7 Şubat 2013 Perşembe

Mubarek Sonrası Mısır


Mubarek sonrası Mısır bir türlü durulmuyor.  Bu aslında çok da şaşırtıcı değil; uzun yıllar otoriter bir rejim altında yönetilen ve bu rejimin yarattığı siyasi, sosyal ve ekonomik çarpıklıklarla başetmeye çalışan bir ülkede geçiş sürecinin sorunlu olması beklenen bir gelişmeydi. Üstelik bu sürecin nasıl evrileceğini ve neyle sonuçlanacağını da bugünden kestirmek mümkün değil. Sonuçta bu yaşanan mücadeleler Mısır’ın daha demokratik bir yapıya kavuşmasına da, yeni bir diktatörlüğün ortaya çıkmasına da, ya da, birçok geçiş ülkesinde yaşandığı gibi, hem demokratik, hem de otoriter öğelerin birarada bulunduğu hibrid bir rejime dönüşmesine de yol açabilir. Bu anlamda Mısır’da bugün yaşananları doğru okumak çok önemli. Bazı analizlerde iddia edildiği gibi Mısır’da Mubarek sonrası yaşanan mücadeleleri İslamcı-laik çekişmesi ya da yeni demokratlar-eski rejim kalıntıları arasındaki mücadele olarak anlamak, geçiş sürecini tüm karmaşıklığı içinde anlamamıza yardım etmeyecektir.  Mısır’da Mursi yönetimine karşı çıkanları laiklik üzerinden tanımlamak bu muhalefetin yapısını anlatmakta yetersiz kalacaktır.  Muhalefet liderlerinden hiçbiri Anayasanın 2. maddesinde yer alan şeriatın yasamanın kaynaklarından biri olduğu ibaresine (kaldı ki bu Mubarek zamanında da böyleydi) karşı çıkmamaktadır.  Yine bu liderlerden hiçbiri din ve devletin birbirinden tamamen ayrıldığı bir düzen isteğinde bulunmamışlardır.  Muhalefeti oluşturan kesimler içinde farklı din ve devlet ilişkileri tahayyülü olanlar vardır.  Aynı durum Müslüman Kardeşler için de söz konusudur. Ancak bugün Mursi yönetimi ile muhalefet arasında yaşanan çekişme laiklik üzerinden tanımlanamaz.  Benzer şekilde Mursi yönetimine karşı çıkanlar arasında “eski rejim kalıntıları” da olabilir, ancak birçoğu canı pahasına eski rejimin yıkılmasında rol oynamış muhalefeti bu şekilde tanımlamak çok yanlış olacaktır.

O halde bugün muhalefet Mursi yönetimini niçin eleştirmektedir?  Muhalefetin kızgınlığının en büyük sebebi Müslüman Kardeşler’in siyaseti domine etmeye çalıştıkları algısıdır.  Mubarek’in devrilmesinde başat rol oynayan liberal ve solcu gruplar, genç üyeleri liderlerini dinlemeden gösterilere katılmış olsalar dahi Mubarek’e karşı muhalefete geç destek veren Müslüman Kardeşler’in şimdi “devrimlerini ellerinden aldıklarını” düşünmektedirler.  Muhalefetin bu görüşe ulaşmasına ne tür gelişmeler sebep oldu? Öncelikle muhalefet Müslüman Kardeşler’in en fazla oyu olacağından emin olduğu için meclis ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin çok hızlı bir şekilde yapılmasını desteklediğine inanmaktadır.  Daha da önemlisi muhalefet Mısır’ın bundan sonraki siyasi düzeninin en önemli unsurlarından biri olacak Anayasanın yapım ve onaylama sürecinin de hızlıca yapılmasından rahatsızlık duymaktadır.  Kısacası, muhalefet siyasi geçis süreci için bir yol haritası oluşturmada ve yeni siyasi düzen ile ilgili olarak Müslüman Kardeşler’in uzlaşma aramadığını iddia etmektedir. Müslüman Kardeşler’in sürecin başında cumhurbaşkanlığı için aday göstermeyeceği, her kesimden muhalefetle diyalog içinde olacağı konularında verdiği sözleri yerine getirmemesinin de güven bunalımının ortaya çıkmasında önemli rol oynadığı görülüyor.  Mursi’nin yetkilerini arttıran, daha sonra muhalefet nedeniyle geri aldığı, 22 Kasım kararnamesi ise muhalafet açısından bardağı taşıran son damla oldu. Sonuç olarak, muhalefet Mursi yönetiminin eski rejimin ana unsuru olan güvenlik güçleriyle hayli pragmatik bir ilişkisi olduğunu, benzer bir şekilde kendini Batıya anlatmak ve kabul ettirmek için her türlü çabayı gösterdiğini görüyor,  ancak ülke içindeki muhalefetle uzlaşmak, geçiş sürecini katılımcı bir şekilde yürütmek için çaba göstermediğine inanıyor.

Öte yandan Mursi yönetimi ve genel olarak Müslüman Kardeşler’in ise sınırlı bir demokrasi anlayışı ile seçimlerde çoğunluğu elde ettikleri, dolayısıyla ülkeyi yönetme yetkisi aldıkları anlayışıyla hareket ettikleri anlaşılıyor.  Bu anlamda kendilerine oy vermeyenlerin de kendilerine güvenmelerini bekliyorlar.  Geçiş döneminde siyaseti daha da karmaşıklaştıran başka bir unsur da seçimlerde Selefilerin oy oranları oldu. Bu gruba ait Nur Partisinin beklenenden çok daha fazla oy alması geçiş sürecini iki nedenle daha zora soktu. Öncelikle, Selefilerin oyları liberal ve solcu grupları ülkedeki değişim süreci ile ilgili endişeye sevk etti. İkincisi, son yıllarda demokratik prensipleri ideolojilerine entegre etme çabasında olan Müslüman Kardeşler de tabanlarını Selefilere kaptırma endişesine kapıldılar. Dolayısıyla Selefilerin çıkışının son dönemde Mısır’da yaşanan kutuplaşmaya katkı sağladığı söylenebilir.

Sonuç olarak, Mısır geçiş sürecini hızlı yaşamanın (örneğin, Tunus ve Libya’da Anayasa çalışmaları halen sürüyor), Mubarek’in yıkılmasını sağlayan muhalif gruplar arası artan kutuplaşmanın sonucu olarak istikrarsızlık yaşıyor.  Orta vadede daha da önemlisi Mısır’ın karşı karşıya olduğu sosyo-ekonomik sorunların artarak devam etmesi. Bu sorunlar ancak katılımcı ve uzlaşmaya dayalı bir siyasi süreçle çözülebilecekken, henüz Mısır’da bunun belirtileri ufukta görünmüyor.
 ORSAM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder