JALE ÖZGENTÜRK
Ekonomi / 04/04/2013
Ekonomi / 04/04/2013
420 milyon lira cirolu, 7 fabrikalı Pakpen'in 11 yılda büyüme rakamı gerçekten büyüleyici, tam 27 kat...
Türkiye’nin enerji ithalatı 85 milyar dolar. Yüzde 70’i ithal ediliyor. Enerjinin yüzde 40’ı ise konutlarda tüketiliyor.
Bu enerjinin yüzde 85’i ısıtma ve soğutmada kullanılıyor. Türkiye’de 20 milyonu bulan konut stokunun yüzde 85’i ise yalıtımsız. Yani ithal edilen enerjiyle ‘göğü ısıtıyoruz’.
İyi bir yalıtımla enerji kullanımında yüzde 50’ye kadar tasarruf sağlanması mümkün. Bu da 9-10 milyar dolar tasarruf demek. Enerji Bakanlığı bu nedenle Enerji Verimliliği Kanunu’nu çıkardı. 2017’den itibaren binaların yalıtımlı olması zorunlu...
Diğer yandan da İstanbul’da büyük bir deprem bekleniyor. Kentsel dönüşüm yasası iyisiyle kötüsüyle uygulamada. Bu gelişmeler inşaat sektörüne yönelik yatırımı olan firmaları heyecanlandırıyor.
Pakpen de bu sektörün büyük şirketlerinden biri. PVC pencere, boru ve yalıtım ürünleri üretiyor. Konya’da 1970’te inşaat malzemeleri satmak üzere kurulan küçük bir nalburdan doğmuş. Bugün İSO 500 içinde 226’ncı sırada yer alıyor.
420 milyon lira cirolu, 7 fabrikalı şirketin 11 yılda büyüme rakamı ise gerçekten büyüleyici, tam 27 kat... Yani Türkiye’nin sessiz sedasız büyüyen şirketlerinden biri.
Hedef global şirket olmak
Pakpen son yıllarda yaygınlaşan PVC pencereler sayesinde tanınsa da sahipleri kamuoyunda pek tanınmıyor. Pakpen AŞ’nin yönetim kurulu başkanı Mehmet Tuza, yönetim kurulu üyesi oğlu İbrahim ve Genel Müdür Münir Yıldırım ile ilk kez bir araya geldik. 700 kişiye istihdam sağlayan, 50 ülkeye ihracat yapan şirketi tanırken sektördeki gelişmeleri de öğrenmiş olduk.
Genel Müdür Yıldırım’ın anlattığına göre bugüne kadar hızlı büyüme gerçekleştiren, yatırımlar yapan Pakpen, global oyuncu olma aşamasında...
Yeni bir sıçrama yapmanın eşiğinde olduklarını ve bunun için yabancı fonlarla ‘yönetimi ve işlerini bırakmamak’ üzere görüşmeler yaptıklarını anlatıyor. Dünyanın her bölgesinden yoğun bir ortaklık talebinin geldiğini söylüyor.
Bunun yanı sıra özellikle Avrupa ve Afrika’da fabrika almaktan halka açılmaya kadar birçok alternatif için İş Yatırım’la hazırlıklara başlamışlar. “Global oyuncu olmak için 1 milyar dolar ciroya ulaşmamız gerek. Bu da ancak sıçrama ile olur” diyor.
İç piyasadan çok dünya pazarlarıyla büyümek isteyen Pakpen’de de bir eksen kayması olmuş. Bir zamanlar Avrupa ülkeleri ilk sıradayken şimdi Rusya ve Uzakdoğu, Afrika hedef pazarlar. Ancak Yıldırım’ın Avrupa pazarlarına ilişkin yorumu Gümrük Birliği, aday üyelikten ayrılmak gibi tartışmaların olduğu bir dönemde son derece uyarıcı ve önemli: “Avrupa bizim sevdiğimiz pazar. İstikrarlı ve standardı yüksek bir pazar. Kalite konusunda da sanayiciyi terbiye eden bir pazar. Biz bu pazarı seviyoruz. Bu pazardan vazgeçmemek gerek.”
Pakpen, yatırımı çeşitlendirmek amacıyla yenilenebilir enerji ve turizm sektörüne de girmeye hazırlanıyor. Konya’da bir otel için çalışmalar başlamış.
Son yıllarda PVC konusunda ortaya atılan ‘kanserojen’ tartışmalarına ise Yıldırım ve Tuza’nın yanıtı şöyle:
“Bu iddiaları ilk zamanlarda alüminyum profilciler ve marangozlar çıkarmıştı. Böyle bir bulgu yok. Avrupa’da kullanım yüzde 70. Sıkıntımız merdiven altı üretim ama orada da sorun fiyata odaklı rekabet.”
İkinci kuşağın yönetime girdiği Pakpen’in önemli bir hedefi de kurumsallaşma. Halka açılma ya da ortaklık isteğinin temelinde yatan düşüncelerden biri de bu.
Pakpen’in bu hedefi çok önemli. Türkiye’de bir değişim de bu konuda yaşanıyor. Artık aile şirketleri parçalanmayı değil global şirket olmayı tartışıyor. Bu da gerçekten sevindirici...
Bu enerjinin yüzde 85’i ısıtma ve soğutmada kullanılıyor. Türkiye’de 20 milyonu bulan konut stokunun yüzde 85’i ise yalıtımsız. Yani ithal edilen enerjiyle ‘göğü ısıtıyoruz’.
İyi bir yalıtımla enerji kullanımında yüzde 50’ye kadar tasarruf sağlanması mümkün. Bu da 9-10 milyar dolar tasarruf demek. Enerji Bakanlığı bu nedenle Enerji Verimliliği Kanunu’nu çıkardı. 2017’den itibaren binaların yalıtımlı olması zorunlu...
Diğer yandan da İstanbul’da büyük bir deprem bekleniyor. Kentsel dönüşüm yasası iyisiyle kötüsüyle uygulamada. Bu gelişmeler inşaat sektörüne yönelik yatırımı olan firmaları heyecanlandırıyor.
Pakpen de bu sektörün büyük şirketlerinden biri. PVC pencere, boru ve yalıtım ürünleri üretiyor. Konya’da 1970’te inşaat malzemeleri satmak üzere kurulan küçük bir nalburdan doğmuş. Bugün İSO 500 içinde 226’ncı sırada yer alıyor.
420 milyon lira cirolu, 7 fabrikalı şirketin 11 yılda büyüme rakamı ise gerçekten büyüleyici, tam 27 kat... Yani Türkiye’nin sessiz sedasız büyüyen şirketlerinden biri.
Hedef global şirket olmak
Pakpen son yıllarda yaygınlaşan PVC pencereler sayesinde tanınsa da sahipleri kamuoyunda pek tanınmıyor. Pakpen AŞ’nin yönetim kurulu başkanı Mehmet Tuza, yönetim kurulu üyesi oğlu İbrahim ve Genel Müdür Münir Yıldırım ile ilk kez bir araya geldik. 700 kişiye istihdam sağlayan, 50 ülkeye ihracat yapan şirketi tanırken sektördeki gelişmeleri de öğrenmiş olduk.
Genel Müdür Yıldırım’ın anlattığına göre bugüne kadar hızlı büyüme gerçekleştiren, yatırımlar yapan Pakpen, global oyuncu olma aşamasında...
Yeni bir sıçrama yapmanın eşiğinde olduklarını ve bunun için yabancı fonlarla ‘yönetimi ve işlerini bırakmamak’ üzere görüşmeler yaptıklarını anlatıyor. Dünyanın her bölgesinden yoğun bir ortaklık talebinin geldiğini söylüyor.
Bunun yanı sıra özellikle Avrupa ve Afrika’da fabrika almaktan halka açılmaya kadar birçok alternatif için İş Yatırım’la hazırlıklara başlamışlar. “Global oyuncu olmak için 1 milyar dolar ciroya ulaşmamız gerek. Bu da ancak sıçrama ile olur” diyor.
İç piyasadan çok dünya pazarlarıyla büyümek isteyen Pakpen’de de bir eksen kayması olmuş. Bir zamanlar Avrupa ülkeleri ilk sıradayken şimdi Rusya ve Uzakdoğu, Afrika hedef pazarlar. Ancak Yıldırım’ın Avrupa pazarlarına ilişkin yorumu Gümrük Birliği, aday üyelikten ayrılmak gibi tartışmaların olduğu bir dönemde son derece uyarıcı ve önemli: “Avrupa bizim sevdiğimiz pazar. İstikrarlı ve standardı yüksek bir pazar. Kalite konusunda da sanayiciyi terbiye eden bir pazar. Biz bu pazarı seviyoruz. Bu pazardan vazgeçmemek gerek.”
Pakpen, yatırımı çeşitlendirmek amacıyla yenilenebilir enerji ve turizm sektörüne de girmeye hazırlanıyor. Konya’da bir otel için çalışmalar başlamış.
Son yıllarda PVC konusunda ortaya atılan ‘kanserojen’ tartışmalarına ise Yıldırım ve Tuza’nın yanıtı şöyle:
“Bu iddiaları ilk zamanlarda alüminyum profilciler ve marangozlar çıkarmıştı. Böyle bir bulgu yok. Avrupa’da kullanım yüzde 70. Sıkıntımız merdiven altı üretim ama orada da sorun fiyata odaklı rekabet.”
İkinci kuşağın yönetime girdiği Pakpen’in önemli bir hedefi de kurumsallaşma. Halka açılma ya da ortaklık isteğinin temelinde yatan düşüncelerden biri de bu.
Pakpen’in bu hedefi çok önemli. Türkiye’de bir değişim de bu konuda yaşanıyor. Artık aile şirketleri parçalanmayı değil global şirket olmayı tartışıyor. Bu da gerçekten sevindirici...
Düzeltme:
Geçen hafta yazdığım ‘Erdoğan kırmızı, Demirel sarı...’ başlıklı yazıda yer alan Management Centre yani MCT’nin adını MGT olarak yazmışım. Düzeltir, özür dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder