7 Temmuz 2012 Cumartesi

Asya, Avrupa'daki krize ne kadar hazır?

Evrim KÜÇÜK
DIŞ HABERLER

Asya, 2008-2009 krizinde ciddi bir darbe almıştı. Küresel ticaretin 1930'lardan bu yana gördüğü en büyük sarsıntı nedeniyle bölgede ekonomi büyük yara almıştı. Ancak, modern zamanların en büyük resesyonuna sürüklenen Japonya dışında kalan Asya ülkeleri, bu olağanüstü zor şartlardan güçlenerek çıkmayı başardı. Şimdi ise Asya dört yıldan daha az bir zamanda ikinci kez büyük bir dış şokla karşı karşıya. Bu kez borç krizinin vurduğu Avrupa krizin kaynağı. Ve Avrupa ile kurduğu büyük ticari ve finansal bağlar Asya'nın Avrupa'daki borç salgınını karşısında gücünü zayıflatıyor.

Avrupa'daki banka ve kamu borcu krizinin küresel ekonomi için doğurduğu belirsizlikler derinleşirken, krizin Asya'ya bulaşmasından endişe duyuluyor. Avrupa'da euro krizinin ve resesyon korkularının dirildiği, Amerikan ekonomisinin zayıf büyüdüğü ortamda Asya'nın yeni bir küresel ekonomik krize dayanıp dayanamayacağı büyük bir tartışma konusu. Asya ülkelerin geçmişe kıyasla çok daha fazla direnç kazandıklarını vurgulayan analistler, birçoğunda kamu borcunun düşük seviyelerde olduğunu, makroekonominin daha iyi yönetildiğini ve sonuçta büyümedeki yavaşlamayı telafi etmek için kamu harcaması veya para politikası araçlarını devreye alabilecek güçlü bir konumda olduklarını belirtiyorlar.
Ancak Euro Bölgesi'ndeki borç krizinin kısa dönemde hızlı büyüyen ekonomileri ciddi boyutlarda etkileyebileceğine dikkat çekiliyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) politika belirleyicilerin hızlı ve doğru adımlar atmamaları halinde Avrupa'daki borç krizinin Asya'nın ihracatına zarar vereceğini ve bölgeye "sıcak para" göndererek küresel ticareti olumsuz etkileyebileceği uyarısı yapıyor. Dünya Bankası da özellikle Doğu Asya'nın euro krizine karşı savunmasız olduğunu belirtiyor. Tüm dünyanın olduğu gibi Asya'nın da Avrupa'dan yayılan negatif şoklara karşı kırılganlaşabileceğini kaydeden Dünya Bankası, özellikle Avrupa'da büyümenin tahminlerin üzerinde yavaşlaması halinde Asya için tehlike çanlarının çalmaya başlayacağı uyarısında bulunuyor.

ASYA BANKALARI KREDİ ŞOKUNA GİREBİLİR
Avrupa ile ticari ve finansal bağları Asya'yı Euro Bölgesi'ndeki hastalığın bulaşmasına karşı daha açık hale getiriyor. Özellikle finansal açıdan bakıldığında, Avrupa'nın bankacılık sistemindeki sorunların taşıdığı risklerin hafife alınmaması gerek. Sermaye piyasalarını çok da gelişmediği göz önüne alındığında, alternatif bir kredi kapısı olarak Avrupa bankalarından gerçekleştirilen fonlamanın Asya için hayati önemde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Asya Kalkınma Bankası, Avrupalı bankaların gelişmekte olan Asya'daki toplam yerel kredi talebinin yüzde 9'unu fonladığı tahmininde bulunuyor. Bu oran, ABD'deki bankaların sağladığı fonun üç katı. Avrupalı bankaların, bölgenin iki önemli finans merkezi Singapur ve Hong Kong'daki rolü çok önem taşıyor. Bu da, Asya'nın off-shore bir bankacılık kriz karşısında, Amerikan bankacılık sistemini çökme noktasına getiren 2008'deki Lehman Brothers'ın iflası sonrası yaşanan krizden daha büyük risk altında olduğunu gösteriyor. Avrupa bankaları Asya ekonomilerine kredi akışında önemli bir rol oynuyor. Avrupa'da bankacılık sisteminin tehlike altına girmesi bu sebepten ötürü Asya bankaları için şok yaratabilir. Avustralya, Hong Kong, Güney Kore, Yeni Zelanda, Singapur, Tayvan Avrupa'dan en fazla kredi çeken ekonomiler. Çin, Hindistan ve ASEAN ülkelerinin kredi kullanımı ise daha az.

ÇİN MERKEZLİ ARZ ZİNCİRİ TİCARİ RİSKLERİ ARTIRIYOR
Ticari bağların taşıyacağı sorunlar da göz ardı edilemeyecek kadar büyük. Geçmişte ABD, Asya'nın dış talebinin en büyük kaynağı idi. Fakat son 10 yıl içinde bu durum değişti, Çin'in baş döndüren büyümesinin etkisiyle bölge ABD'den Çin merkezli ihracat artışına doğru kaydı. 1998-99 döneminde yüzde 34 civarında gerçekleşen gelişmekte olan Asya'nın toplam ihracatı içindeki ABD ve Avrupa'nın payı, 2010'da yüzde 24'e indi. Aynı dönem içinde Asya'nın kendi bölgesi içindeki ihracata bağımlılığı arttı ve toplam ihracat içindeki payı yüzde 36'dan yüzde 44'e yükseldi. Ancak Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından yapılan bir araştırma gösterdi ki, bölgedeki ticari akışın yüzde 60-65'i 'ara mallar' yani Kore, Tayvan gibi ülkelerde üretilip, Çin'de montajı yapılıp tam ürün olarak Batı'ya sevkıyatı yapılan ürünler olarak sınıflandırılabilecek nitelikte. Avrupa ve ABD'nin Çin'in bitmiş ürün ihracatında hala en büyük paya sahip olması nedeniyle Asya'nın Çin merkezli arz zincirinin, gelişmiş ülkelerdeki iniş-çıkışların yarattığı türbülanstan kaçması pek de kolay değil. Çin'de ise Batı'daki krizin de etkisiyle ekonomik yavaşlama başladı bile. Analistlere göre eğer Çin giderse, Çin ile bütünleşen Asya da gider...
İyi haber ise, 2008 ve 2009 yıllarına göre kriz daha iyi idare ediliyor. O yıllarda Çin'in ihracatındaki patlama bir an da sönüvermişti. Temmuz 2008'de yıllık bazda yüzde 26 artış gösteren Çin'in ihracatı Şubat 2009'da yüzde 27 gerilemişti. Bu kez ise, 2011'de yüzde 20 olan ihracat artışı, Nisan 2012 itibariyle yüzde 5'e gerilemiş durumda. Bu tabiki önemli bir düşüş ama 2009'da yaşanan sert gerilemeyle kıyaslanabilecek bir rakam değil.

SİNGAPUR EN BÜYÜK DARBEYİ ALACAK ÜLKE
Peki eğer Avrupa'nın krizi derinleşir ve Asya'ya bulaşırsa ne olur? İsviçreli bankacılık grubu Credit Suisse'in hazırladığı bir rapora göre, Avrupa büyük bir krize girerse Asya'da en büyük darbeyi Singapur alır. Bu ülke Avrupa'ya birçok koldan bağlı; Euro Bölgesi bankalarının Asya ekonomilerinin banka kredilerinde en fazla paya sahip olduğu ülke Singapur. Ayrıca Euro Bölgesi, Singapur'un gayrisafi yurtiçi hısalasının (GSYH) yüzde 12'sini oluşturuyor. Ülkenin Avrupa bankalarındaki risklerin büyüklüğü ise GSYH'sinin yüzde 80'i civarında.
Avrupa'nın sorunlarının büyümesinin olumsuz etkileyeceği diğer ülkeler ise Avrupa ile ticarete fazlasıyla bağımlı olan Hong Kong, Güney Kore, Japonya, Tayvan, Tayland ve Malezya. Güney Kore'nin otomobil ve akıllı telefon gibi ürünlerin ihracatından elde ettiği gelir GSYH'nin yarısını oluştururken, Tayvan'ın ekonomik aktivitesinin yüzde 70'ini oluşturuyor.

Avrupa'daki krize tutulma risk yüksek olduğu görülen Asya, böyle bir olasılığa ne kadar hazırlıklı? Risklerin en yüksek olduğu ekonomilerinin bazıları krizle mücadele edecek cephaneye sahip. Örneğin Hong Kong ve Singapur'un kasası dolu. Diğer bazı ülkeler de 2008'den bu yana tedbir almaya devam ediyor. Son ekonomik krizde parası yüzde 50 değer kaybeden Güney Kore'nin artık daha fazla rezervi var, bankacılık sisteminin kısa vadeli fonlara bağımlılığı da azalmış durumda. Tayland, ihracattaki düşüşe karşı iç talebi canlandırmak amacıyla asgari ücretleri artırdı. Bazı ülkelerin seçenekleri ise kısıtlı. Mesela ultra düşük faiz politikası izleyen ve borcu GSYH'nin yüzde 200'ünü aşan Japonya'nın kriz anında ekonomisine teşvik sağlama olanağı sınırlı. Hindistan da 2008 yılına oranla daha kırılgan. Cari açığı daha büyük, devlet borcu daha yüksek, yavaşlayan ekonomi ve artan enflasyonla boğuşuyor. Vietnam da yavaşlayan bir ekonomi ile savaşıyor. Çin'e gelince, teşvik vermek yerine daha yavaş ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme elde etme çabası içinde. Eğer Çin teşvik kapılarını açmazsa, bu komşularının ekonomisi için çok da iyi haber olmayabilir. Ancak uzmanlar, 'Asya'nın Avrupa'daki çalkantılara karşı iyi konumlandığını ve Avrupa'nın resesyonu ılımlı bir şekilde atlatması halinde Asya'nın yürümeye devam edeceğini' ekliyor.

ASYA'DA İŞ DÜNYASININ MORALİ BOZULMAYA BAŞLADI
Yine de Avrupa'daki ciddi bir karmaşanın Asya ülkelerinden ihracat talebini olumsuz etkileyebileceği ve bölgenin ekonomik büyümesinin ciddi bir hasar alabileceği uyarıları dikkate alınıyor. Analistlerin yaptığı bu tip uyarılar artarken, Asya'da iş dünyasında da moraller bozuluyor. Thomson Reuters/INSEAD Asya İş Dünyası Görünümü Anketi'ne (RASCI) göre, kıtanın en büyük şirketleri kendi sektörleri hakkında yılın ilk çeyreğine kıyasla daha karamsar düşünüyor. RASCI, haziran ayında geriledi ve mart ayındaki 74 puan seviyesinden 69 puana indi.

Asya'daki ülke bazında yapılan değerlendirmeler özellikle Avustralya ve Tayvan'da beklentilerin zayıfladığına işaret ediyor. Avustralyalı şirketler, 2011'in üçüncü çeyreğinden bu yana en mutsuz dönemini yaşıyor. Küresel ekonomik belirsizlik iyimserliğin ortadan kalkmasının en büyük nedeni. Çin'deki yavaşlama ülkedeki şirketlerin anketlerde verdiği sonuçlara da yansımış durumda. Çinli şirketler, Reuters'in bu anketi yapmaya başladığı 2009 yılından bu yana en kötümser cevapları verdi. Maliyet artışlarının rahatsız ettiği Çinli şirketlerde çalışan sayısını azaldığını rapor edenler, müşterilerden yapılan tahsilatların ertelenmesinden şikayet edenler var. Asya'nın üçüncü büyük ekonomisi Hindistan'da GSYH artış hızının son dokuz yılın en düşük seviyesine inmesi, ülkenin parasının giderek zayıflıyor olması iş dünyasına olumsuz yansıyor. Ekonomik belirsizlik, artan maliyetler ve regülasyonlarla ilgili sıkıntılar, Hindistan iş dünyasının karşı karşıya kaldığı risk listesinin en üstünde. Olumsuz havanın arttığı ülkelerden bir diğeri Tayvan. Pegatron ve Acer gibi teknoloji şirketlerinin katılımıyla yapılan anketler, Tayvan'da iş dünyasının yılın ilk çeyreğine göre cesaretlerinin kırıldığını ve ekonomik belirsizliklerin Tayvan iş dünyası tarafından önemli bir engel olarak görüldüğünü ortaya koyuyor. Güney Kore'de ise iyimserlik biraz artıyor gibi. Daewoo Shipbuilding, Hyundai Heavy ve LG Display gibi büyük şirketlerin görüşlerinin alındığı ankete göre Güney Koreli şirketler, ekonomik ortamda küçük çaplı bir iyileşme bekliyor ve en büyük risk olarak küresel ekonomik yavaşlama ve döviz kurunda oynaklığı görüyor. Filipinler, Endonezya, Singapur, Malezya'da ise ekonomik beklentiler Asya'nın geri kalanına nazaran daha iyi.

Anket kapsamında birçok sektörün geleceği ilişkin beklentileri ise şöyle:
HAVAYOLLARI: DAHA İYİMSER
Havayolu şirketlerinin en önemli sorunlarından biri olan yüksek petrol fiyatlarında yaşanan gerileme, sektörü biraz rahatlattı. Beş katılımcıdan üçü pozitif görüş bildirirken, ikisi nötr olmayı tercih etti. Bir önceki üç aylık dönemde bir şirket negatif olduğunu bildirmişti. Ancak yakıt fiyatları sektörün en önündeki en önemli risk olarak görülmeye devam ediyor.

OTOMOTİV: NÖTR
Ankete katılan dokuz şirketten altısı, ilk çeyrekteki duruşlarını koruduklarını belirtirken, üç tanesi daha iyimser olduğunu belirtti. Önceki çeyrekte üç şirket nötr olduğunu bildirirken, iki şirket pozitif beklentilere sahip olduğunu ifade etmişti. Sektördeki yetkililer, yavaşlayan ekonomik büyümenin otomobil satışlarını vurmasından endişe duyuyordu. Ankete katılan şirketler arasında Endonezya'daki Astra International da bulunuyor.

İNŞAAT: DAHA AZ İYİMSER
Sadece beş şirketten ikisinin olumlu konuştuğu sektörde moraller bozuk gibi görünüyor. İki şirket, durumu nötr olarak değerlendirirken, bir şirket sektörde işlerin kötüye gittiğini söylüyor. Artan maliyetler ve küresel ekonomik belirsizlik karlılığı ve inşaat talebini baltalarken, müteahhitlerin en büyük derdi olmaya devam ediyor.

FİNANS: İYİMSERLİK AZALIYOR
Asya'daki bankacılar ve sigortacılar da tablonun biraz bozulduğunu düşünüyor. Yılın ilk çeyreğindeki ankette yedi olumlu, altı nötr yanıtı veren finans sektöründen 30 şirketin katıldığın ikinci çeyrekteki ankette, beklentilerini koruyanların sayısı 16 olurken, pozitif olduğunu bildirenlerin sayısı 12. İyimserlik oranı en yüksek bankalar Endonezya'da. Bu ülkeyi Filipinler izliyor. Sektörde en büyük risk olarak küresel ekonomideki sorunlar gösteriliyor.

GIDA: DAHA POZİTİF
Yiyecek-içecek şirketleri yılın ilk üç ayına göre daha güçlü bir ikinci çeyrek geçirdiğini bildirdi. 16 katılımcı şirketten 10'u sektörde pozitif bir hava olduğunu belirtti, geri kalanı ise yılın ilk çeyreğine göre sektörün görünümünde bir değişim yaşanmadığını dile getirdi. Sektörde en iyimser ülke Filipinler oldu. Bu ülkeyi Endonezya takip ediyor. Anket sonuçları, sektörde en büyük risk olarak artan maliyetlerin görüldüğünü ortaya koydu.

İLAÇ: DAHA OLUMLU
Sektörden altı şirketin görüşleri alındı. Başta Endonezyalı firmalar olmak üzere Asya'daki ilaç üreticileri sektörün görünümünü pozitif olarak değerlendirirken, en büyük endişelerinin küresel ekonomideki gidiş hat ve maliyetlerdeki artış olduğunu söylediler.

GAYRİMENKUL: BEKLENTİLER DEĞİŞMEDİ
Bu sektörde gözler Çin'in üzerinde. Çin'in önde gelen 70 kentinin 43'ünde yeni konut fiyatları düşüş gösterdi ve ortalama konut fiyatları mayıs ayında hafif bir hız ile geriledi. Ankete katılan iki Çinli firma, dünyanın ikinci büyük ekonomisinde beklenilenden daha hızlı yavaşlama nedeniyle pozitif bakamadıklarını ancak yılın ilk çeyreğine göre beklentilerinin değişmediğini söyledi. Çin'de hükümetin ekonomiyi soğutmak için aldığı tedbirlerin gayrimenkul satışlarını yavaşlatması da sektörde iyimser beklentilerin oluşmasını engelliyor.

DOĞAL KAYNAKLAR: İYİMSERLİK ZAYIFLIYOR
Görüşleri alınan 44 şirketten 20'si pozitif görünüm bildirirken, 20 şirket nötr ve 4 şirket negatif görüş bildirdi. Şirketlerin yarısından fazlası kömür, demir cevheri, ve palm yağı gibi emtia talebini olumsuz etkilemesi beklenen yavaşlayan ekonominin kendilerini endişelendirdiğini bildirirken, diğer şirketler siyasi istikrar, hükümet politikaları ve emtia fiyatlarının seyrinin kendilerini kaygılandırdığı yorumu yaptı.

PERAKENDE: İYİMSERLİK ARTIYOR
Asya'da birçok sektör kriz nedeniyle daha karamsar düşünürken, perakende sektöründen pozitif değerlendirmeler geldi. Yılın ilk çeyreğinde ankete katılan 7 şirketten 3'ü olumlu düşündüğünü söylerken, kinci çeyrekte yapılan anketin 12 katılımcısından 7'si iyi yönde görüş bildirdi.

GEMİCİLİK: KÖTÜMSERLİK ARTIYOR
Krizin ekonomiyi vurması ve bunun yansıması olarak ticaretin yavaşlaması gemicilik sektörünün en büyük korkusu. Ankete katılan 8 şirketin tümü, küresel ekonomik yavaşlama nedeniyle azalan ticaretin navlunu aşağı çekmesinin kendileri için en büyük risk olduğunu söyledi. İkinci çeyrekte gerçekleştirilen anket, gemicilik sektöründe ilk çeyreğe göre beklentilerin olumsuz yönde değiştiğini ve kötümserlerin sayısının yükseldiğini gösteriyor.

TEKNOLOJİ: DAHA AZ İYİMSER
Asyalı teknoloji şirketlerinin genel olarak pozitif beklentileri sahip olduğu fakat yılın ilk çeyreğine göre iyimserliklerinin azaldığı görülüyor. Şirketlerin büyük bir bölümü, elektronik parça, TV, mobil telefonlar ve hizmetler ve diğer teknoloji ürünlerine talebin azalacağından endişe duyuyor. Teknoloji şirketleri ayrıca, düzenlemelerden kaynaklanan risklere ve artan rekabete dikkat çekiyor.

Krizin sancısına hangi ülke
ne kadar dayanabilirler ?
Asya'nın derinleşen bir Euro Bölgesi krizinden kaçması mümkün değil. Ancak tüm ekonomiler aynı şekilde inşa edilmemiş. Bazıları Avrupa'ya ihracatta bağımlı, bazılarıysa banka kredileri ve yatırımlar için. Bazılarının ekonomisi kırılgan ve finansal sistemleri küresel fırtınalara hazırlıklı değil. Kimilerinde ise hükümetin, ekonomik şokları emmeye yetecek kadar derin bir cebi var. Wall Street Journal, eurodan kaynaklanacak acılara hangi ülkenin ne kadar dayanabileceğinin bir değerlendirmesini yapmış:
AVUSTRALYA
Gücü
* Teşvik gücü bulunuyor
* Avrupa'ya ihracatı sınırlı
Zayıflıkları
* Konut piyasasında zayıflama olabilir
* Emtiadaki risklere açık
Avustralya, Euro Bölgesi'ndeki erimeye karşı iyi konumlanmış durumda. Yavaş büyümeye yanıt oyarak faiz oranlarını indirdi ve daha fazla indirime gitmek için manevra alını bulunuyor. Devlet borcu düşük, enflasyon kontrol altında ve bu nedenle teşvik sağlayabilecek gücü var. Düşen emtia fiyatları Avustralya için bir risk oluştursa da, patlayan madencilik sektörü Çin'in teşviklerine dayanarak ayakta kalabilir. Konut fiyatlarındaki bir düşüş ise ekonomide yavaşlamaya yol açabilir.
ÇİN
Gücü:
* Ticarete bağımlılığının azalması
* Kamuda güçlü bilanço
Zayıflıkları
*Teşviklerin etkinliği konusunda soru işaretleri
İç talebin ve yatırımların canlanmasına bağlı olarak 2008 yılına oranla dış ticarete daha az bağımlı. ABD bu yıl Avrupa'yı geçerek Çin'in en büyük ihracat pazarı konumuna geldi. Hükümet borcu düşük ve döviz rezervleri büyük. Çin, ekonomisini faiz indirimleri ve diğer araçlarla desteklemeye başladı. Bazı kesimlerse, bankacılık sektöründeki batık krediler göz önüne alındığında 2008 benzeri bir teşvik paketinin etkili olup olamayacağını sorguluyor. Avrupa'ya kredi riski ise düşük.
HONG KONG
Gücü:
* Kabarık 'kötü gün' fonları
* Güçlü bankaları
Zayıflıkları:
* Avrupa ile önemli ticari ve mali bağları
Uluslararası ticaret ve finans üssü olan Hong Kong, Avrupa'daki krizin derinleşmesinden en büyük zararı görecek ülkelerin başında geliyor. Ancak hükümetin en az üç yıllık harcamalarına denk gelecek büyüklükteki 'kötü gün' fonları sayesinde krizle savaşacak silahları var. Mevduat müşteri tabanının büyüklüğü ve öngörülü hükümeti sayesinde art arda gelen krizleri atlatmayı başaran Hong Kong'un yumuşak karnı ise balon oluşan emlak piyasası. Fiyatlarda yaşanacak bir düşüş Hong Kong'daki tüketicilerin güveninin sarsılmasına yol açabilir.
HİNDİSTAN
Gücü:
*İhracata az bağımlı olması
Zayıflıkları:
*Büyük cari açığı
* Rezervlerinin azalması
* Düşük büyüme hızı
Hindistan, euro karmaşı içine yönelen ülkelerin çoğundan daha zayıf. Son 10 yılın en kötü ekonomik büyüme evresinin içine girmesiyle, inatçı enflasyon ve azalan rezervlerin olumsuz etkisinin birleşmesi merkez bankasının agresif tedbirler almasını engelledi. Şişen cari açık, bir teşvik programı uygulanmasını zorlaştırıyor. Arta tarafta ise, zayıflayan emtia fiyatlarının ithalat faturasını azaltarak cari açığın küçülmesine yardımcı olması bulunuyor. Akaryakıt fiyatlarının düşmesi, hükümetin borç sorunun çözülmesine destek olabilir. Bir diğer artı ise ihracatın ekonomi içinde çok büyük rol oynamaması.
ENDONEZYA
Gücü:
*Güçlü iç talep
Zayıflıkları:
* Finansal salgına yakalanma riski
Konu euro travması olduğunda Endonezya'nın görünümü biraz karmaşık bir tablo sergiliyor. Avrupa ve bankalarıyla sınırlı ilişkisi var. Ekonominin itici gücü iç talep. Hükümetin kasası dolu. Ancak tahvil piyasasında yabancıların ağırlığının fazla olması ve düşük döviz rezervi, finans sisteminin global paniğe karşı hassas olduğunu gösteriyor. Parası rupide son zamanlarda yaşanan gerileme de bunun işareti. Merkez bankası pro-aktif bir politika benimsedi ve Avrupa'daki belirsizliği gerekçe göstererek eylül ayından bu yana üç kez faiz indirdi.
JAPONYA
Gücü:
* Yıllar süren sorunlar dayanıklılığı artırdı
Zayıflıkları:
* Ticarete bağımlı
* Güçlü yen
Küresel bir panik Japonya'ya indirilmiş yeni bir darbe olur. Böyle bir durumda Japon Yeni yükselerek, Avrupa'nın Japon ihraç mallarına talebini azaltabilir. Çünkü güçlü yen, Japon mallarının daha pahalı hale gelmesine neden olacaktır. Faiz oranları zaten sıfıra yakın olan ve dünyada devlet borcunun en fazla olduğu ülke konumundaki Japonya'nın krize, büyük bir teşvik sağlama veya parasal gevşemeyle yanıt verme şansı düşük.
MALEZYA
Gücü:
* Büyük rezervleri
* Büyük kamu harcamaları
Zayıflıkları:
* Avrupa ile önemli ticari ve mali bağları
Malezya'nın Avrupa'ya ticari anlamda ve banka fonları açısından bağımlılık duyması, ülkeyi euro krizine karşı diğerlerinden daha savunmasız yapıyor. Devlet tahvillerinde yabancıların payı yüzde 39 ile rekor seviyeye yükseldi. Bazıları, yatırımcıların küresel bir panik halinde çıkışa yönelmesi halinde borçlanma maliyetlerinin fırlamasından endişe ediyor. Malezya'nın ise böyle bir sermaye kaçışı yaşanması halinde savaşacak büyüklükte döviz rezervi bulunuyor. Devlet borcu bazı ülkelerden daha yüksek olsa bile Malezya, yüklü kamu projelerini devam ettirecek cephaneye sahip.
FİLİPİNLER
Gücü:
* Hükümetin kasası dolu
Zayıflıkları:
* Yoğunlaştığı elektronik sektöründe Avrupalı tüketiciye bağımlı
Filipinler. ekonomik yavaşlamayla mücadele etme konusunda eskisine oranla daha güçlü ve bunun temelinde hükümetin güçlü bilançosu ve iç talepte canlanma yatıyor. Döviz rezervleri sermaye kaçışıyla mücadele edecek kadar yüksek. Zayıf tarafı ise ihracat. Yurtdışına satışlarda elektronik sektörüne yoğunlaşmış durumda ve sektörün en iyi müşterisi Avrupa. İşçi dövizleri ekonomi için önemli. Bu arada, emtia fiyatlarında gerileme, bir enerji ithalatçısı olan ülkenin büyümesine yardımcı olabilir.
SİNGAPUR
Gücü:
* Büyük rezervleri
Zayıflıkları:
* Ticaret ve finansa bağımlılığı
Ekonomisi ticaret ve finansa bağımlı olan Singapur'un Avrupa bankalarındaki ve ticaretindeki risklere karşı diğer tüm ülkelerden daha açık. Bu sebepten, euro krizinin derinleşmesinden en fazla hasar alacak ülkeler arasında yer alıyor. Bölgesel bir bankacılık üssü olan Singapur'da finansal hizmetler sektörü GSYH'nin yüzde 12'sini oluşturuyor. Turizm sektöründe yaşanan yukarı yönlü trend de tersine dönerek, sancıyı artırabilir. Ama Singapur talepteki dalgalanmalara alışık ve istihdamı koruyup işlerin dönmesine sağlayacak kadar cebinde parası var.
GÜNEY KORE
Gücü:
* Çin ekonomisiyle bağları
Zayıflıkları:
* Ticarete bağımlılığı
* Olası sermaye kaçışları
Küresel ihracatın önemli oyuncularından olan Güney Kore, Avrupa'nın talebindeki azalmadan en fazla zarar görecek ülkelerden. 2011'de GSYH'nin yarısı ticaretten gelmişti. Ancak Güney Kore, 2008'te parasının çökmesine yol açan yabancı finans piyasalarına açıklığını azalttı. Rezervlerini artırdı, bankalar kısa vadeli dış kredileri bağımlılığını azalttı. Eğer Pekin büyük bir teşvik paketi açıklarsa, Çin ile bağlarının güçlü olması Güney Kore'ye yararlı olabilir. Böyle bir durumda Kore malı inşaat ekipmanları, makine ve çelik talebinde artış görülebilir.
TAYVAN
Gücü:
* Büyük rezervleri
Zayıflıkları:
* İhracata bağımlılık
Euronun çökmesi ve küresel resesyon, Tayvan'ın teknoloji ihracatına dayalı ekonomisine büyük bir darbe vurabilir. GSYH'nin yüzde 7'si Avrupa'ya ihracattan elde ediliyor. Üstelik bu rakama, Tayvan'ın Avrupa'ya ihraç edilmek üzere Çin'e ve diğer ülkelere gönderdiği çip ve işlemcileri kapsamıyor. Ülkenin kalesi ise döviz rezervleri. GSYH'nin yüzde 83'üne ulaşan rezervleri ülkeyi küresel sermaye sıkıntısından koruyabilecek bir kalkan.
TAYLAND
Gücü:
* İç talebi canlandırma başarı
Zayıflıkları:
* İhracata bağımlılık
Tayland, Avrupa'daki krizin kötüleşmesinden en çok etkilenecek ülkelerden. GSYH'nin yaklaşık yüzde 7'sinin kaynağı Avrupa'nın talebi. Ancak Tayland, ticarete bağımlılığını azaltmak ve iç talebi canlandırmaya yönelik hamleler yaptı. Hükümet, tüketicinin cebindeki parayı artırmak amacıyla asgari ücreti yüzde 40 artırdı. Bankalar güçlü ve yüksek döviz rezervi finansal piyasalardaki güvensizliği hafifletebilir.
VİETNAM
Gücü:
* Enflasyonda düşüş
Zayıflıkları:
* Cari açık, zayıf ekonomi, ihracata bağımlılık
İhracat ve doğrudan yabancı yatırım için Avrupa'ya bağımlılık duyan Vietnam, euro krizinin büyümesine karşı koyabilecek kadar güçlü değil. Geçtiğimiz yıl büyüme hız keserek, bankacılık sisteminin zayıflamasına ve 2009 yılındaki gibi kredi desteği bulamamasına neden oldu. Son zamanlarda döviz rezervi büyümesine rağmen, görece olarak hala düşük seviyede. Vietnam'ın yaşadığı sermaye sıkıntısı birçok kez parasının devalüe edilmesiyle sonuçlandı. Bunun tekrarlanabileceği belirtiliyor. Ancak son bir yılda enflasyonun ciddi bir şekilde gerilemesi, politika yapıcılara faiz indirimi için alan yarattı.



http://www.dunya.com/ sitesinden 07.07.2012 tarihinde yazdırılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder