Oytun Orhan, ORSAM Ortadoğu Uzmanı | |
Suriye’de halk ayaklanmasının başlamasını takiben Esad’ın iktidarı devretmesi gerektiğini savunan ülkeler Suriye yönetimi üzerindeki baskıyı artırmak için Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde çeşitli girişimlerde bulunmuştu. Ancak Rusya ve Çin’in Esad rejimine verdiği destek ve BM’de Suriye karşıtı her türlü girişimi veto etmesi nedeniyle Esad karşıtı cephe BM’yi bypass etmek amacı ile yeni bir uluslararası girişim başlatmıştı. Suriye Halkının Dostları adı ile bir araya gelen ülkeler Suriye konusunda Rusya ve Çin engeli olmaksızın kararlar almaya başladı. Daha önce Suriye muhalefetini Suriye halkının meşru temsilcisi olarak tanıyan Dostlar Grubu aradan geçen sürede Suriye muhalefetini desteklemek ve Esad rejimi üzerinde baskı oluşturmak açısından çok da başarılı olamamıştır. Suriye Halkının Dostları son toplantısını 20 Nisan 2013 tarihinde üye ülkelerin dışişleri bakanlarının katılımıyla İstanbul'da gerçekleştirmiştir. Toplantıya Suriye sorununa doğrudan müdahil ülkeler katılmış ve “Suriye Çekirdek Grubu” toplantısı adı verilmiştir. Toplantıya Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun yanı sıra, ABD, İngiltere, Katar, Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, BAE, İtalya, Almanya ve Fransa'dan dışişleri bakanları ve üst düzey yetkililer ile Suriye Ulusal Koalisyonu temsilcileri katılmıştır. Suriye Halkının Dostları Grubu toplantısı daha öncekilerde olduğu gibi Suriye’de değişim beklentisi yaratmıştır. Bu toplantı öncesinde beklentiyi artıran ABD’de yeni Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Suriye konusunda daha aktif olacağının işaretlerini vermiş olmasıdır. Toplantı neticesinde Suriye Muhalefet ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu adına 15 maddelik bir deklarasyon yayınlanmıştır. Bu deklarasyondaki maddelere bakıldığında da ABD’nin Suriye muhalefetine yardımının daha fazla önünü açacak bazı kararların alındığı görülmüştür. Yükselen radikal İslami hareketlerin dışlanması, azınlık gruplarına güvenlik garantisi verilmesi, demokratik bir Suriye hedefinin vurgulanması, askeri muhalefete yardımların Yüksek Askeri Konsey üzerinden yapılması ve bazı grupların dışlanmış olması bu kararlar arasında sayılabilir. Deklarasyonda öne çıkan başlıklar şu şekildedir: Toplantı sonrasında; Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı halkının birliği ve toprak bütünlüğünün muhafaza edileceği vurgulanmıştır. Suriye’nin bütünlüğü vurgusu ABD Dışişleri Bakanı John Kerry tarafından da dile getirilmiştir. Suriye’nin Esad sonrasında etnik ve mezhepsel temelde bölüneceği değerlendirmelerinin yapıldığı bir dönemde bu açıklamanın gelmiş olması önemlidir. Aynı doğrultuda “etnik, dini ve mezhepsel kökenlerine bakılmaksızın tüm Suriyelilerin eşit olacağı, hukukun üstünlüğü ve sivil devlet ilkelerine dayalı demokratik çoğulcu bir ülke olacağı vurgusu da deklarasyonda yer almıştır. Deklarasyon ve liderlerin yaptıkları açıklamalar ile mücadelenin Esad ailesi ve rejim içinde katliamlardan sorumlu kişiler ile olduğu vurgusu yapılmıştır. Böylece devletin yıkılmak istenmediği anlaşılmaktadır. Deklarasyonda, “Koalisyon’un mücadelesinin Suriye Devleti'ne değil, Esad rejimine karşı olduğu, kamu kurum ve kuruluşlarını muhafaza edecek ve güvenlik personeli dahil olmak üzere yolsuzluğa karışmamış ve elini kana bulamamış kamu görevlilerini kollamak amacıyla bunları yeniden yapılandırılacağı” belirtilmiştir. Bu yaklaşım ile hem muhalefet ve hem de dış aktörlerin Irak’ta yapılan hatayı tekrarlamak istemediği anlaşılmaktadır. Devletin bütün organları ile çökertilmesi durumunda daha kanlı bir iç savaş yaşanabileceği ve ülkede istikrarın çok uzun yıllar sağlanamayacağı endişesi öne çıkmaktadır. Muhalefetin ve dış aktörlerin büyük çoğunluğu Esad sonrasını kestiremediği için barışçıl geçişi desteklemektedir. Çoğunluk tarafından paylaşılan bu görüş konusunda Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkeler ile Suriye muhalefet içindeki bazı grupların farklı düşündüğü değerlendirmesi yapılabilir. Toplantının en önemli sonuçlarından biri sahada mücadele eden silahlı gruplar arasında ayrım yapılmış olmasıdır. Deklarasyonda “Suriye'de, kendi gündemlerini takip eden radikal/aşırı unsurlar bulunduğunun bilincinde olunduğu, Suriye halkının her türlü terörizmi ve aşırı ideolojiyi veya zihniyeti güçlü bir biçimde reddettiği” belirtilmiştir. Böylece Suriye muhalefeti de ABD’nin yaptığı “iyi muhalefet – kötü muhalefet” ayrımını ortaya koymuştur. ABD’nin Irak El Kaidesi ile ilişkili olduğu gerekçesiyle El Nusra Cephesi’ni terör örgütü listesine almasına daha önceki dönemde tepkili yaklaşan muhalefet aynı çizgiye gelmiştir. Bu değişimde ABD’nin desteğini alma çabasının yanı sıra yakın zaman önce El Kaide’nin El Nusra Cephesi’nin kendilerine bağlı olduğunu açıklaması etkili olmuştur. Deklarasyonda, "Suriye'de herhangi bir gruba karşı intikam ve öç alma eylemlerine girişilmesine izin verilmeyeceği ve müsamaha gösterilmeyeceği” ifadelerine yer verilmiştir. Böylece rejimin yıkılmasının güvenliklerini riske sokacağı düşüncesi ile sesiz kalan ya da rejime destek veren azınlık gruplarına güvenlik garantisi verilmeye çalışılmıştır. Deklarasyonun en önemli maddelerinden biri de “Suriyeliler'in savunma amaçlı silah temin edebilmeleri gerektiğinin belirtilmesi ve bu silahların, tahsis edildikleri amaç doğrultusunda kullanılacakları ve yanlış ellere geçmeyeceklerinin garanti edilmiş olmasıdır.” “Yüksek Askeri Konseyi yerleşik komuta kontrol yapısı ve profesyonel iyi planlanmış ve örgütlü askeri harekat yürütme kabiliyetiyle etkin bir işleyişe sahip olduğu ve tüm uluslararası askeri yardımların münhasıran Konsey üzerinden iletilmesi gerektiği” vurgulanmıştır. Yüksek Askeri Konsey’e yardımların intikali için gerekli mekanizmaların tesisi hususunda uluslararası toplum ile işbirliği halinde çalışmaya hazır olunduğu belirtilmiştir.” Suriye muhalefetine yönelik askeri yardım kararı alan Grup, böylelikle, Özgür Suriye Ordusu’na silah sağlanması için meşru zemin yaratmıştır. Her ne kadar bu madde Suriye’deki silahlı mücadelenin siyasal alana tek bir elden kanalize edilme fikrinin doğrultusunda kabul edilmiş olsa da pratikte Yüksek Askeri Konseyin işleyişi ve bileşenleri arasındaki sorunlar nedeniyle bugüne kadar karşılaştığı sorunların çözmesine yardımcı olması zordur. Esad rejiminin yaşam süresini uzatan en önemli faktörlerden biri, rejim değişimini savunan dış aktörlerin kendi arasında politikalarını koordine edememesidir. Suriye Halkının Dostları Grubu Toplantıları bu sorunu aşma hedefiyle de oluşturulmuş bir girişimdir. Ancak bugüne kadar toplantılar neticesinde ne tam koordinasyon sağlanabilmiş ne de toplantılarda verilen sözler yerine getirilmiştir. Bu toplantıda ilk kez 11 ülke birlikte bir açıklama yayınlayarak ortak bir pozisyonda bir araya gelmeye çalışmış, Suriye’de çatışmaların sona ermesi için birlikte çalışılacağı belirtilmiştir. Son olarak dile getirilmesi gereken konu Suriye’de değişim konusunda “siyasi çözüm” vurgusunun öne çıkmış olmasıdır. Dolayısıyla Suriye muhalefetine yapılan yardımların sahada rejimi yıkmaktan ziyade Esad rejimini masaya oturmaya zorlamak amaçlı olduğu söylenebilir. | |
23 Nisan 2013 Salı
Suriye Halkının Dostları Grubu Toplantısı Sonuçları
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder