Dr. Süreyya Yiğit, ORSAM Avrasya Danışmanı, İstanbul Aydın Üniversitesi | |
Günümüzde belirli aralıklarla dile getirilen önemli bir konu dünyanın tek veya çok kutuplu olmasıdır. Bunun en güncel örneği 10-12 Nisan’da İstanbul’da yapılan "Tek Kutuplu Dünya mı, Çok Kutuplu Dünya mı?" konulu Avrasya Ekonomik Zirvesi’nin Cumhurbaşkanları oturumunda görüldü. Panelde konuşan Estonya 3.Cumhurbaşkanı Arnold Rüütel dinleyicilerin dikkatini enerji, nüfus ve uluslararası ortak hareket etme konularına çekti. 2030'da global enerji talebinin bugünkünün iki katı olacağını vurgulayan Rüütel, "Enerji güvenliği konusunda tehdit edileceğiz. Yenilenebilir enerji kaynağını kullanamıyoruz. Nüfusun yaşlanması da sorun. Her ay 800 milyon kişi 65 yaşına giriyor. Demografik değişiklikler bütün devlet liderlerinin ajandasında olmalı. Şehirlerin büyümesi çevremize büyük zarar veriyor. Durmak bilmeksizin gelişen teknoloji insanlık için tehdit oluşturmaktadır. Bu konularda BM'nin daha etkin faaliyetlerde bulunması bize yardımcı olacaktır" diye devam etti. Tek kutuplu dünya düşüncesini savunanlar elbette Amerika Birleşik Devletlerini bu konuma yerleştirmektedirler. Karşı çıkanlar ise başka ülkelerin farklı kutuplar oluşturduklarını veya oluşturabileceklerini öne sürmektedirler. Burada da öne çıkan ülkeler Çin, Rusya, Avrupa Birliği ve Hindistan olarak adlandırılmaktadırlar. Bu yaklaşımda görüldüğü gibi devletlere pek çok önem atfedilmektedir. O zaman devletlerin güçleri hakkında bir analiz gerekmektedir. Bir devletin gücünü ne teşkil eder ve ne arttırır? Askeri Güç Soğuk savaş zamanında askeri güç öne çıkmaktaydı ve ilk sırayı almaktaydı. Bu çift kutuplu dünyada devletler başlıca iki ideolojik kampa bölünmüş ve her iki güçte yanlarına askeri müttefiklerini çekmişti. En önemli unsur karşı tarafı askeri açıdan dengelemekti. Bu denge nükleer silahları da içermekteydi. Ancak soğuk savaş sona erdikten sonra askeri gücün eski ihtişamını kalmadığını öne sürebiliriz. Askeri gücün yanına ve hatta belki önüne ekoloji ve iktisadi konular geçti. Özellikle merkezi plandan serbest piyasa ekonomisine geçilmesi bu değişim öncüsü oldu. Dünyadaki pek çok ülke bu değişime geçtiğinden veya bu geçiş için emek sarf ettiğinden dolayı ekonomi ön plana çıktı. Tabii ki bu bağlamda ekonomileri güçlü kılan etkenlerin başında kaynaklar gelmektedir. Günümüzde daha ziyade enerji kaynakları öne çıkmaktadır. Petrol ve doğalgaz konumundan zengin olan ülkelerin daha avantajlı oldukları düşünülmektedir. Ama sadece doğal enerji kaynaklarına sahip olmak ekonominin çok güçlü kılınmasında etken bir rol oynamaktadır. Asıl ekonomiyi güçlendiren ve doruklara çıkartan, hatta yücelten insan kaynaklarıdır. Eğitsel Güç Amerika'yı bir süper güç veya dünyanın tek kutbunu temsil ettiğini düşünenler için de eğitim, üzerinde durulması gereken hassas bir konudur. İnsan kaynaklarını arttıran insan potansiyelini gerçekleştiren en önemli unsur elbette eğitimdir. Yüksek eğitimi kaliteli ve nitelikli olan ülkelerin siyaset arenasında daha etkin olduğunu görebilmekteyiz. Elbette iyi bir yüksek eğitim alabilmek için de ilk ve orta eğitiminin de sağlam temellere dayandırılması şarttır. Eğitim konusunda ilginç bir tespit de Microsoft şirketinin kurucularından, şirketin başkanlığını yapmış ve baş yazılım mimarlığını yapmakta olan Bill Gates'in kurduğu vakıf tarafından incelenmiştir. Gates'in kendisi de Amerika'daki lise eğitimi üzerinde ilginç gözlemlerde bulunmaktadır. Amerika'nın Colorado eyaletinin geliştirdiği kendine özgü lise programını öncü olarak görmektedir. Colorado eyaletinin eğitim sisteminin can alıcı noktaları aşağıdaki sebeplerden kaynaklanmaktadır. Colorado Modeli Gates Colorado’da bir okulu ziyaret ettiğinde sınıfın üçte birinin İspanyol kökenli olduğunu fark etmiş ve Eagle County okul bölgesinin 6,300 öğrencilerinin yaklaşık yarısının Hispanik, ve bu ilçenin de Colorado’da İngilizce öğrenmede en önde gelmekte olduğunu vurgulamaktadır. Kendisi ilçe okul kurulunda görev alan ve halen Eagle Valley Lisesi'nde dil sanatları ve konuşma öğretmeni olarak çalışan Mary Ann Stavney’den lisede öğretilen Colorado eğitim sistemi hakkında bilgi edinmiş. Sınıfta bulunduğu zaman Mary Ann’in öğrencilere kanıtların nasıl kullanabileceği üzerine 40 dakikalık bir ders verdiğini “gibi”, ”çünkü”, “dolayı” ve benzer deyimleri içeren ve onların nasıl kullanılacağı üzerine mini dersler de verdiğini, sonuç olarak da iyi sorular soraraktan ve aralarında yürüyerekten öğrencileri dersin içine kattığını belirtmekte. Colorado sisteminde, Eagle Valley Lisesi'nde Usta Öğretmen olarak, Mary Ann Stavney öğretmenleri değerlendirme ve öğrencilerine zaman ayırmaktadır. Bu görev okulun en iyi öğretmenlerine ve ilçenin öğretmen-değerlendirme sisteminin önemli bir parçası. Mary Ann bu görevinde öğretmenleri değerlendirmek ve geribildirim sağlamak için eğitilmiştir. Ölçüm öğretmen performansını daha geniş bir yaklaşımın parçası olduğunu öğrencinin öğrenmesini, uzman öğretmen ve okul müdürüne gelen değerlendirmeler ve öğrencilerin öğretmenleri hakkında anketleri ve sonuçları gösteren test verileri içermektedir. İlçe, öğretmenleri geliştirmek konusunda bir öncü olmaktadır. Bir kaç yıl önce öğretmenlerin yüzde 90’ının üzerinde hiç bir geri bildirim verilmediği düşünülürse, eğitimde sığ tartışmaların bugün gerçekten dairesel bir tartışma düzeyinde olduğu öne sürülebilir. Öğretmen etkinliğini ölçmek için araçları uygulama ölçümün dahi mümkün olup olmadığını tartışılmaktadır. Halbuki biliyoruz, bütün öğretmenler en iyilerine benzese sistem harika olurdu. Bununla alakalı olarak Gates, kendi vakfı tarafından finanse edilen bir proje olan MET -Etkili Öğretim Ölçüleri- 2009 yılında başlayarak, 3.000 sınıf öğretmeni ile çalışıldığını ve onların iyileştirmesi için, değerlendirme ve geribildirimi nasıl kuracaklarını anlamak için öğretmenleri geliştirme arzusunu içerdiğini de belirtmektedir. Ocak ayında MET projesinin nihai sonuçları açıklandı. Raporda, öğretmen ölçmenin tekrarlanabilir, doğrulanabilir ve etkinliğinin gözlemlenebilir olduğu sonucuna varıldı. Okullar, öğretmen performansını değerlendirmek için öğrenci anketleri ve öğretmenleri gözlemleyen değerlendiricilerin raporları ve yorumları vurgulandı. Colorado, bu ilkeleri tanıma açısından bir öncü ve Eagle County İlçesi de bu öncülükte yardımcı olmakla kabul edildi. Yaklaşık 10 yıl önce ilçe geleneksel kıdeme dayanan değerlendirme sistemini reddetmiş ve performansa dayalı sisteme geçmişti. Bu da elbette kolay kabul görmemişti. Öğretmenler, öğrenci testlerine çok fazla vurgu verildiğinden kusurlu bir plan olduğunu düşündüler ve aleyhinde konuştular. İlçeden de çok az destek verilmesi de diğer önyargılardan bir tanesi idi. 2008’e gelindiğinde ilçe merkez ofisi değişti ve okul yönetim kurulu yeni bir müdür atadı, bu kişi de Dr. Sandra Smyser’dı. Rapora göre şimdiki öğretmenler sistemin onlara yardımcı olduğunu hissetmekteler. Bir öğretim yılı boyunca, Eagle County’da her 470 öğretmen üç kez değerlendirilmekte ve sınıfta en az dokuz kez gözlenmekte. Süreç danışman öğretmenler ile başlamakta ve onlar zamanlarının yüzde 30'unu sınıflarda ve geliştirilmesi gereken alanlarda arkadaşlarına yardım etmekteler. Daha sonra bir usta öğretmen ve okul müdürü ya habersiz, ya da önceden belirtilmiş olaraktan sınıfları gözlemlemekteler. Bu işe zamanlarının yüzde 70’ini adayan ‘Uzman Öğretmenler’, meslektaşlarıyla görüşmeler yapıyor ve planlanan değerlendirme öncesinde ve sonrasında geribildirim veriyorlar. Eagle County sistemi her öğretmenin gelişmesine odaklanmakta, çünkü değerlendirmeler öğretmene puan değil, aynı zamanda alanlarında özel geribildirim vererek kendisini geliştirmek ve kendi güçlerini inşa etmek için önem atfetmekte. Haftalık grup toplantılarında bire-bir tavsiye ve öneriler, kılavuzlar ve ek olarak usta öğretmenler öğrenci çalışmalarını tartışmakta ve işbirliği imkanlarını araştırmaktalar. Öğretmenler sınıf gözlemleri ve öğrenci başarılarına dayalı olarak yıllık maaş artışları ve ikramiyeler alabiliyorlar. Okul müdürü Dr. Smyser, sistemin öğretmenleri korumayı ve hatta mesleği terk etmemeleri için yardımcı olduğunu vurguluyor. Colorado eyalet mevzuatına göre 2013-2014 öğretim yılı değerlendirmesi tüm öğretmenler için %50’si öğrencilerin test sonuçlarında değişim ve gerisi de diğer önlemler üzerinde olacak. Dr. Smyser ve onun meslektaşları ile öğrencinin test puanları değerlendirme sürecine dahil etmekte zorluk yaşayacaklarını söylemekteler. Bunun bir nedeni: Bazı öğrenci gelişimlerini test etmek daha zor -müzik ve sanat da olduğu gibi -daha başkaları- matematik ve fen gibileri, daha kolay. Her eyalette olduğu gibi bütçelerin azaltılması ile program zorluklarla karşı karşıya kalmış. Danışman ve usta öğretmenlere fazla ödenmekte ve onların zamanı tavsiyelerle geçtiğinden ve değerlendirmelerden dolayı ilçe onların derslerini vermek için diğer öğretmenleri işe almak mecburiyetinde kaldı. Yine de son iki yılda bütçe kesintilerine rağmen Eagle County kendi değerlendirme ve destek sistemini ayakta tutmayı başarmış. Son beş yılda Eagle County da öğrenci testlerinin iyileşmesinde en büyük etken herhalde uygulanan bu sistemden kaynaklanmakta olduğunu söylenebilir. Bill Gates’e göre Amerikan ilk-orta (K-12) eğitiminde yapabileceği en kritik değişim öğretmen geribildirimini oluşturması. Eagle County’de olduğu gibi sistemler düzgün, finansmanı kaliteli ve öğretmenler tarafından güvenilir olmalarını da şart koşmakta. Bu ölçüm sistemleri, öğretmenlerin mesleki gelişmeleri için teşvik kaynağı olmalı. Bu çabalardan çıkarılan dersler de öğretmen eğitim programlarının geliştirmelerine yardımcı olacağı savunulmakta. Amerika’dan daha iyi eğitim sistemlerine sahip ülkeler, daha fazla öğretmen geribildirimi sağlamaktadırlar. Yine de Gates’in düşüncesi herhangi bir ülkeye bakılıp mukayese yapılsa da daha iyisinin yapılmasının mümkün olduğudur. Farklı Diplomasi Eğitim tabii ki Joseph Nye’ın uluslararası ilişkiler literatürüne armağan ettiği yumuşak gücün içinde yer alan oldukça etkili bir etkendir. Hatta soğuk savaş zamanında bile ‘vatandaş diplomasisi’ denilen kavramda ne kadar faydalı olduğu aşikardır. İkinci dünya savaşından sonra farklı ülkelerden davet edilen akıllı öğrenciler Amerika’da yıllarca toplumunun içinde kalıp, Amerikan değerlerine ve kültürünü yakından tanıma imkanı buldular. İyi okullarda eğitim gördükten sonra kendi ülkelerine döndüklerinde bunun Amerika ve Amerikalılarla yakın ilişkilerini ilerleyen yıllarda devam ettirip sıcakkanlı bakışlarını sürdürdüler. Soğuk savaş sonrası dönemde de başka ülkeler bu Amerikan başarı tecrübesini kendileri tekrar ve taklit etmek istemektedirler. Günümüzdeki belli başlı büyük - ve orta diye değerlendirebileceğimiz - devletlerin hepsi yumuşak güçlerini kullanma eğilimindedirler. İyi orta ve yüksek eğitim alan devletlerin vatandaşları geleneksel diplomasi içinde de görev alabilmektedirler. Bunun belkide en iyi örneği akademik diplomasidir. Bilindiği gibi geleneksel diplomasi devletler arasında hükümet işlerinin yürütülmesi için temsilcilerinin kullanılmasına içermektedir. Yumuşak gücün önemli parçası da ‘kamu diplomasisi’dir. Burada etkileme amacı ile yabancı halklara doğru etkili olmak üzere diyalogla, savunma ve halkla ilişkilerin kullanıldığı da gözlemlenmiştir. Akademik diplomasi ise kamu diplomasinin bir alt kategorisi olarak görülebilir ve daha önceden de bahsedildiği gibi yumuşak gücün önemli bir kaynağıdır. Akademik diplomasi akademisyenler arasında oluşturulan işbirliğinin uluslararası ilişkilere katkısı üzerine endekslenmektedir. Bu işbirliği soğuk savaş zamanında kapalı toplumlarla bir araya gelebilmek için çok iyi hatta bazen alternatifi bulunmayan bir araç olarak görülmüştür. Bu konumlarda geleneksel diplomasinin yapamayacağı işlere girilmiştir. Bunların örnekleri Sovyetler Birliği ile farklı işbirliği projeleri ve 1970’lerin sonunda Çin ile Amerika arasındaki bilim ve teknolojik işbirliği anlaşması önemli bir örnek teşkil etmektedir. Akademik diplomasinin önemlerinden bir kaçı toplumları bir araya getirmekten, ortak çıkarlar ve faydaya yönelik işbirliğini sağlamasıdır. Devletlerin kamu diplomasisinde olduğu gibi başka ülkelerin sivil toplumu üzerinden sonuç almaları yerine, akademik diplomasi yolunu seçmeleri uluslararası çıkarlara uygun ve daha kabul edilebilir bir yöntem olarak görülmektedir. Günümüzdeki rekabet ortamında daha ziyade ilgiler enerji alanına çekilirken ve özellikle enerji kaynakları üzerinde durulurken, ulusal gücün inşaatındaki insan kaynaklarının önemini göz ardı edilmemelidir. Yüksek teknolojide araştırma geliştirmeyi desteklemek için insan kaynaklarının belirli bir seviyeye gelmesi gerekmektedir. Elbette bunun yolu üniversitelerden ve düşünce kurumlarından, araştırma merkezlerinden geçmektedir. Araştırma Merkezleri Hasan Kanbolat’ın da altını çizdiği gibi ‘Türkiye’de sanayi emek yoğun sektörlerden teknoloji yoğun sektörlere doğru büyük bir dönüşüm içerisindedir. Ham bilginin çoğaldığı, mobil yaşamın arttığı, zamanın giderek daha fazla önemli olduğu yeni dünyada işlenmiş doğru bilgi ve analize gereksinim giderek daha fazla artmaktadır. Bu nedenle, bilginin işlendiği ve analiz edildiği kurumlar olan düşünce merkezleri büyük önem kazanmaktadır. Düşünce merkezleri devletin yer bulamadığı veya giremediği uluslararası platformlarda yer alabilmektedir. Düşünce merkezleri iç ve dış politikanın mutfağıdır’. Ama buraya gelebilecek insanların ilk ve orta eğitimi de göz ardı edilmemelidir. Bu eğitim süreci adeta yüksek kurumları besleyen önemli bir duraktır. Son istasyona varmadan evvelki bir indirme-bindirme yeridir. Yine çoğu kişi tarafından tek kutup olarak görülen Amerika'ya dönecek olursak, ülkedeki orta eğitim sisteminin sıkıntıları yeni değil, yıllardır bilinmektedir. Colorado eyaletinin uyguladığı öğretmen gelişmesi hakkında geridönümü esas alan ilk-orta-lise programı ise gerçekten daha evvel görülmemiş öncü bir eğitim modelidir. Mutlaka buna benzer modellerin faydaları hem Amerika'daki başka eyaletlere, hem de başka - hatta kendilerini rakip olarak gören - devletler için de örnek olabilecek potansiyeldedir. Unutulmamalıdır ki devletlerin gücü en nihayetinde insan kaynaklarına dayanmaktadır. | |
15 Nisan 2013 Pazartesi
Ulusal Kaynaklar ve Ulusal Güç
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder