımız ve hayalimiz yeterö dedi.
EN BÜYÜK SIKINTIMIZ KENDİ KENDİMİZİ VURMAMIZ
Perakendeciliğin geleceğinin yurtdışında olduğuna dikkat çeken Taviloğlu şöyle devam etti: “Kötü bir deneyim geçirdik, ama Dubai’de bin 700 metre bir mağaza açtık. Gidince olmayacağını anladım. Koku çok önemli. Bunda partnerini çok iyi seçeceksiniz. İşi sahiplenmek çok önemli Çok paralı bir arkadaşla işi götürmeyecek bir duruma geldik. Amcam bir söz söylerdi ‘para kaybetmek saat kaybetmek önemli, ama moralini kaybettiğinde bitersin’. Bizim en büyük sıkıntımız kendi kendimizi vurmak bir mağazamız var hemen yanına yeri bir mağaza kuruyorsunuz. Ben dünya markası olmak istemiyorum derdim çünkü Türkiye’de marka olmadığında dünyada olamazsınız. Biz içerde daha uğraşırsak kendi kendimize çarptığımız gibi birbirimize de çarpacağız. Çünkü işin dozu kaçmaya başladı. Dışarı da çok fazla fırsat var. 2023’te dünyanın ilk 5’ teki perakendecisi olabiliriz.ö
DOĞAN: TÜM KAPILAR MARKALARA AÇIK
Ramsey İcra Kurulu Başkanı Hüseyin Doğan, gelişmiş ülkelerde perakende sektörünün yurtdışına çıktığını belirterek, “Maliyet yükseldikçe o ülkede olmasını temim edemiyor. Hazır sektörde Türkiye’de çok ciddi bir birikim oluştu. Bunu marka ile birleştirdi bugün 17 milyar dolar olan bu sektörü 50 milyar dolara taşımalıyız. Marka, katma değeri olan koleksiyon değeri olan ürünler üretmeliyiz. Türkiye’deki mağazalar sadece kendi ülkelerinde değil ülke dışında da başarı öyküleri oluşturdu. 10 yıl önce Türkiye mağazaları dünyada 45'di bugün 3 bin. 2023 hedefi 20 bin mağaza. Ülkemizdeki mağazalar başarısını gösterdi. Tüm kapılar markalara açık. Yurtdışındaki mağazalar ülkemizin her yerinde mağaza açıyorlar ve bizim markalarımızla rekabet ediyorlar. Türkiye’deki mağazalar güçlerini ispat etti gelişmiş mağazalarla kafa kafaya rekabet ediyorlar. Burada zorlayanların hepsinin yurtdışında şansı varö dedi.
Kendi markalarını tanıtan Doğan, 19 ülkede 38 mağaza, 55 satış noktasına ulaştıklarınız söyledi. Liverpool takımı ile yaptıkları anlaşmayı anlatan Doğan, “Ülkemizde başarı hikayesi oluşturmak yeterli değil. Ülke dışında da oluşturmak lazım. İstanbul’dan iki üç saat uçakla ulaşımı olan tüm coğrafyaları hedefe koyduk. İlk Türkiye, ikinci Rusya çok önemli. Kafkasya, Ortadoğu, Afrika ve Doğu Avrupa’da varö diye konuştu.
Liverpol için rakiplerinden farklı olarak özel bir marka yarattıklarını ifade eden Doğan, Liverpol’un kendileri için sponsorluk elçisi olduğunu ve hedefledikleri pazarların dışından da teklifler aldıklarını dile getirdi.
Normal ürünü 15 dolara satarken katma değeri yüksek ürünlerin 25 dolara ihraç edildiğini anlatan Doğan, yeni gelişen internet üzerinden alışveriş trendine göre de kendilerini yapılandırdıklarını kaydetti.
Torunlar GYO Yönetim Kurula Başkanı Aziz Torun da, alışveriş merkezlerinin perakendecilik sektöründeki yerini anlattı. perakende alışveriş merkezleriyle şehirlerin algısının değiştiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Kayıt dışını kaldırdı. Tezgahtarlıktan mağazacılığa geçildi. Sınır ötesi perakendecileri getirdik. Türkiye’deki perakendecilerle rekabet haline getirdi. Nasıl rekabet edileceğini üretim, kalite, insan bakımından test ettiler.ö
KİMSE KARGADAN BAŞKA KUŞ TANIMIYORDU
Torun, Bursa’daki ilk alışveriş merkezlerinden biri olan Zafer Plaza’yı açtıklarında yaptıkları ankette ilginç bir yanıtla karşılaştıklarını belirterek, "Nereye gidersiniz diye sorduğumuzda. Biz Özdilek’e gidiyoruz’ yanıtını aldık. Hüseyin abi kusura bakma dolayısıyla Bursa’da kimse kargadan başka kuş tanımıyordu. Yerin altında nasıl alışveriş merkezi olur deniyorduö dedi.
AVM’ler markaları ve perakende sektörüyle birlikte ülke turizmine de önemli katkılar sunduğunu belirten Torun şöyle konuştu: "Alışveriş merkezlerinde ciroların yüzde 15’i yabancı müşterilerine yaptığını söylüyorlar. Alışveriş merkezleri çok açıldı, ama perakendeciliği tahrik etti teşvik etti. Kötü AVM’ler perakendeciliği iş sahibi yaptı. Sadece tekstil veya tekstil perakendeciliği değil alışveriş merkezinde daha fazla eğlence alanı, müze, konferans, kongre merkezleri yapmalıyız. Yeme içme, yöresel yeme içme yerleriyle çeşitliğimizi arttırmalıyız. Yaşam merkezi olmalı ki perakendecilerin endişe ettiği birbirini tekrar eden mağazaların yer aldığı alanlar yerine AVM standartlarını geliştirmeliyiz.
Ata Holding Yönetim Kurulu Başkanı Korhan Kurdoğlu ise, takım çalışmasının hedefleri başarmanızda katkı sağladığını dile getirerek, köfte ekmek denilen burger king mağazalarının büyümesinde disiplin ve çalışmanın yattığını söyledi. Yeni yatırımların yolda olduğunu kaydetti.

Ekonomi dünyasının kalbi 8. Türk-Arap Ekonomi Forumu’nda atacak


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın himayesinde her yıl düzenlenen Türk-Arap Ekonomi Forumu’nun (TAF) 8. toplantısı, 4-5 Nisan 2013 tarihlerinde Four Seasons Bosphorus Otel, İstanbul’da gerçekleştirilecek.
T.C. Dışişleri Bakanlığı, T.C. Maliye Bakanlığı ve Arap Birliği (League of Arab States) resmi desteğinde, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ve Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı (TYDTA) işbirliği ile Al-Iktissad Wal-Aamal (AIWA) tarafından düzenlenecek olan TAF 2013, her yıl olduğu gibi bu yıl da bölge ekonomisinin liderlerini ağırlayacak.
Türk ve Arap ülkelerinin hükümet üyelerinin ve iş dünyasının önde gelen temsilcilerinin yanı sıra uluslararası yatırım kuruluşlarından üst düzey yöneticilerin yoğun ilgi gösterdiği ve önceki yıllarda olduğu gibi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılması beklenen 8. Türk-Arap Forumu’nda Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek katılımcılara seslenecekler.
Global ve bölgesel ölçekte önemli markaları yan yana getirerek, işbirliklerini güçlendirmeyi amaçlayan TAF, sekizinci toplantısında bölgenin güçlenen siyasi ve ekonomik dinamikleri çerçevesinde, Türkiye ve Arap ülkeleri arasında bankacılık ve finans dünyasının geleceğini değerlendirirken, İstanbul Finans Merkezi, Türkiye’nin Gayrimenkul Kabiliyetleri, Sukuk İhracı ve İslami Bankacılık, Tarım ve Gıda’da Türkiye’nin Önemi ve Sağlık Yatırımları öne çıkan başlıklar olacak.
Irak İnşaat ve Toplu Konut Bakanı Mohammed Sahib Al Derajy ve Mısır Yatırım Bakanı Osama Saleh’in katılacağı TAF 2013’te; Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, Katar, Kuveyt, Lübnan, Mısır ve Suudi Arabistan’dan heyetler ağırlıkta olacak. 500′ün üzerinde üst düzey yönetici ile toplanacak olan TAF, Türkiye’nin bölgesel sorumluluklarından hareketle ve üçüncü ülkelerde Türk-Arap işbirliği imkanlarını değerlendirmek üzere Ukrayna’yı konuk ülke olarak ağırlayacak. Ukrayna Başbakan Birinci Yardımcısı Sergiy Arbuzov’un Onur Konuğu olarak katılacağı TAF, Arap yatırımcıların yeni ülkelerde Türkiye ile müşterek hareket etmesine bir ilk oluşturacak.
İstanbul Finans Merkezi Projesi’nin yüklenicileri tarafından özel bir lansmanının yapılacağı TAF 2013′te TOKİ Başkanı Ahmet Karlıbel, İMKB Başkanı İbrahim Turhan, Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı İlker Aycı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları ve Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Murat Çetinkaya konuşma yapacaklar.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek TAF ile ilgili olarak yaptığı açıklamada “Bölgemizde barış ve istikrarın temini ve devamı ile halklarımızın daha müreffeh hayat koşullarına ulaşmaları için bulunduğumuz yüzyılı kazanmamız şarttır. Sahip olduğumuz doğal kaynaklar ve insan gücü, coğrafyamızın sunduğu avantajlar bizi işbirliğine yönlendirmektedir. Bu bakımdan Arap ülkeleri ile olan karşılıklı yatırım fırsatlarını en üst düzeye taşımak ve ortak mirasa sahip olduğumuz söz konusu ülkelerle kültürel paylaşımımızı güçlendirmek için çalışıyoruz.
Küresel sisteme entegre olmuş, kalkınma hedeflerine ulaşmış, zengin doğal kaynaklarını insanlarının refahı için kullanabilen ülkeler hepimizin ortak hedefidir. İç meselelerini çözmüş, meşruiyeti güçlü yönetimler tesis etmiş, ekonomilerini çeşitlendirmiş, insanının yaşam kalitesini yükselterek, küresel düzenin etkili bir oyuncusu haline gelmiş bir bölge, ortak arzumuzdur.
Geleceğin, işbirliklerinin ve yatırım olanaklarının tartışılacağı TAF 2013’ün tüm katılımcılara ve paydaşlarına faydalı olmasını diliyorum”.
Türk-Arap Ekonomi Forumu (TAF)  Kurucusu & Koordinatörü Murat Efe: “Dünyada ve bölgesinde ekonomik olarak daha güçlü bir Türkiye”
Düzenleyiciler olarak 2005 yılında Başbakan’dan aldığımız önemli bir görevi, “Dünyada ve bölgesinde ekonomik olarak daha güçlü bir Türkiye” hedefimizden taviz vermeden ve istikrarlı bir şekilde gururla taşıyoruz. Kuruluşundan bugüne TAF’ın önceliği Türkiye ile Arap ülkeleri arasında ekonomik, diplomatik ve sosyal iletişimin artırılması oldu; bu çerçevede biz sadece tarhimize önemli bir hatırlatmada bulunduğumuzu ve güçlü bir geleceğin farkındalığını mütevazi bir şekilde sağladığımızı düşünüyoruz. Keza, 1 Aralık 2013 tarihinde yapılan “Türk-Arap İşbirliği Forumu – Dışişleri Bakanları Toplantısı ” sonuç bildirisi ile TAF’a gösterilen güven ve verilen destek emeklerimizin en büyük ödülü oldu.
TAF’a gösterilen aşırı ilgi nedeniyle artık sektörel toplantılarla ilerlememiz gerekti ve 2012 yılında İMKB işbirliği ile yaptığımız Türk-Arap Sermaye Piyasları Forumu bunun ilk örneğini oluşturdu. Önemli bir ihtiyaç olarak ortaya çıkan Türk-Arap Sağlık Forumu, Türk-Arap Gıda Forumu ve Türk-Arap Savunma Sanayii Forumu için ise çalışmalara başladık.
Arap ülkelerinde yaşanan politik ve ekonomik değişimler, bugüne kadar 7 Başbakan, 50′den fazla Bakan ve 4000′in üzerinde misafiri ağırlayan TAF’ı daha sorumlu ve hassas bir noktaya taşıdı. Bundan sonraki hedefimiz, Arap yatırımcılar için  Türkiye’nin ve Türk işadamlarının Arap ülkelerinde daha aktif rol almalarına katkıda bulunmak ve etkili oldukları uluslararası pazara Türk-Arap işbirliğini taşıyabilmektir.

Avuç İçi Kimlik Doğrulama Sistemine büyük ilgi var


Sistem Rusya, Mısır ve Suudi Arabistan’a ihraç edilecek
Fujitsu’nun SGK ile 20 ildeki 500’e yakın hastanede 4 aydır yürüttüğü Avuç İçi kimlik Doğrulama Sistemi’ uygulamasında elde edilen veriler, Rusya, Mısır ve Suudi Arabistan’ın da ilgisini çekti. Kısa bir süre içinde bu ülkeleri de PalmSecure teknolojisi ile buluşturmayı hedefleyen Fujitsu, Türkiye’yi biyometrik çözümlerin merkezi yapmakta kararlı.
Sağlık Bilişim Zirvesi’ne platin sponsor olarak katılan Fujitsu, zirvede sağlık sektöründe değer yaratan bilişim çözümlerinin yanı sıra sağlık hizmetlerinin daha etkin ve kaliteli verilmesine katkıda bulunan,  PalmSecure teknolojisine dayanan ”Avuç İçi Kimlik Doğrulama Sistemi”ni de tanıttı. Sağlık bilişimi alanında dünyadaki yeni gelişmelerin paylaşıldığı organizasyonda konuşan Fujitsu Türkiye ve Balkan Ülkeleri Genel Müdürü Halit Zaim, SGK ile 20 ildeki 500′e yakın hastanede 4 aydır yürüttükleri ‘Avuç İçi kimlik Doğrulama Sistemi’ uygulamasında elde edilen verilerin Rusya, Mısır ve Suudi Arabistan’ın da ilgisini çektiğini bildirdi. Halit Zaim, yakın zamanda bu ülkeleri de PalmSecure teknolojisi ile buluşturacaklarını ifade ederek, “Fujitsu, Türkiye’yi biyometrik çözümlerin merkezi yapmakta kararlı” dedi.
1.600 cihaz ile 500’e yakın hastanede denendi
Fujitsu Türkiye ve Balkan ülkeleri Genel Müdürü Halit Zaim “Sağlıkta İnovasyon” ana teması ile sektörün gündemini belirleyen ve sağlık bilişimi alanında dünyadaki yeni gelişmelerin paylaşıldığı organizasyonda ‘Geleceğin Bilişim çözümleri Şekilleniyor’ başlıklı bir konuşma yaptı. Zaim, 20 ilde uygulaması devam eden ‘Avuç İçi Kimlik Doğrulama Sistemi’nin sahteciliğin önüne geçerek sağlık hizmetlerinin daha etkin ve kaliteli verilmesini sağladığını belirtti. Sistemin 4 aydır 500′e yakın hastanede denendiğini kaydeden Halit Zaim, “Bu hastanelerde 1.600 cihazımız takılı durumda. Alınan sonuçlar çok iyi. SGK, tüm özel ve üniversite hastanelerinde uygulanmaya başlandığı andan itibaren bu sistemle toplam sağlık harcamalarında yüzde 12  tasarruf elde etmeyi hedefliyor. Elde edilen veriler, bu hedefin gerçekleştirileceği yönünde” dedi.
Avuç İçi kimlik Doğrulama Sistemi projesinde 83 farklı iş ortağı bulunduğuna dikkat çeken Halit Zaim, uygulamanın yaklaşık 500 kişiye istihdam sağladığını da vurguladı. Sistemin Türk mühendisleri tarağından tasarlandığını ve yüzde 74’lük kısmının tamamen Türkiye’de üretildiğini ifade eden Halit Zaim, proje 81 ile yayıldığında sistem için yaklaşık 13 milyon dolar harcanmış olacağını, ancak buna karşılık sistem sayesinde kamu kaynaklarında yılda 1 milyar dolarlık kaybının önüne geçileceğini vurguladı.

Tersine beyin göçü hızlandı


Yurtdışında yaşayan Türk vatandaşları yurda dönmek için iş başvurularını arttırdı
Kariyer.net verilerine göre son bir yılda yurt dışında yaşayan Türkler’in özgeçmiş oluşturma ve iş başvurusu oranları toplamda % 100 arttı. Bu oran ABD için % 275, Almanya için % 149’a ulaştı.
Türkiye’nin en çok tercih edilen insan kaynakları platformu Kariyer.net’in verileri, yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının son bir yılda Türkiye’deki iş fırsatlarını daha yakından takip ettiğini ve iş başvurularını arttırdığını gösteriyor.
2012 yılı içinde yurt dışında yaşayan Türkler tarafından oluşturulan özgeçmişler bir önceki yıla göre %100,3 artışla 18.221’e ulaştı. Aynı dönemde gerçekleştirilen iş başvurularının sayısı ise % 110 artışla 700.926’a ulaştı.
Tersine beyin göçü hızlandı
Kariyer.net Genel Müdürü Yusuf Azoz, bu hareketliliğin özellikle Avrupa ülkelerinden yaşanan ekonomik krize bağlı olarak birçok Türk vatandaşının yurda dönme isteği şeklinde yorumlanabileceğini belirtti. Azoz, “Ülkemiz ekonomisinin birçok Avrupa ülkesine kıyasla daha istikrarlı bir tablo çizmesi ve daha fazla iş fırsatı sunması, yurt dışındaki vatandaşlarımızı da yurda dönmek için harekete geçirdi. Hatta 2012’nin ilk iki ayına baktığımızda bu trendin daha da hızlandığını görüyoruz. Ekonomik koşullar, son yıllarda hız kazanan tersine beyin göçü hareketini tetikliyor,” şeklinde konuştu.
En çok mühendisler geri dönecek
Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının Türkiye’de en çok başvurdukları işlere bakıldığında mühendislik pozisyonlarının ağırlıkta olduğunu söyleyen Azoz, verileri şöyle yorumluyor: “İnşaat mühendisi, makine mühendisi, elektrik mühendisi ve saha mühendisi gibi pozisyonlar, en çok başvuru alanlar arasında çok büyük bir oran oluşturuyor. İnşaat sektöründe sadece mühendis değil, şantiye şefi ilanlarının da yoğun başvuru aldığını gözlemliyoruz. Ayrıca satış temsilcisi ve stajyer pozisyonlarına da başvurular artıyor. Bunun yanı sıra, “genel başvuru” olarak adlandırılan ilanlara başvuruların da yoğun olması, sadece vasıflı değil vasıfsız çalışanların da ülkemize dönmek için çabaladığını gösteriyor.”
ABD ve Almanya başvurularda önde
Başvuruların geldiği ülkelere bakıldığında oransal olarak en büyük artış % 275 ile ABD, % 249 ile Almanya’da gerçekleşti. Rusya, Irak, İngiltere, Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan da önemli artışlarla dikkat çekti. Yusuf Azoz, bu verilerin, Avrupa’nın yanı sıra farklı coğrafyalarda çalışan ve yaşayan TC vatandaşlarının da artık yurda dönüş yapma eğiliminin artmasına işaret ettiğini belirtti.

Sosyal Değişim Laboratuvarı ile harika fikirler şirketlere dönüşecek


Toplumsal sorunlara çözüm olarak üretilen fikirleri başarılı birer sosyal girişime dönüştürmek için kurgulanan “Sosyal Değişim Laboratuvarı” 30 Mart’ta Özyeğin Üniversitesi Altunizade Kampüsü’nde başlıyor.
Özyeğin Üniversitesi, Toplum Gönüllüleri Vakfı ve JP Morgan işbirliğiyle başlatılan program ile Türkiye’de henüz yeni gelişen sosyal girişimcilik fikrini yaygınlaştırma, başarılı iş modelleri oluşturma, toplumsal sorunları çözme hedefi ile yola çıkmış ve sosyal bir iş modeli olan girişimcilerin bulunması hedefleniyor. Program sonunda finale kalan sosyal girişimciler toplam 31 Bin TL başlangıç sermayesi ve Girişim Fabrikası’ndan profesyonel iş geliştirme desteği alabilecek.
Türkiye’de İlk ve Tek
Türkiye’deki sosyal girişimci adaylarının sağlam temelli bir eğitim süzgecinden geçip çözüm önerilerini sürdürülebilir bir iş modeli ile yapılandırarak geliştirmelerine yardımcı olmak ve bu süreçte onların çeşitli ağlara, pazara ve finansmana erişmesini sağlamak amacıyla başlatılan Sosyal Değişim Laboratuvarı, Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyor.
3 Finaliste Toplam 31 Bin TL Başlangıç Sermayesi ve Profesyonel İş Geliştirme Desteği
18-35 yaş arası gençlere yönelik hazırlanan hızlandırma programı için seçilen 10 sosyal girişimci adayı, 2 ay sürecek program dâhilinde Eğitim Kampı (30-31 Mart, 13-14 Nisan), İş Geliştirme Sunumları (17 Nisan, 2 Mayıs, 15 Mayıs) ve Jüri Değerlendirmesi (22 Mayıs) olmak üzere 3 ayrı aşamaya katılacak.
Hızlandırma programı sonunda jüri tarafından seçilecek olan 3 finaliste toplam 31 Bin TL başlangıç sermayesi verilecek. Bunun yanında her finalist, dört aydan fazla bir süre Özyeğin Üniversitesi iş geliştirme programının bir parçası olarak Girişim Fabrikası’ndan ofis yeri, profesyonel hizmetler, mentorluk ve yatırıma erişim olanakları gibi ihtiyaçları olan desteği alabilecekler.
Özyeğin Üniversitesi Girişimcilik Merkezi Direktörü İhsan Elgin konuyla ilgili olarak “Toplumsal sorunlara çözüm olacak harika fikirlere sahip insanlar var fakat bu fikirleri nasıl hayata geçirebileceklerini bilmiyorlar. Bizim temel amacımız bu insanlara gerekli bilgi ve beceriyi kazandırarak fikirlerinin başarılı birer sosyal girişim olmasını sağlamak. Özyeğin Üniversitesi Girişimcilik Merkezi’nde pek çok fikrin şirketlere dönüşmesi konusunda önemli çalışmalarımız oldu. Kurguladığımız Sosyal Değişim Laboratuvarı programı ile teknoloji girişimlerindeki başarılı çalışmaları sosyal girişimcilik alanına da uygulayıp başarılı örnekler çıkararak, bir sonraki nesle ilham vermelerini hedefliyoruz.” diye konuştu.
J.P. Morgan Chase Bank Türkiye Ülke Direktörü Emre Derman “J.P. Morgan olarak yeni nesil girişimcilerin ve genel olarak girişimcilik ruhunun özendirilmesine büyük önem vermekteyiz. Toplumsal gelişime ve genç işgücünün
hayata kazandırılmasına yönelik projelere destek olmaktan gurur duyuyoruz. Bu hedef doğrultusunda Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Özyeğin Üniversitesi ile ortak olarak yürüttüğümüz Sosyal Değişim Laboratuvarının Türkiye’de toplumsal dönüşüme ivme kazandıracak, girişimcilik ruhunun gelişmesine olanak tanıyacak etkin bir proje olacağını düşünüyoruz.” dedi.
Sivil Toplum Kuruluşları da başvurabilecek
2013’ün ikinci yarısında ise başvurular bu kez Sivil Toplum Kuruluşlarına açılacak ve bu STK’lardan gelecek olan mevcut ya da yeni sosyal iş fikirleri değerlendirmeye alınacak. Aynı şekilde Hızlandırma Programından geçecek olan
STK temsilcilerinin, kendi çalışma alanlarına farklı bir bakış açısı kazanarak yeni projeleri sosyal girişim temelinde oluşturmaları ve program sonucunda seçilecek fikirlerin hayata geçirilmesi bekleniyor. Seçilecek 3 STK, yine 31
Bin TL’lik başlangıç sermayesi almaya hak kazanacak ve gerekirse profesyonel hizmetler, mentorluk ve yatırıma erişim desteklerinden faydalanabilecekler.

Şirketlerin en hassas verilerini korumak için son kalesi şifreleme


Kaspersky Lab tarafından her yıl gerçekleştirilen B2B Uluslararası anketine göre ‘şifreleme’, en yaygın kullanılan 5’inci koruma tekniği haline geldi.
2011 yılındaki araştırma sonuçlarında ilk 10 içinde zar zor yer bulan şifreleme, geçtiğimiz yıl ile birlikte şirketlerin oldukça dikkatini çekmiş görünüyor. Ayrıca, firmaların geliştirmek istedikleri güvenlik önlemleri arasında, en yüksek sonucu alan ‘zararlı yazılım koruması’nın ardından da 2’inci sırada şifreleme geliyor. Fakat tüm bu sonuçlara rağmen, şifreleme sistemlerinin bu yıl şirketler tarafından uygulanan en etkili koruma yöntemleri listesinde hala ilk beşe girememiş olduğu görülüyor
Şirket uzmanlarının sadece yarısından azı kritik bilgilerini bu teknolojiye emanet etmiş
Gerçekte şifreleme, savunmanın en son engeli: yasadışı eylemlerde bulunan biri, şirketin BT altyapısına başarılı bir şekilde girdiğinde bile bu son kale, önemli bilgilere erişimi son derece zor bir hale getiriyor. Ancak birçok şirket, şifrelemeyi henüz tam olarak benimseyebilmiş değil. Uzmanların sadece üçte biri (yüzde 36) tam disk şifreleme (aynı zamanda bilgi dizilerinin şifrelenmesi olarak da bilinmektedir) kullanıyor ve yarısından azı (yüzde 44) sadece kritik bilgilerini bu teknoloji ile koruyor. USB sürücüler gibi harici cihazlarda şifreleme ise yüzde 32 oranında kullanılıyor.
Katılımcıların yüzde 34’ü şifreleme işlermlerini karmaşık buluyor…
Çıkan bu sonuç, şirketlerin veri koruma sistemleri uygulanırken karşılaştığı zorluklarla açıklanabilir. Katılımcıların yüzde 34′ü bu işlemleri aşırı karmaşık olarak nitelendiriyor. Kaspersky Lab Baş Teknoloji Yöneticisi Nikolay Grebennikov konuyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Kurumsal BT altyapısının kapsamlı güvenlik sisteminin içine entegre edilen şifreleme, etkili bir çözüm olabilir. İş çözümlerimiz, tüm kurumsal ağ uç noktalarına esneklik ve yönetimi kolay koruma sağlamaktadır.”

"Kumaş Tablolar Sergisi"


Bu duyuru Türk Japon Vakfı tarafından, Mine TEMİZSOY ve İlhan TEMİZSOY adına yapılmıştır.
Geçmişten Geleceğe Sanatın Kumaştaki Yansımaları
Mine TEMİZSOY - İlhan TEMİZSOY
"Kumaş Tablolar Sergisi"
05 - 12 Nisan 2013 tarihleri arasında
Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nde ziyarete açılacaktır.
Açılış : 05 Nisan 2013 Saat : 18.30
Sergi pazartesi günü hariç her gün 09.00 - 12.00, 13.00 - 17.00 saatleri arasında ziyarete açıktır. Eserlerle ilgili detaylı bilgiye www.girlandkultursanat.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Adres : Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi Fahri Korutürk Salonu
Opera Meydanı Ulus/Ankara
Telefon : 0 312 482 61 63

29 Mart 2013 Cuma

İki devin ortaklığı, güç birliği getirdi

İki devin ortaklığı, güç birliği getirdi


Ulusal ve uluslararası alanda gelişme stratejisi kapsamında gerçekleştirilen Actera ortaklığı ile Çelebi, daha büyük ve daha önemli adımlar atacak.
Türk sivil havacılığının global oyuncusu Çelebi ile yönetmekte olduğu büyüklüğü 1,6 milyar ABD Dolarının üzerindeki fonlarla Türkiye’deki yatırımlara ve şirketlere odaklanmış en büyük özel sermaye fonu yönetim şirketi Actera arasındaki hisse devri, gerekli süreçlerin tamamlanmasının ardından gerçekleşti.
Çelebi Hava Servisi A.Ş. (“ÇHS”) tarafından 5 Şubat 2013’te KAP’a yapılan özel durum açıklamasında; Actera Group kontrolündeki Hollanda'da mukim Zeus Aviation Services Investments B.V. ile Çelebioğlu Ailesi arasında "Hisse Alım Satım Sözleşmesi" imzalandığı duyurulmuştu. Gerekli süreç ve izinlerin tamamlanmasının ardından Çelebi Hava Servisi A.Ş.’nin 28 Mart 2013 tarihli hisse devrinin tamamlandığı ve yönetim kurulu değişikliklerini bildiren iki ayrı KAP açıklamasıyla, hisse devrinin gerçekleştiği duyuruldu.
Çelebi, Actera ortaklığı ile daha da güçlendi
Gerçekleştirilen ortaklıkla; uluslararası en iyi uygulamaların hayata geçirilmesi, yurtdışı pazarlarda organik ve satın almalar ile büyüme fırsatlarının değerlendirilmesi, genel olarak büyümenin yönetilmesi ve finanse edilmesi konularındaki Actera ile Çelebioğlu ailesinin bilgi ve tecrübeleri birleşerek çok önemli bir sinerji yakalandı. Bu önemli güç birliği ile, Çelebi’nin yerel ve uluslararası pazarlardaki büyüme stratejisi, daha büyük ve daha önemli adımlarla hayata geçirilebilmesi fırsatını da doğurdu. Actera ortaklığı ile birlikte Çelebi, Türkiye ve bulunduğu coğrafyalardaki lider havacılık şirketlerinden biri olarak yatırımlarına devam edecek ve pazarın gelişiminde aktif bir rol oynamayı sürdürecek.
Çelebi & Actera Ortaklığına ilişkin ÇHS’nin KAP açıklamaları:
7 AĞUSTOS 2012 TARİHLİ ÖZEL DURUM AÇIKLAMASI (GENEL)
AÇIKLAMA:

Açıklanacak Özel Durum/Durumlar:
Şirketimizin büyük ortağı Çelebi Havacılık Holding A.Ş. tarafından yatırımcılara ve kamuoyunun bilgisine arz edilmek üzere Şirketimize 07.08.2012 tarihinde (bugün) iletilen açıklama metni aşağıda belirtilmiştir:
Açıklama:
Çelebi Havacılık Holding A.Ş.("Holding") hakim ortağı durumunda bulunan Çelebioğlu Ailesi (Can Çelebioğlu, Canan Çelebioğlu Tokgöz ve Engin Çelebioğlu) ("Aile") tarafından yapılan bilgilendirmeye göre; Grubumuzun havacılık sektörüne ilişkin yurt içinde ve yurt dışında büyümeye yönelik stratejik planı çerçevesinde; Aile'ye ait, Holding sermayesini oluşturan hisselerin %99,99 ve Çelebi Hava Servisi A.Ş. sermayesinin oluşturan hisselerin % 22,63'ünün, sermayesi, oy hakları ve yönetim kontrolünün Türkiye odaklı en büyük özel sermaye yatırım şirketi Actera Group ve Aile tarafından eşit bir şekilde paylaşılacağı bir şirkete devri konusunda bağlayıcı olmayan bir niyet mektubu imzalanmıştır.

5 ŞUBAT 2013 TARİHLİ ÖZEL DURUM AÇIKLAMASI (GÜNCELLEME)
AÇIKLAMA:
Açıklanacak Özel Durum/Durumlar:
Çelebi Havacılık Holding A.Ş. ("Holding") ve Holding'in hakim ortağı durumunda bulunan Çelebioğlu Ailesi (Can Çelebioğlu, Canan Çelebioğlu ve Engin Çelebioğlu) ("Aile") tarafından yapılan bilgilendirmeye göre; 07 Ağustos 2012 tarihli özel durum açıklamamızda belirtilen Grubumuzun havacılık sektörüne ilişkin yurt içinde ve yurt dışında büyümeye yönelik stratejik planı çerçevesinde;
i) Aile'nin Çelebi Hava Servisi A.Ş.'nin ("ÇHS") 24.300.000 TL tutarındaki tamamı ödenmiş sermayesinde bulunan 5.497.920 TL (%22,63) tutarındaki nominal payları temsil eden hisselerinin tamamının toplam 90.000.000 TL bedel üzerinden borsa dışında Holding'e devredilmesi ve bu işlemle eş zamanlı olarak, yine, Aile'nin Holding'in 25.870.000 TL tutarındaki tamamı ödenmiş sermayesinde bulunan 12.935.000 TL (%50,00) tutarındaki nominal payları temsil eden hisselerinin tamamının toplam 82.121.836 TL ve 96.828.216 ABD Doları bedel üzerinden Actera Group ("Actera") kontrolündeki Hollanda'da mukim Zeus Aviation Services Investments B.V.'ye ("Zeus") devredilmesine ilişkin olarak Aile ile Zeus arasında bir "Hisse Alım Satım Sözleşmesi" 5 Şubat 2013 tarihinde (bugün) imzalanmıştır.
ii) Zeus, Türkiye ve çevresindeki coğrafyalarda büyüme hedefli yatırımlara odaklanmış bağımsız bir özel sermaye fonu yönetim şirketi olan Actera'nın fonlarının bir iştiraki olup Holding'e yatırım yapmak amacıyla Hollanda'da kurulmuştur. Actera, yönettiği 1,6 milyar ABD Doları'nı aşan iki fonu ile beraber Türkiye'ye odaklı en büyük özel sermaye fonu yönetim şirketidir. Actera fonlarının yatırımcıları, Kuzey Amerika, Avrupa, Uzakdoğu ve Ortadoğu merkezli emeklilik fonları, kalkınma bankaları ve devlet yatırım kurumları da dahil olmak üzere, dünyanın önde gelen kurumsal yatırımcılardır.
iii) Aile'ye ait ÇHS hisselerine ilişkin devir bedeli Holding tarafından, Aile'ye ait Holding hisselerine ilişkin devir bedeli ise Zeus tarafından, Kapanış tarihinde nakden ve peşin olarak ödenecektir.
iv) Kapanış işleminin tamamlanması sonrası Holding sermayesini oluşturan hisseler, bunlara ilişkin oy hakları ve Holding'in yönetim kontrolü Zeus ve Aile tarafından eşit bir şekilde paylaşılacaktır. Kapanış sonrası Holding'in ÇHS'nin ödenmiş sermayesindeki iştirak oranı %77,36'ya yükselecektir.
v) Kapanış işleminin tamamlanması ve hisse senedi alım/devir işlemlerinin gerçekleşmesi; diğer Kapanış koşullarının yanı sıra gerekli izinlerin alınmasına bağlıdır.
vi) Grubumuz ve Holding ile Zeus ve Actera arasında hisse devir öncesinde herhangi bir yönetim veya sermaye ilişkisi bulunmamaktadır.
vii) Sermaye Piyasası Kurulu'nun Seri: IV, No: 44 sayılı Çağrı Yoluyla Ortaklık Paylarının Toplanmasına İlişkin Esaslar Tebliği'nin, 6. Maddesi 2. Fıkrası (b) bendi uyarınca, hisse devrinden önce yönetim kontrolüne sahip olunan bir ortaklıkta, hisse devri ile yönetim kontrolünün daha önce ortaklıkta yönetim kontrolüne sahip olanlar ile eşit olarak paylaşılması halinde çağrıda bulunma yükümlülüğü doğmamaktadır. Yukarıda bahsi geçen hisse devir işlemi neticesinde, yönetim kontrolü daha önce ortaklıkta yönetim kontrolüne sahip olan Aile ile yeni giren ortak Zeus arasında eşit olarak paylaşılacağından, Çağrı Yoluyla Ortaklık Paylarının Toplanmasına İlişkin Esaslar Tebliği'nin 6. Maddesi 2. Fıkrası (b) bendi uyarınca çağrıda bulunma yükümlülüğü doğmayacaktır.
viii) Konuya ilişkin olarak, kamuya açıklama yapılmasını gerektirecek bir gelişme olduğu takdirde, gerekli açıklamalar yapılacaktır.
28 MART 2013 TARİHLİ ÖZEL DURUM AÇIKLAMASI (GÜNCELLEME)
AÇIKLAMA:
Açıklanacak Özel Durum/Durumlar:
Çelebi Havacılık Holding A.Ş. ("Holding") ve Çelebioğlu Ailesi (Can Çelebioğlu, Canan Çelebioğlu ve Engin Çelebioğlu) ("Aile") tarafından yapılan bilgilendirmeye göre; 05 Şubat 2013 tarihli özel durum açıklamamızda konu edilen Aile ile Actera Group ("Actera") kontrolündeki Hollanda'da mukim Zeus Aviation Services Investments B.V.'ye ("Zeus") arasında imzalanan "Hisse Alım Satım Sözleşmesi" 'nde belirtilen kapanış işlemlerine ilişkin ön koşullarının yerine getirilmesi ve gerekli izinlerin alınmasını takiben Kapanış işlemi 28 Mart 2013 (bugün) tarihinde gerçekleştirilmiş olup, hisse devir işlemleri tamamlanmıştır.
Hisse devir işlemleri öncesi ve sonrası Holding ve Çelebi Hava Servisi A.Ş. sermayesini oluşturan hisselerin dağılımı aşağıda belirtilmiştir.
Çelebi Havacılık Holding A.Ş.
                                                         Hisse Devri Öncesi Sermaye        Hisse Devri Sonrası Sermaye
Ortaklar                                           Tutar TL             %                           Tutar TL             %
Engin Çelebioğlu                             4.708.314          18,20%                                  0            0,00%
Can Çelebioğlu                               10.580.843         40,90%                 6.467.500           25,00%
Canan Çelebioğlu                          10.580.843         40,90%                  6.467.500          25,00%
Aile Toplam                                    25.870.000       100,00%                12.935.000          50,00%
Zeus                                                                    0           0,00%               12.935.000          50,00%
TOPLAM                                           25.870.000      100,00%                25.870.000        100,00%
Çelebi Hava Servisi A.Ş.
                                                          Hisse Devri Öncesi Sermaye       Hisse Devri Sonrası Sermaye
Ortaklar                                           Tutar TL              %                          Tutar TL           %
Çelebi Havacılık Holding A.Ş.      13.299.633          54,73%               18.797.553         77,36%
Engin Çelebioğlu                             2.432.430           10,01%                                 0           0,00%
Can Çelebioğlu                                1.822.770             7,50%                                 0            0,00%
Canan Çelebioğlu                            1.242.720             5,11%                                 0            0,00%
Necmi Yergök                                        12.600             0,05%                       12.600            0,05%
Halka Açık Bölüm                             5.489.847          22,59%                  5.489.847         22,59%
TOPLAM                                          24.300.000        100,00%                24.300.000       100,00%
Sermaye Piyasası Kurulu'nun Seri: IV, No: 44 sayılı Çağrı Yoluyla Ortaklık Paylarının Toplanmasına İlişkin Esaslar Tebliği'nin, 6. Maddesi 2. Fıkrası (b) bendi uyarınca, hisse devrinden önce yönetim kontrolüne sahip olunan bir ortaklıkta, hisse devri ile yönetim kontrolünün daha önce ortaklıkta yönetim kontrolüne sahip olanlar ile eşit olarak paylaşılması halinde çağrıda bulunma yükümlülüğü doğmamaktadır. Yukarıda bahsi geçen hisse devir işlemi neticesinde, yönetim kontrolü daha önce ortaklıkta yönetim kontrolüne sahip olan Aile ile yeni giren ortak Zeus arasında eşit olarak paylaşılacağından, Çağrı Yoluyla Ortaklık Paylarının Toplanmasına İlişkin Esaslar Tebliği'nin 6. Maddesi 2. Fıkrası (b) bendi uyarınca çağrıda bulunma yükümlülüğü doğmayacaktır.
Yukarıdaki açıklamalarımızın, Sermaye Piyasası Kurulu'nun Seri: VIII, No:54 sayılı Tebliğinde yeralan esaslara uygun olduğunu, bu konuda/konularda tarafımıza ulaşan bilgileri tam olarak yansıttığını; bilgilerin defter, kayıt ve belgelerimize uygun olduğunu, konuyla ilgili bilgileri tam ve doğru olarak elde etmek için gerekli tüm çabaları gösterdiğimizi ve yapılan bu açıklamalardan sorumlu olduğumuzu beyan ederiz.
28 MART 2013 TARİHLİ ÖZEL DURUM AÇIKLAMASI (GÜNCELLEME)
AÇIKLAMA:
Açıklanacak Özel Durum/Durumlar:
Şirketimizin 28 Mart 2013 tarihli Yönetim Kurulu Toplantısı'nda alınan kararlar aşağıda yeralmaktadır:
1. Yönetim Kurulu üyelerimizden, Sn. Salih Samim AYDIN'ın istifasının kabulüne, bu istifa ile boşalan yeni Yönetim Kurulu üyeliğine Sn. İsak ANTİKA'nın yapılacak olan ilk Genel Kurul'un onayına sunulmak üzere Yönetim Kurulu Üyesi olarak seçilmesine;
2. Yönetim Kurulu üyelerimizden, Sn. Turgay KUTTAŞ'ın istifasının kabulüne, bu istifa ile boşalan yeni Yönetim Kurulu üyeliğine Sn.Mehmet Murat ÇAVUŞOĞLU'nun yapılacak olan ilk Genel Kurul'un onayına sunulmak üzere Yönetim Kurulu Üyesi olarak seçilmesine;
3. Yönetim Kurulu üyelerimizden, Sn.Memet KAYA'nın istifasının kabulüne, bu istifa ile boşalan yeni Yönetim Kurulu üyeliğine Sn.Mehmet Yağız ÇEKİN'in yapılacak olan ilk Genel Kurul'un onayına sunulmak üzere Yönetim Kurulu üyesi olarak seçilmesine;
4. Şirketimizin Yönetim Kurulu görev taksiminin yenilenmesi suretiyle, Yönetim Kurulu üyesi Sn.İsak ANTİKA'nın Şirketimizin Yönetim Kurulu Başkan Vekilli olarak seçilmesine; öncesinde Yönetim Kurulu Başkanvekili olarak görev yapmakta olan Canan ÇELEBİOĞLU'nun görev Ünvanının sadece Yönetim Kurulu Üyesi olarak belirlenmesine,
mevcudun oybirliği ile karar verilmiştir.

Patronlar çalışıyor!

Patronlar çalışıyor!


Türk siyaset, ekonomi ve iş dünyasının önemli isimlerini ağırlayan Uludağ Ekonomi Zirvesi'nde patronlar aralarda iş çalışıyor..
Capital ve Ekonomist Dergileri'nin ortaklaşa düzenlediği ve Bursa Valiliği ev sahipliğinde gerçekleşen 2'nci Uludağ Ekonomi Zirvesi açılış konuşmalarıyla başladı.
Uludağ'daki Grand Yazıcı Otel'de düzenlenen toplantıya patronlar yakın ilgi gösteriyor.
Yoğun geçen toplantı aralarında patronlar boş durmuyor, işlerini takip ediyor.
Toplantı arasında yakaladığımız Ramsey İcra Kurulu Başkanı Hüseyin Doğan, TeknoSa Genel Müdürü Mehmet Nane, LC Waikiki Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük ve Mudo patronu Mustafa Taviloğlu, boş zamanları çalışarak değerlendirdi..

İflas ertelemede kritik yıl: Şirketler iflas edebilir

İflas ertelemede kritik yıl: Şirketler iflas edebilir

2013 yılı kritik. Borca batık durumu devam eden çok sayıda şirket bu yıl iflas edebilir.

2008 yılından bu yana toplam 872 şirket iflas erteleme başvurusunda bulundu. İflas erteleme 5 yıl uzatılabiliyor. Bu nedenle 2013 yılı kritik. Borca batık durumu devam eden çok sayıda şirket bu yıl iflas edebilir. Yeni bir borç yapılandırma yasası gündeme gelebilir…
İFLAS erteletme son beş yılın en moda kavramlarından biri. Bu kavram Türk Ticaret Kanunu’nda hep yar aldı ama Türkiye’nin gündemine asıl olarak 2001 krizinden sonra girdi. Global krizin derinleştiği 2008’den sonra ise adeta patladı. Para dergisi olarak 2008 yılından bu yana konuyu en fazla irdeleyen yayın organı olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kamuoyu, birçok ünlü şirketin iflas erteletme kararı aldırdığı haberini ilk kez Para’da okudu.
Şahinler Holding (iflas ertelemeyi kaldırdı), Goldaş, Meteksan, Göktaş Metal, Baydemirler (Brillant), Neyir Giyim, Mısırlı Çorap, Berk Çorap, Funika Holding, Joy Giyim, vb. Bu liste uzayıp gidiyor…
İflasın ertelenmesi, adından da anlaşılacağı gibi, zora giren şirketlerin kanunlarla korunmasını ve kurtuluş için bir fırsat verilmesini sağlıyor. 2001 ekonomik krizinden önce kanunda yer almasına rağmen pek etkin olmayan bu hukuki sistem, 2002 ve 2003 yılında yapılan düzenlemelerle etkin hale getirilerek, şirketler bir nevi koruma altına alındı. İflasın ertelenmesi müessesesi Türk Ticaret Kanunu’nun 376 ve İcra İflas Kanunu’nun 179A ve 179B maddelerinde düzenleniyor.
KRİTİK YIL GELDİ ÇATTI
Global krizin dünya ekonomilerini derinden etkilediği dönemi Türkiye fazla hasar almadan atlatsa da uluslararası iş yapan birçok şirket yine de zor bir dönem yaşamıştı. İşte bu dönemde zora giren birçok işletme iflasın ertelenmesi talebiyle mahkemelere gitmişti. 2009 yılında yayınladığımız listede iflas erteletme talebiyle mahkemelere giden şirket sayısı 300’ün üzerindeydi. Bunlar içinde 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesinde yer alan dev şirketler de vardı. İflasın ertelenmesi kararı “1 artı 4 yıl” şeklinde uygulanıyor. Mahkeme heyeti, borca batık şirketin sunduğu iyileştirme projelerinin uygulanmasına fırsat vermek için başlangıçta bir yıl süreyle iflasını erteliyor. Yönetime kayyumlar atayarak şirketle ilgili raporlar istiyor. İyileştirme projesi iyi uygulanır ve şirketin kurtulacağına dönük kanaat oluşursa, birer yıllık periyotlar halinde uzatmalar yapılıyor. İlgili yasa bu süreci beş yıl ile sınırlı tutuyor. Beş yılın sonunda şirket mahkeme tarafından sunulan fırsatı değerlendiremez ve borca batıklık durumundan kurtulamaz ise iflasına karar veriliyor.
İşte bu kritik yıl geldi çattı. 2008 yılında müracaat eden şirketler için 2013 yılı kritik bir yıl. Yasaların sağlamış olduğu avantajları doğru kullanarak iyileşme yönünde gelişmeler gösteren firmaların yanında, süreci doğru kullanamayan, hiçbir iyileşme belirtisi gösteremeyen, sadece günlük faaliyetlerini devam ettirmeye çalışan, vergi ve SGK borçları sürekli artan çok sayıda firma var. Bu firmalar hakkında iflas kararı kaçınılmaz olacak.
YENİ BİR “YAKLAŞIM SÜRECİ” MÜMKÜN MÜ?
Sürece olumsuz etki eden iki önemli faktör bulunuyor. Birincisi, erteleme kararı almak amacıyla firmanın iş hacmi ve geçmiş performansıyla örtüşmeyen, şişirilmiş değerlerle hazırlanmış iyileştirme projeleri. İkinci faktör ise, borç yapılandırma anlamında herhangi bir girişimde bulunulmaması. Bu olumsuzlukların doğal sonucu olarak firma hakkında çıkacak olan karar maalesef “iflas” olacak.
İşin uzmanları iflas erteleme kapsamındaki birçok şirketin iflas edeceğini tahmin ediyor. Ancak İstanbul Yaklaşımı veya Anadolu Yaklaşımı adı verilen borç yapılandırmalarının bir benzerinin son kurtuluş yolu olabileceği de vurgulanıyor.
İFLAS ERTELEMENİN KARNESİ
İflasın ertelenmesi taleplerinin yoğun olduğu yılların kapsamlı bir araştırmasını yaptık. Derli toplu resmi bir listeye ulaşamayınca araştırmayı kendi kaynaklarımızla tamamladık. Ticaret Sicil Gazetesi ve günlük gazetelerde çıkan mahkeme ilanlarını günlük olarak taradık. 2008-2012 yılını kapsayan araştırmamızda çok ilginç verilere ulaştık. Çıkan rakamlar ekonomiyle ilgili de ipuçları veriyor.
Global krizin başladığı 2008 yılında 274 şirket, krizin derinleştiği 2009’da ise 394 şirket iflas erteleme istemiş. Global ekonominin yavaş yavaş iyileştiği 2010 yılında müracaat eden şirket sayısı 102 olmuş. Türkiye ekonomisinin tekrar hızlı büyüme sürecine girdiği 2011’de ise 47 şirket bu yola başvurmuş. Büyüme hızının düştüğü 2012 yılında ise sayı tekrar bir parça yükselerek 55’e yükselmiş.
Son beş yıl içinde iflas erteleme başvurusu yapan toplam 872 şirketin 560 tanesi geçen süreçte faaliyetini sağlıklı bir şekilde sürdürmeye devam etti. 248 şirket ise iflas etti. Bu şirketlerin sekiz tanesi yeni sermaye ilaveleri yaparak iflastan çıkmış. İki tanesi ise iflas halinde de çalışmasını sürdürüyor. Şahinler Holding, STFA gibi bu süreci sonuna kadar kullanmadan mali yapılarını düzeltip kendi talepleriyle iflasın ertelenmesini kaldıran şirket sayısı ise 24. (Toplam 872 şirketin tek tek isimleri bizde mevcut. Hepsini sayfalara sığdırmak mümkün olmadığı için detaylı listeyi www.paradergi.com.tradresinden ulaşabilirsiniz.)
ŞİRKETLERİN YÜZDE 62’Sİ İSTANBUL’DA
İflas ertelemenin en çok başvuru yapıldığı il hiç kuşkusuz İstanbul. İflas erteleme başvurusu yapan 872 şirketin 543’ü İstanbul merkezli. İstanbul’u 45 şirket ile Ankara, 35 şirket ile İzmir, 29 şirket ile Konya, 23 şirket ile Mersin, 22 şirket ile Denizli, 18 şirket ile Antalya, 20 şirket ile Kocaeli, 12 şirket ile Kayseri, 9 şirket ile Tekirdağ, 8 şirket ile Düzce, 5 şirket ile Gaziantep izliyor. Araştırmaya göre 81 ilin 49’unda iflas erteleme müracaatı yapılmış.
İNŞAAT İLK SIRADA
İflas ertelemenin sektörel dağılımında da karşımıza ilginç sonuçlar çıkıyor. Ekonominin lokomotif sektörü inşaat 155 firma ile ilk sırada yer alıyor. Fi Yapı ve Ukra İnşaat’ın iflas erteleme kararı aldığı medyada genişçe yar almıştı. İflas ertelemelerdeki inşaat şirketlerinin çoğunu markalı konut sektörüne hizmet veren altyapı (hafriyat, beton, temel, asfalt) firmaları oluşturuyor. Bize gelen bilgiler, markalı konut firmaları ödemeleri geciktirdiği için alt yüklenici firmaların zorlandığı yönünde.
İnşaat sektörünü 141 şirket ile tekstil izliyor. Lokomotif sektörlerden biri olan tekstilin özellikle Avrupa pazarındaki daralmadan ciddi biçimde etkilendiği görülüyor. Son yılların yeni yatırım alanı olan gıda ve tarım sektöründe ise 112 şirket iflas erteleme istemiş. Buradaki örneklerin daha çok yanlış ve plansız yatırımlardan kaynaklandığı görülüyor. Otomotiv sektöründe ise 38 şirket bu yola başvurmuş. Bu şirketlerin tamamı otomotiv yan sanayide. Global krizle daralan otomotiv sektöründen en fazla yan sanayiciler etkilenmiş durumda.
“FİRMALAR SÜRECİ İYİ KULLANAMADI”
İflas erteleme talebinde bulunan firmaların mali yapısının uygunluğunu kontrol eden, iyileştirme projesi hazırlayan ve devam eden süreçte bütçe, nakit akışı ve borç yapılandırma çalışmalarıyla firmalara mali finansal danışmanlık hizmetleri veren TCS Yönetim Danışmanlığı A.Ş yetkilisi Erdoğan Işık, 2013 yılından itibaren firmaları bekleyen tehlikelerin boyutlarına dikkat çekiyor. Bu yıl birçok firmanın iflas ile karşı karşıya kalacağını söyleyen Erdoğan Işık şu değerlendirmeyi yapıyor:
 “Yaşanacak iflasların en büyük nedeni, ihtiyati tedbir veya erteleme kararı ile her şeyin başarıldığı, borçların silindiği, bütün sıkıntıların bittiği düşüncesiyle oldukça rahat hareket edilmesinden kaynaklanıyor. Aslında firma tarafından yapılan talep, iyileştirme projesi kapsamında bir borç ödeme planıdır. Tedbir ya da erteleme kararıyla büyük bir avantaj elde eden çok sayıda firmanın maalesef bu avantajı doğru kullanamadığı görülüyor. Borçlar ödenemediği gibi, yasaların vermiş olduğu koruma ile son yıla kadar borç yapılandırma yönünde herhangi bir olumlu adım da atmadılar. Alacaklarının tahsili yönünde iyi niyetli bir yaklaşım göremeyen alacaklı firmalar, sürenin sonunda ona göre hareket planı oluşturuyor.”
Firmalara iflas erteleme operasyonu kapsamında hizmet veren Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir Orhan Eroğlu da, firmaların yaptığı yanlışlıkları şöyle anlatıyor. İyileştirme projelerinin genellikle firma performanslarının üzerinde olduğunu söyleyen Eroğlu, “Yıllar itibariyle gerçekleşen faaliyet sonuçları ile iyileştirme projesinde belirtilen değerler örtüşmüyor. Yapılan raporlamalarda firmalar bu farklar nedeniyle zor durumda kalıyor. Hatta iyileştirme projesi inandırıcılıktan uzaklaşıyor” diyor. Firmaların alınan koruma kararları nedeniyle fazla rahat davrandıklarını da vurgulayan Eroğlu, “ Bu rahatlığın devam edeceği kanaati de yaygın. Bu bir yanılgı. Firmalar borçların yapılandırılması için daha ilk yıl içersinde mutlaka girişimde bulunmalı. İyileştirme projesini gerçekleştirme şansı olmayan firmalar için borç yapılandırma da bir çare. Bu nedenle, firmalar süreci daha duyarlı ve ciddi ele almalı” diyor.
“KAYYUMLARA ÇOK İŞ DÜŞÜYOR”
İflasın ertelenmesi konusunda deneyimli avukatlar arasında Alparslan Gönültaşı öne çıkıyor. Gönültaşı, müvekkilliğini yaptığı birçok şirket için iflas erteleme kararları aldırmış uzman bir avukat. Kendi deyimiyle, bu konuda henüz bir “yol kazası” yaşamamış. Bunun sebebini, finansman ve hukuki ayakları içine alan bir ekip çalışmasıyla hareket etmelerine bağlıyor. Bugüne kadar 50’ye yakın şirketin iflas erteleme sürecini takip etmiş olan Gönültaşı, iflasın ertelenmesi konusunun zaman zaman sulandırıldığı görüşünde. Gönültaşı, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Bu kavramı, gerçekten kötüye kullanan, hatta ‘bu kadar da olmaz’ dedirtenler ile hakikaten iyi niyetli ve samimiyetle, hakikaten iflas ertelenmesine ihtiyacı olan şirketlerin aynı potada değerlendirilmemesi gerekiyor. Olayın hem borçlu açısından hem de alacaklılar açısından aksayan yönleri söz konusu. Son üç aydır iflas ertelemeleri yeniden hareketlenmeye başladı. Uygulamada bilirkişi raporunu müteakip, ihtiyati tedbir kararından sonraki süreçte özellikle kayyumlara büyük görevler düşüyor. Davacı şirketlerle mahkemeler arasındaki köprüyü, alacaklılarının korunması penceresinden ele alarak hakkaniyetle tesis etmeleri gerekiyor. Uygulamanın en önemli saç ayaklarından olan kayyumların, davacı şirketlere gerekli zamanı ayırarak, çalışmayan ve ıslahı kabil olmayan şirketleri net bir şekilde belirleyip,tefrik ederek alacalıları da mağdur etmemeleri gerekiyor.”
“YOĞUN İFLASLAR BEKLENMİYOR”
İflas erteleme kararları en fazla bankacıların başını ağrıtıyor, çünkü bu kararı aldıran şirketlere alacak takibi yapılamıyor. Dolayısıyla kredi borçları, vadesi gelmiş bile olsa tahsil edilemiyor. Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Adnan Memiş, iflas erteleme konusunda uzman bankacılardan biri. 33 yıllık bankacı Memiş’in adını “İstanbul Yaklaşımı” olarak bilinen borç yapılandırma projesinden hatırlanıyor.
Bankacılık geçmişinin 25 yılını sorunlu kredilerle uğraşarak geçiren Memiş, iflas erteleme konusunun sulandırıldığı görüşünde. Doğru kullanılması halinde faydalı bir yöntem olabileceğini söyleyen Memiş, “Şirketlerin alacaklı tarafları asıl olarak mali sektör. Sonra kamu ve piyasa geliyor. Ancak tahsilat sıralamasında öncelik kamunun. Borçların yeniden yapılandırması konusunda bankalarla kamu ortak hareket kabiliyeti geliştirmeli” diyor. İflas ertelemelerle ilgili kritik döneme girildiğini söyleyen Memiş, “Birçok şirket için bu yıl karar yılı olabilir. Ancak ben yine de kötümser değilim. Dikkatli olmak lazım, ama yangın yeri gibi bir durum da yok. İflaslar olabilir, ancak yoğun iflas beklemiyorum” diyor. Adnan Memiş, mali sektörün önceliğinin şirketi kurtarmak olduğunu vurgulayarak, “Bankalar iyi niyetli müşterilerinin her zaman yanındadır. Şirketlerin yaşaması için de her türlü yardımı yapıyor. İyi niyetli olmayan, mal kaçıran şirketler için aynı iyi niyet gösterilmesi beklenmemeli” diyor.
Prof. Dr. Oğuz ATALAY / Medeni Usûl ve İcra-İflâs Hukuku Anabilim Dalı Başkanı
“Yeni bir İstanbul yaklaşımına ihtiyaç var”
İflasın ertelenmesi sürecinde kritik bir döneme gelindi. Manzara hiç iç açıcı değil. Birçok iflas erteleme dosyası iflasla sonuçlanır. Görüntü o yönde… Şirketler mahkemelere ciddi projeler sunuyor. Ancak bu projeler uygulanmıyor. Eski alışkanlıklarından vazgeçmiyorlar. Dolayısıyla da başarılı olamıyorlar. Şirket yöneticileri genelde ödeme yapmama üzerine kafa yoruyor. Bu durumda işletme sermayeleri yetersiz kalıyor. Diğer şirketler iflas erteleme kapsamındaki şirketlerle nakit çalışmayı tercih ediyor. Şirketler bu mantıkla yol alamıyor. Bu yolun sonu uçurum, iflas… Zincirleme iflaslar olabilir. Bu kapsamda olmayan şirketler de alacakları dolayısıyla riske girebilir. Bu noktada İstanbul Yaklaşımı benzeri bir yeniden borç yapılandırma süreci şirketler için yeni bir çıkış kapısı olabilir. Bunu KOBİ’leri kapsayacak şekilde yapmak lazım. Patronu değil, işletmeyi kurtaracak bir formül geliştirilmeli. Borçlu ve alacaklı tarafların uzlaşmasını hedef alan bir yaklaşım olmalı.
Erdoğan IŞIK / TCS Yönetim Danışmanlığı A.Ş Yetkilisi
“Ağır cezalık olmayın!”
Erteleme sürecinin tamamını kullanan firmalar hakkında bundan sonra mali tablolarına göre nihai kararlar verilecek. Eğer borca batıklıktan çıkılmış ise erteleme kararları kaldırılacak, hala borca batık durumda ise iflas kararı verilecek. İflas kararı ile firmanın faaliyeti sona erecek ve İflas Masası’na devredilecek. Borca batıklıktan çıkarak erteleme kararı kaldırılan firmalardan borçlarını ödeyememiş ama yapılandırmış olanlar faaliyetlerine devam edecek. Borçlarını ödeyememiş ve ayni zamanda yapılandırma yapmamış veya kısmen yapmış olan firmalar ise, haciz yoluyla tüm varlıklarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacak. Böyle bir sonuçta firma yetkililerini oldukça önemli başka bir tehlike daha bekliyor. Bilindiği gibi iflas kararı verilen firmalar İflas Masası’na devrolur ve son üç yıllık kayıtları incelenir. Normal iflas şartlarının dışında başka bulgulara rastlanıldığı takdirde, bu kez “hileli iflas” kapsamında işlem yapılarak firma yetkilileri hakkında hapis cezası istemiyle Ağır Ceza Mahkemelerinde dava açılır. Sürecin başından itibaren tecrübeli mali ve hukuk danışmanları ile iyi bir ekip oluşturmuş, bütçe ve nakit akım tabloları hazırlayarak yol haritasını çizen ve mali disiplini sağlayan firmalar başarılı oluyor. Erteleme kararı almış veya almayı düşünen firmalara şunu öneriyoruz. “İşin hukuki ve mali boyutu ayrı ayrı çok önemli olup, her iki taraf bir bütünün iki parçasıdır. Gerçekleşebilir mali tablolar yardımıyla süreçle ilgili mutlaka en az iki üç alternatif plan oluşturmalı. Elde edilen sonuçlara göre uygun olan plan yürütülmeli. Ve erteleme süresinin başlarında alacaklı firmalarla mutlaka masaya oturulmalı.
Tanıl KÜÇÜK / İstanbul Sanayi Odası Başkanı
 “İflasların artması şaşırtıcı olmaz”
2001 krizi ertesinde Türkiye ekonomisinde makro ekonomik anlamda olumlu gelişmeler yaşanırken, sanayimizin rekabet gücü ile ilgili konularda yeterince hızlı adımlar atılamadı. Rekabet gücündeki sorunlara bir de TL’deki aşırı değerlenmenin eklenmesiyle sanayimizin rekabet gücü zarar gördü. Tam rekabet gücü ile ilgili adımlara sıra geldiği noktada da küresel kriz patlak verdi. 2008 ve akabinde 2009, küresel krizin olumsuz etkileri altında geçen iki yıldı. Dış talebin de büyük yara aldığı küresel krizden sanayimiz çok olumsuz etkilendi. Böyle bir ekonomik arka plan ve giderek sertleşen küresel rekabet şartlarını düşündüğümüzde iflasların artması çok şaşırtıcı değil. Yıllardır dile getirmeye çalıştığımız üzere sanayi kuruluşlarımız gerçekten zor koşullarda rekabet ediyor. Nitekim bu zorluk makro verilere de yansıyor.
İl bazında ilk 10 sıra   
   
 İller Şirket sayısı
 İstanbul 543
 Ankara 45
 İzmir  35
 Konya  29
 Mersin 23
 Denizli 22
 Antalya 18
 Kocaeli 20
 Kayseri 12
 Tekirdağ 9
   
Sektörlere göre dağılım    
   
 Sektör  Sayı
 İnşaat 155
 Tekstil 141
 Gıda - Tarım  112
 Madeni mamuller 39
 Otomotiv  38
 Makine - Ekipman  34
 Nakliye-Taşımacılık  32
 Matbaa-Yayıncılık  31
 Turizm-Otelcilik  25
 Sağlık  19
 Akaryakıt-Petrol  16
 Mobilya  15
 Holding  10
 Diğer Sektörler toplamı  205
 Toplam  872
İdriz Çokal/Para Dergisi