12 Mayıs 2016 Perşembe

YENİDEN BAŞLA

            
Herkesten ve herşeyden bıkmış olsan bile,
Kendini yorgun hissetsen bile,
Başarı senden kaçsa bile,
Bir hata sana zarar verse bile,
Çok sevsende sevilmediğini bilsen bile,
Hatta hıyanet sana acı verse bile,
Dostların seni terk etse bile,
Bir hayal yok olsa bile,
Gözyaşları gözlerini yaksa bile,
Kimse gayretini fark etmese bile,
Nankörlük ödülün olsa bile,
Anlayışsızlık seni gülmekten alıkoysa bile,
Güvendiğin dağlara kar yağsa bile,
Ve hatta hersey, hiçbirsey olsa bile,
Vazgeçme.....
YENİDEN BAŞLA....


9 Mayıs 2016 Pazartesi

HALKLA İLİŞKİLERDE UYULMASI GEREKEN KURALLAR



1-      Halkı anlamak için kişisel ilişki ilk koşuldur. Masa başında oturmakla kamuoyu veya ilgilendiğiniz kitleyi anlayamazsınız.

2-      Müşterilerin hiçbir mantığa dayanmayan kendini beğenmişlikleri olayların gidişini sık-sık etkiler. Protokol ve müşterilerin istekleri konusunda uyanık olmak gerekir. Davranışlar ve biçimselliğe uyma, kişiler arası  ilişkilerde önemli rol oynar.

3-      Hangi kitle ile uğraşacaksanız, onu iyice incelemeli ve anlamaya çalışmalısınız. Kendinizi onların yerine koymaya çaba harcamanız gereklidir.

4-      Hedef kitleyi iyice inceledikten sonra, onu daha ayrıntılı sonuçlarıyla birlikte düşününüz.

5-      Müşterilerinizle ustaca ilişki kurunuz.Duygularınızın kararlarınızı etkilemesine izin vermeyiniz.

6-      Olanak olduğu sürece kişisel ziyaretleri telefon konuşmalarına yeğ tutunuz.

7-      Halkla ilişkiler çabası, dolaysız olarak meydana gelmeli ve yaratılan etkiye göre değerlendirilmelidir.

8-      İnsanlar çok fazla şey bekledikleri zaman, gerçekler karşısında daha çabuk hayal kırıklığına uğrarlar. Bir başka değimle, müşteriyle ilişkilerde ölçülü olmak gerekir.

9-      Sözcüklerin arkasındaki anlamları dikkatle düşünmek çok önemlidir.

10-  Önceden yazılı izin almaksızın hiç kimsenin yazı ve sözlerini kullanmayınız.

11-  İyi niyet asla kendi başına bir amaç olarak düşünülemez.


EDWARD BERNAYS ( KAMUOYU OLUŞTURMA MÜHENDİSİ)

2 Mayıs 2016 Pazartesi

BAŞARININ SIRRI NEDİR.?


Evet, başarının sırrı vardır. Hem de herkesin kolaylıkla görebileceği bir sır. Bunun sır olması, ‘ kişiye özel ’ olmasındandır.
Başarı hangi alanda olursa olsun, kim tarafından istenirse istensin birbirini izleyen bir dizi ‘ düşünsel –duygusal-sosyal yoğunlaşma’ halkalarından oluşan bir zincirdir. Hiç unutmamak gerekir ki, ‘bir zincir, en zayıf halkası kadar sağlamdır’.  Onun içinde bu altı halkadan oluşan zincirin bizi başarıya nasıl ulaştıracağını anlayacağız.
Yola çıkarken öncelikle bir hedefimizin olması gerekir…
Birinci adım: Güçlü bir istekle hedefimize yönelmek.
İkinci adım: Hedefe ulaşmak için gerekli donanımı kullanmak.
Üçüncü adım: Kazandığımız donanımı gereken zaman ve yerde en üst etkinlikte kullanmak.
Dördüncü adım: Ne yaptığımızı, ne yapmadığımızı ölçerek kavramak.Yani ölçeklenebilir hedefler öngörmemiz gerekir.
Beşinci adım: Zamanında ve yerinde gerekli düzeltme ve eklemeleri yapabilmek.
Altıncı adım: Mazeret bulmadan şimdi harekete geçmek.
Sonuçta sizinde gördüğünüz gibi başarılı olmak için sihirli bir değneğe ihtiyacımız yok,eskilerin dediği gibi”Başlamak bitirmenin yarısıdır”.
Başarı herkes için görecelidir;Kimi çok parayı kimi kariyeri kimileri ise başka şeyleri başarı olarak adlandırır.



DAVRANIŞLARIMIZ NASIL OLUŞUR?


Davranışlarımızın iki önemli unsuru vardır; Bilişsel ve duygusal.
Bilişsel unsur, bir konu hakkında bildiklerimizden oluşur. Duygusal unsur ise, bir konu hakkında hissettiklerimizden oluşur.
 Davranışlarımız, bu her iki unsur üzerinde geliştiği için, ikisinin de önemi vardır. Örneğin, ‘internetten bilgi almak’ konusunda, bildiklerim ‘bu konunun hızlı ve her yere ulaşan bilgi alma yolu’ olarak olumludur. Ancak, hissettiklerim, ‘ya yapamazsam?’ biçiminde bir korku olursa, internet konusunda isteksiz bir davranış ortaya çıkar. Bu davranış, özellikle eski alışkanlıklarını bırakıp yeni alışkanlıklar kazanmak zorunda kalan eski kuşaklar için söz konusu olmuş, buna karşı önlemler aranmıştır.
Beslenme biçiminde diyet yapan birisi için şöyle bir davranış örneği verilebilir: ‘Şimdi şu yiyecekleri yememem gerekiyor, bunlar diyet listemde yok’. Ama, aynı zamanda ‘canım da şunları yemeyi çok istiyor’ gibi güçlü bir istek duyabilir. Bu durumda ortaya ya ‘ biraz yersem bir şey olmaz’ gibi ortalama bir davranış çıkar, ya da ‘ bu isteğimi bastırıp diyetimi sürdüreyim’ diyen bir kaçınma davranışı görülür. Onun için de, ‘çok istekle yaptığımız’, ‘isteksiz yaptığımız’, ‘yapmaktan kaçındığımız’ davranışlarda ‘bilişsel ayağımız’ ile ‘duygusal ayağımız’ ın neler söylediğine kulak verirsek, ayaklarımızın uyumunu ya da uyumsuzluğunu daha iyi anlarız.