Rapor, Gümrük birliğinin ekonomik etkileri, revize edilerek güncellenmesi ve sorunların çözümü konularını bir paket kapsamında ele alarak, iki tarafın da görüşlerini dikkate alan, bütüncül bir yaklaşım sunmaktadır. Raporda Dünya Bankası’nın Türkiye’nin üzerinde durduğu taşıma kotaları, vizeler ve STA’lar gibi gümrük birliği ile ilgili sorunları komple dikkate alması ve bunlara çözümler üretmesi bizce son derece olumludur. Rapor bu haliyle AB tarafındanda özümsenirse ne mutlu… Türkiye’nin ve Avrupa Birliği’nin ekonomi yapıları ve ticaret politikalarında önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Nitekim bu süre zarfında, tarafların ekonomik yapılarıyla birlikte ticari çıkarları da değişime uğramıştır. Gümrük Birliği’nin kapsamının belirlendiği dönemde, Türkiye henüz gelişmekte olan bir ülkeyken, günümüzde Avrupa’nın altıncı ve dünyanın on altıncı en büyük ekonomisine sahip bir konuma yükselmeyi başarmıştır. Avrupa Birliği’nin geçtiğimiz yıllarda üçüncü ülkeler ile imzaladığı ve hâlihazırda müzakere yürüttüğü serbest ticaret anlaşmalarının kapsamı sanayi ürünleri ile sınırlı kalmayıp tarım, hizmet, yatırım, kamu alımları ve fikri mülkiyet hakları gibi birçok alanlara uzanmaktadır. Bu bağlamda, Gümrük Birliği’nin kapsamı dışında tutulan hizmet ve temel tarım sektörlerinin kapsama dâhil edilmeleri imkânının etki analizleri yapılması yoluyla değerlendirilmesi yerinde olacaktır. AB ile gümrük birliği ve vize gibi sorunların esas çözümü katılım müzakerelerinin hızla nihai hedefe doğru ilerlemesine bağlıdır. Dolayısıyla gümrük birliğinin revize edilmesi, tam üyelik müzakerelerinin yerini alacak alternatif bir süreci başlatmamalıdır. Amaç tam üyelik müzakereleri sonuçlanana kadar gümrük birliğinin Ortaklık ilişkisi çerçevesinde öngörülmüş olan tüm potansiyelinin hayata geçirilmesi ve yaşanan sorunların vakit kaybetmeden çözüme ulaştırılmasıdır. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki Gümrük Birliği, salt bir ekonomik entegrasyon modeli olmanın ötesinde bir anlama sahiptir. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile bütünleşme hedefine yönelik ortaklık ilişkisinin önemli bir aşamasını ve temel amacını oluşturmaktadır. Ortaklık Anlaşması’nın 28. Maddesi ise Türkiye’nin o zamanki adıyla AET’ye tam üyelik olasılığını öngörüyordu. O günden bu yana, AB’ne birçok ülke katılmış ancak Türkiye’nin AB üyeliği gerçekleşememiştir. Gümrük birliğinin gerek ticaret hacmi, ihraç mallarının çeşidi ve kalitesi ve rekabet gücü açısından Türkiye ekonomisine önemli faydalar sağladığı aşikardır. Ancak gümrük birliğindeki asimetrik durum, yani AB’nin kural koyucu, Türkiye’nin de uygulayıcı olması sorunlar ortaya çıkarmıştır. Bu da yıllar boyunca Türkiye’nin hem taviz hem de mali kayıplar vermesine yol açmıştır.AB içinde oluşan yeni durumlar ve AB’nin bazı ülkelerle yapmak istediği STA’lar Türkiye’nin sorunlarını arttırmaktadır. Türkiye AB’nin ortak ticaret politikası (OTP) ve ortak gümrük tarifesini uygulamak durumundadır. Buna mukabil tam üye olmadığı için, OTP’nin politika oluşturma ve karar alma sürecinde yer alamamaktadır. Bu da Türkiye’nin aleyhine asimetrik bir durum oluşturmaktadır. Bu durumun önlenebilmesi için, Avrupa Birliği STA müzakere ettiğinde, Türkiye de aynı zamanda müzakerelere başlamalı ve iki anlaşma eş zamanlı olarak yürürlüğe girmelidir. AB’nin imzaladığı anlaşmalarda “Turkey clause”adıyla geçen maddeye bağlayıcı nitelik kazandırılmalıdır. Tabiatıyla en ideal çözüm ise, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan müzakere sürecini en kısa zamanda tamamlayıp, Avrupa Birliği’nin ticaret anlaşmalarındaki müzakere ve karar alma süreçlerine dâhil edilmesidir. Diğer bir sorun alanı ise vizedir. Malların serbest dolaşımı imkânını sağlayan, ticari münasebetlerde bu denli gelişmeye vesile olan gümrük birliğinin, aynı serbestliği bu malları üreten, imal eden ve pazarlamaya çalışan insanlara sağlamaması gümrük birliğinin ruhuna da aykırı bir durum teşkil etmektedir. Bu bağlamda başta biz iş adamları olmak üzere, Türk vatandaşlarına uygulanan vize prosedürleri, Türk kamyonlarına yönelik getirilen kotalar ve Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin ticari çıkarlarını göz önünde tutmadan üçüncü ülkeler ile müzakere ettiği ve imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları Türkiye’yi haksız rekabetle karşı karşıya bırakmaktadır. Bu husus, Dünya Bankası’nın raporunda da belirtilmiş ve Gümrük Birliği çerçevesinde Türkiye ve AB arasında malların serbest dolaşım ilkesine aykırı olduğu vurgulanmıştır. Bu şekliyle, vizeler, esasında ticarette tarife dışı engel oluşturmaktadır. Şimdi ise, Avrupa Birliği ile Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte uzun yıllardır devam eden ve Ortaklık Anlaşması ve Katma Protokol hükümlerine aykırı düşen bu haksız ve meşakkatli uygulamaların bitirilebileceği yeni bir süreç başlamıştır. Bunun yanında, 2 hafta kadar önce Berlin Yüksek İdare Mahkemesinin kararı da 2009’daki ABAD kararından sonra Türkiye’nin ortaklık hukuku çerçevesindeki hakları açısından oldukça önemlidir ve süreci destekleyici mahiyettedir. Dünya Bankası raporunda ele alınan yaklaşım ile sorunlar Avrupalı ve Türk yetkililer önünde bir kez daha gözler önüne serilmiş olup, farkındalığın artırılması amaçlanmıştır. Umarım,Hükümet AB ile yürütülen süreçte samimiyetle ilerlemeye devam eder.Çünkü,yaklaşık son 1-2 senedir ciddi anlamda bir girişim yok.AB tarafından da fazla bir çaba yok
http://www.egehabercisi.com/makale/muzaffer-donmez/dunya-bankasi-gumruk-birligi-raporu-hakkinda-grus-ve-temenniler/127.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder